Hasan-ı Basrî o gece vezirin konağında misâfir kaldı. Sabah olunca vezire kendilerinin de yapılacak törenleri takib etmek istediklerini bildirdi. Vezir kabûl etti.
Vezirle birlikte tören yerine geldiler. Gördükleri manzara şöyleydi: Büyük bir meydanın ortasında süslü bir çadır kurulmuştu. Çadır saf ipek ve ibrişimden, direkleri ise gümüş ve altındandı. Çadırın önünde parlak yumuşak şilteler, divanlar kurulmuştu. Bu şilteler iyi cins atlastan ve çeşitli memleketlerden getirilmiş nâdide ve eşi bulunmayan kumaşlardan yapılmıştı. Çadırın içinde ise bir tâbut bulunuyordu. Hükümdârın ülkesinin ileri gelenleri, esnaf, çiftçi ve sanatkârları neleri varsa bütün malzemeleri ve âletleriyle meydanda hazırlanmışlardı. Askerler ise alaylar hâlinde meydanın ortasındaki süslü çadırın etrâfında toplanmışlardı. Askerler belli bir makam üzerine nâralar attılar, meydanın bir yönüne doğru çekilip gittiler. Arkasından ülkenin ileri gelenleri, çiftçiler ve ticâret erbâbı kimseler çadırın etrâfında dönüp bağrıştılar. Sonra onlar da bir yöne çekilip gittiler. Arkasından o şehrin diğer insanları, atları üzerinde, mücevherlerle süslü civan yiğitler, feylosoflar, müneccimler, hâkimler, doktorlar ellerinde mesleklerinin işâreti olan âletlerle çadırın etrafında çeşitli nâmelerle dönüp gittiler...
Vezirle birlikte tören yerine geldiler. Gördükleri manzara şöyleydi: Büyük bir meydanın ortasında süslü bir çadır kurulmuştu. Çadır saf ipek ve ibrişimden, direkleri ise gümüş ve altındandı. Çadırın önünde parlak yumuşak şilteler, divanlar kurulmuştu. Bu şilteler iyi cins atlastan ve çeşitli memleketlerden getirilmiş nâdide ve eşi bulunmayan kumaşlardan yapılmıştı. Çadırın içinde ise bir tâbut bulunuyordu. Hükümdârın ülkesinin ileri gelenleri, esnaf, çiftçi ve sanatkârları neleri varsa bütün malzemeleri ve âletleriyle meydanda hazırlanmışlardı. Askerler ise alaylar hâlinde meydanın ortasındaki süslü çadırın etrâfında toplanmışlardı. Askerler belli bir makam üzerine nâralar attılar, meydanın bir yönüne doğru çekilip gittiler. Arkasından ülkenin ileri gelenleri, çiftçiler ve ticâret erbâbı kimseler çadırın etrâfında dönüp bağrıştılar. Sonra onlar da bir yöne çekilip gittiler. Arkasından o şehrin diğer insanları, atları üzerinde, mücevherlerle süslü civan yiğitler, feylosoflar, müneccimler, hâkimler, doktorlar ellerinde mesleklerinin işâreti olan âletlerle çadırın etrafında çeşitli nâmelerle dönüp gittiler...