Düğün alayı Abdullah el-Acemî'nin köyüne yaklaşınca haberciler durumu Abdullah Acemî'ye bildirdiler. Bu haber üzerine düğün alayını karşıladı. Sultanın kızı bir deve üstünde tahtırevan içinde geliyordu. Peşinde de katar hâlindeki develer üzerinde yükler dolusu eşyâ vardı. Geline yaklaıp; "Ey Sultân kızı! Hanımım olmayı mâdem ki kabul ettin, şimdi senden bazı isteklerim var!" deyince kız; "Buyurun" dedi. "O halde şimdi, sen üzerinde bulunduğun deveden in! Üzerindeki o süslü elbiselerin yerine benim vereceğim şu sâde elbiseyi giy. Sonra şuradaki bahçıvan evine gir." buyurdu. Kız isteğini memnuniyetle yerine getirdi... Melik Zâhir ile Abdullah el-Acemî'nin arasında geçen bu hâdise Irak'ta evliyâ bir zât ve talebeleri tarafından duyulmuştu. Ziyâret etmek için Abdullah el-Acemî'ye geldiler. Köye geldiklerinde, Abdullah el-Acemî bahçede çalışıyor, bahçenin otlarını topluyordu. Gelen ziyâretçi heyetinin reisi Allahü teâlâya duâ etti ve otlara işaret etti. Allahü teâlânın izni ile otlar bir yere toplandı. Abdullah el-Acemî hazretleri onları karşıladıktan sonra; "Niçin böyle yaptınız?" diye sordu. O zât; "Efendim sizin yorulmamanızı, nasihat etmenizi istedim" deyince de; "Biz, böyle olmasını isteseydik, Allahü teâlânın izni ile otlar toplanırdı. Lâkin biz alın teri ile lokma yeriz" dedi ve alnında toplanan terleri sildi. Terleri parmaklarından damla damla toprağa döküldü. Sonra; "Ey bahçemin otları eski bulunduğunuz yere dönünüz" dedi. Otlar bahçeye yayılıp eski hallerini aldılar. Ziyâretine gelen zât onun yanından ayrılmadı. Vefâtına kadar hizmetinde ve sohbetinde bulundu...