Bir devlet oluştuğunda bunun temelini teşkil eden unsurlar vardır. Bu nedenle devleti bir binaya benzetirsek, bulunduğu coğrafya, zemini Bağımsızlık, temelini birlik ve beraberlik, çatısını ordu, ana kolonlarından birini YÖK ikinci ana kolonu devletin Anayasası ve Adalet ise üçüncü ve dördüncü kolonu temsil etmektedir. Bunlar arasındaki kirişlerin uygun ve sağlam olması, binayı daha dayanaklı hale getirir. Bu kirişler, devleti idare eden bürokrasiyi temsil eder . Her biri kolonlara uygun yerlerde bağlanmalıdır. Nasıl ki binalarda fazla kiriş ağırlık yaparsa devletler için de bu böyledir. Binanın tuğlaları, halkı, binanın çimentosu da inancı temsil etmektedir. İktidar, binanın asansörüdür. Çimentosuz inşaat olmadığına göre, inancın olmadığı yerde de devlet olamaz. Bu gerçekler ışığında olaylara baktığımızda, ilk fakat zor hedef yabancı güçler için inanç gücüdür. Uzun vadede her atak bu hedefe doğrudur. Nasıl çimento bozulunca bina çökerse, inancını kaybeden topluluk devlet olarak kalamaz. Her elamana düşen görevler vardır. En çok görev yüklenenler bir yapıda her zaman için kolonlardır. Demokratik, Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temel öğelerinden biri olduğunu bildiğimiz YÖK, büyük sorumluluklar altındadır. Kuruluşundan beri yıllardır gücünü çok kere, daha doğrusu her istediğinde ispatlamış olan bu kurumun, önemli iki noktası vardır. Bu iki nokta onu temsil eden unsurdur. Biri tek başına bir şey ifade etmediği halde ikisi YOK'u YÖK yapmaktadır. Görüldüğü gibi O harfinin üzerindedirler. AKP bu iki noktayı ne yaptı ise yerinden oynatamamıştır. Ya da başka güçler buna mani olmuşlardır. Amma şu ana kadar YÖK her defasında galip gelmiş görünümünde olmuştur. Aslında bu durum aynen, 12 yaşında bir delikanlının 3 yaşında bir çocukla yaptığı, ve ona yalandan yenilerek, onu sevindirdiği güreşe benzemektedir. Kendi başına bıraksanız, büyük olan da aslında çocuk olduğu için halkın gözü önünde yenilmeyi kabul etmeyecektir. amma dışarıdan, büyüklerden "Biz senin onu yeneceğini biliyoruz. Amma yalandan yenil de gönlü olsun, nasıl olsa senin iktidarının hatalarını sessiz kalarak söylemiyor daha ne istiyorsun tavsiyesine uymaktadır". Aslında YÖK, milletin, devletin menfaatine olan milli, ekonomik, sosyal politikaların ortaya atıldığı, iktidarı gerektiğinde uyaran, Atatürk ilkelerinin takipçisi olması gereken, Laikliği hakiki manada takip eden, bir kurum olmalıdır. Bunlar gerekir fakat yetmez. Aynı zamanda da halka doğruları göstermek, onları her yönde aydınlatmak, yurt sathında her türlü kesimin problemlerini çözme görevini de üstlenmek mecburiyetindedir. Cılız kalmış, Üniversite- sanayi, Üniversite- halkla ilişkiler gibi faaliyetlerin çok geniş kapsamlı uygulaması gereklidir. Bu vasıflar onun bünyesinde bulunan çok sayıda değerli elemanlarında mevcuttur. Hele bu sıralarda, AB aşkı ile tutuşan, kara sevdaya yakalanmış bir iktidarın yapmakta olduğu, devletimizin temelden yıkımı olan ekonomik, siyasal, ve sosyal politikalarının baştan aşağı yanlış olduğunu, önce iktidara anlatmalı, olmadı, halka ilan etmelidir ve bu arada çözümler üretmek şarttır. (devamı yarın)
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012