Bir yaz günü sevenleri ile birlikte Hasırcı Köyündeki talebelerinin yanına gitmişti. Ziyâretten sonra Boran köyüne yaklaştığı sırada atını üç saat kadar uzakta bulunan... Hâtun Suyu tarafına çevirip, yüksek sesle orada bulunan bir talebesine seslendi: "Cumâli Efendi seni çok göresim geldi. Hemen buraya gel!" Sonra yoluna devâm edip dergâhına döndü. Kısa bir müddet sonra çağırdığı talebesi onun kerâmetiyle sesini işitmiş olduğundan, telaş içinde dergâha gelip; "Buyrun efendim beni istemişsiniz geldim!" dedi.Vefât etmeden kısa bir müddet önce bir gün talebelerinin ve sevenlerinin kalabalık olduğu bir sırada uyku hâli gibi bir hâl gelip kendinden geçti. Bu hâl bir müddet devâm etti. Sonra gözlerini açıp; "Eyvah ben ne yaptım!" dedi. "Ne yaptınız, ne oldu diye sorulunca; "Sakalımdaki su damlalarına bakın." diye gösterdi. İbrâhim Efendi adında bir zât su damlalarından alıp, diline dokundurdu. Sonra derhâl ağzını temizledi ve; "Efendim bu çok acı zehir." dedi. Bunun üzerine; "Evet oğlum, bu bir ölüm şerbetidir. Biraz önce Sultan Abdülhamîd Han ile yanyana idim. Birisi iki kâse şerbet getirdi. Abdülhamîd Han ile birlikte ayağa kalktık. Sultan bana, buyurun Baba Efendi için! dedi. Önce siz buyrun Sultanım, dedim. Fakat benim almam için ısrar etti. Alıp içtim. Ey cemâat, bu şerbet sizler için acı bir zehirdir. Fakat benim için tatlı bir ölüm şerbetidir." dedi. Abdullah Fahri Baba'nın bahsettiği pâdişâh Sultan İkinci Abdülhamîd Han, kendisinden on sene sonra 1918 senesinde vefât etmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.