Ölümünde de ihtilafa düştüler
Hz. Ali’nin (a.s.) hayatlarında olduğu gibi ölümünden sonra da, dostlukta ve düşmanlıkta aşırı davrananlar, mübarek kabri hakkında ihtilafa düşmüşlerdir
15.08.2022 06:00:00
Abdülbaki Gölpınarlı Hz. Ali'nin kabriyle ilgili şunları kaydeder:
Hz. Ali'nin vefat gecesi bir deveye bir tabut yüklenip Medine tarafına gönderildi. Bunu görenler, Hz. Ali'yi, Hz. Fâtıma'nın yanına defnetmek üzere Medine'ye götürüyorlar sandılar. Bir katıra yüklenmiş olan diğer bir tabut da Hıyre tarafına gitti. Mescitte, hükumet konağının avlusunda, Cu'deoğullarının evinde, Yezid'ül-Kısri oğlu Abdullah'ın yanında ve daha bazı yerlerde mezarlar kazdılar ve bunları, birisi defnedilmiş gibi örttüler. Bütün bunlar, Haricilerin şerrinden dolayı yapılmıştı. Bu yüzden Hz. Ali'nin kabri hakkında da ihtilaflar çıktı. Fakat Ehl-i Beyt, Hz. Ali'nin vefatından itibaren onun kabrini kaybetmedi. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin'in oğlu İmam Zeyn'ül-Abidin, onun oğlu İmam Muhammed Bâkır, İmam Hüseyn'in torunu Zeyd, İmam Bakır'ın oğlu Ca'fer es-Sadık, İmam Ca'fer'in oğlu İmam Musa Kazım, onun oğlu İmam Aliyy'ür-Rıza, onun oğlu İmam Muhammed el-Cevad ve bütün Ehl-i Beyt, Hz. Ali'yi, bugün üzerinde İslam medeniyetinin en muhteşem abidelerinden biri yükselmiş olan Necef'teki mescidde, Zarih denen sandukasının yerinde ziyaret etmişlerdir.
Ehl-i Beyt imamlarının, cedleri Emirü'l-Mü'minin Ali'yi (a.s), şehadetlerinden ve definlerinden itibaren, Necef-i Eşref'te, şimdiki medfenlerinde ziyaretleri, Hazret'in orada medfun bulunduklarının en kesin delilidir; çünkü babanın ahvalini de, medfenini de, herkesten ziyade ve gerçek olarak evlat bilir. Fakat Hz. Emir'in hayatlarında olduğu gibi mematlarından sonra da, dostlukta ve düşmanlıkta aşırı davrananlar, medfenleri hakkında da ihtilafa düşmüşlerdir.
Emirü'l-Mü'minin'in (a.s) medfenleri, şimdiki ziyaretgâhta, Zarih-i Mukaddes'in bulunduğu yerdedir. Ebu'1-Ferec-i İsfahani (356 H. 966 M.), "Makatil'üt-Talibiyyininde, İmam Hasan'dan (a.s), bunu, senediyle tahric etmektedir. Çağdaşı İbn-i A'sem'il-Kûfi de (314 H. 929 M.) gene İmam Hasan'dan (a.s), Emirü'l-Mü'minin'in (a.s) Gariyy'de, yani şimdiki medfeninde bulunduğunu nakletmektedir. Makatil'üt- Talibiyyin, Zeyd b. Ali'nin (120 M. 966), cedd-i pakini orda ziyaret ettiğini bildirir. Eş- Şemsü'l'-Münire'de Zeyd b. Ali'nin Gariyy yolunda, ashabına, "Biliyor musunuz, biz neredeyiz? Cennet bahçelerindeyiz; Emirü'l- Mü'minin'in kabrine giden yoldayız" dediğini nakleder.
Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Aliyy'il-Cevzi ise, El- Muntazam'da, Kûfe'de üç yüz sahabinin gömülü olduğunu, Hz. Ali'den (a.s) başka hiçbirinin merkadinin belli olmadığını söyler.
Hâsılı, Hz. Emirü'l-Mü'minin'in medfeninin bilinmediğini yahut bugünkü ziyaretgâh olan mukaddes makamın ona ait olmadığını iddia eden, ya kara cahildir, güneş yok demektedir yahut inadından balçığa batmıştır; debelendikçe de batmaktadır.
Kabri, ilk defa 170 H.'den (786 M.) sonra Harun Reşid yaptırmış, üstüne bir kubbe bina ettirmiştir. 279 H.'den (892 M.) sonra, Zeyd'ül-Hasani oğlu Muhammed, binayı tamir ve tevsi ettirmiş, 369 H. (979 M.), Husrev-ibn-i Buveyh'id- Deylemi, türbeyi adeta yeniden yaptırmış ve birçok vakıf bağlamıştır. Aynı zamanda Necef'e Fırat suyunu getirten de bu zattır. Bundan sonra bir yangından harap olan mescit ve türbe, halkın yardımıyla 706 H.'de (1358 M.) yeniden yapılmıştır. Bundan sonra 1036 H. (1636 M.) Şah Safi'nin emriyle mescit ve türbe tamir ve tevsie başlanmış, 1052 H. (1741 M.) den sonra oğlu 2. Şah Abbas zamanında bitmiştir. Nadir Şah, Hindistan zaferinden sonra 1154 H. (1741 M.), yahut 1156 H. (1743 M.) kubbeyi ve iki minareyi altınla kaplatmıştır. Son zamanlarda Nasır'üd-Din Şah da (1264 -1313 H. 1847 -1895 M.) mescit ve türbeyi tamir ettirmiştir ki bu münasebetle Sultan Abdülaziz (1277-1293 H. 1860-1876 M.) altınla işlenmiş iki büyük şamdan hediye etmiştir.
Hz. Ali'nin vefat gecesi bir deveye bir tabut yüklenip Medine tarafına gönderildi. Bunu görenler, Hz. Ali'yi, Hz. Fâtıma'nın yanına defnetmek üzere Medine'ye götürüyorlar sandılar. Bir katıra yüklenmiş olan diğer bir tabut da Hıyre tarafına gitti. Mescitte, hükumet konağının avlusunda, Cu'deoğullarının evinde, Yezid'ül-Kısri oğlu Abdullah'ın yanında ve daha bazı yerlerde mezarlar kazdılar ve bunları, birisi defnedilmiş gibi örttüler. Bütün bunlar, Haricilerin şerrinden dolayı yapılmıştı. Bu yüzden Hz. Ali'nin kabri hakkında da ihtilaflar çıktı. Fakat Ehl-i Beyt, Hz. Ali'nin vefatından itibaren onun kabrini kaybetmedi. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin'in oğlu İmam Zeyn'ül-Abidin, onun oğlu İmam Muhammed Bâkır, İmam Hüseyn'in torunu Zeyd, İmam Bakır'ın oğlu Ca'fer es-Sadık, İmam Ca'fer'in oğlu İmam Musa Kazım, onun oğlu İmam Aliyy'ür-Rıza, onun oğlu İmam Muhammed el-Cevad ve bütün Ehl-i Beyt, Hz. Ali'yi, bugün üzerinde İslam medeniyetinin en muhteşem abidelerinden biri yükselmiş olan Necef'teki mescidde, Zarih denen sandukasının yerinde ziyaret etmişlerdir.
Ehl-i Beyt imamlarının, cedleri Emirü'l-Mü'minin Ali'yi (a.s), şehadetlerinden ve definlerinden itibaren, Necef-i Eşref'te, şimdiki medfenlerinde ziyaretleri, Hazret'in orada medfun bulunduklarının en kesin delilidir; çünkü babanın ahvalini de, medfenini de, herkesten ziyade ve gerçek olarak evlat bilir. Fakat Hz. Emir'in hayatlarında olduğu gibi mematlarından sonra da, dostlukta ve düşmanlıkta aşırı davrananlar, medfenleri hakkında da ihtilafa düşmüşlerdir.
Emirü'l-Mü'minin'in (a.s) medfenleri, şimdiki ziyaretgâhta, Zarih-i Mukaddes'in bulunduğu yerdedir. Ebu'1-Ferec-i İsfahani (356 H. 966 M.), "Makatil'üt-Talibiyyininde, İmam Hasan'dan (a.s), bunu, senediyle tahric etmektedir. Çağdaşı İbn-i A'sem'il-Kûfi de (314 H. 929 M.) gene İmam Hasan'dan (a.s), Emirü'l-Mü'minin'in (a.s) Gariyy'de, yani şimdiki medfeninde bulunduğunu nakletmektedir. Makatil'üt- Talibiyyin, Zeyd b. Ali'nin (120 M. 966), cedd-i pakini orda ziyaret ettiğini bildirir. Eş- Şemsü'l'-Münire'de Zeyd b. Ali'nin Gariyy yolunda, ashabına, "Biliyor musunuz, biz neredeyiz? Cennet bahçelerindeyiz; Emirü'l- Mü'minin'in kabrine giden yoldayız" dediğini nakleder.
Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Aliyy'il-Cevzi ise, El- Muntazam'da, Kûfe'de üç yüz sahabinin gömülü olduğunu, Hz. Ali'den (a.s) başka hiçbirinin merkadinin belli olmadığını söyler.
Hâsılı, Hz. Emirü'l-Mü'minin'in medfeninin bilinmediğini yahut bugünkü ziyaretgâh olan mukaddes makamın ona ait olmadığını iddia eden, ya kara cahildir, güneş yok demektedir yahut inadından balçığa batmıştır; debelendikçe de batmaktadır.
Kabri, ilk defa 170 H.'den (786 M.) sonra Harun Reşid yaptırmış, üstüne bir kubbe bina ettirmiştir. 279 H.'den (892 M.) sonra, Zeyd'ül-Hasani oğlu Muhammed, binayı tamir ve tevsi ettirmiş, 369 H. (979 M.), Husrev-ibn-i Buveyh'id- Deylemi, türbeyi adeta yeniden yaptırmış ve birçok vakıf bağlamıştır. Aynı zamanda Necef'e Fırat suyunu getirten de bu zattır. Bundan sonra bir yangından harap olan mescit ve türbe, halkın yardımıyla 706 H.'de (1358 M.) yeniden yapılmıştır. Bundan sonra 1036 H. (1636 M.) Şah Safi'nin emriyle mescit ve türbe tamir ve tevsie başlanmış, 1052 H. (1741 M.) den sonra oğlu 2. Şah Abbas zamanında bitmiştir. Nadir Şah, Hindistan zaferinden sonra 1154 H. (1741 M.), yahut 1156 H. (1743 M.) kubbeyi ve iki minareyi altınla kaplatmıştır. Son zamanlarda Nasır'üd-Din Şah da (1264 -1313 H. 1847 -1895 M.) mescit ve türbeyi tamir ettirmiştir ki bu münasebetle Sultan Abdülaziz (1277-1293 H. 1860-1876 M.) altınla işlenmiş iki büyük şamdan hediye etmiştir.