Öfke, kalbe yerleşen bir ateştir
Gazali Hazretleri şöyle buyuruyor: “Bil ki, öfke, kalpte yerleşen bir ateşe benzer. Bu ateş tıpkı kül altında saklanan kor gibidir. Onu o yerden ancak körük çıkarır. Belki şeytan da o ateşten yaratılmıştır”
19.08.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
İmam Gazali Hazretleri şöyle anlatıyor:
Halkın, Allah Teâlâ'ya has olan Kelâm tecellisini sorması, Kelâm sıfatı için "Kadim midir, hadis midir" gibi lâflar etmesi ve bu gibi şeylerle iştigal etmesi yersizdir. Onlara gereken daha çok amelden ibarettir. Çünkü onlar böyle işlere dalınca, çok defa yararsız şeyleri konuşurlar. Böyle İlâhî sıfatlara ait bir soru soran, ömrü boyunca kendisini alâkadar etmeyen devlet adamlarının sırrını öğrenmek isteyene benzer.
Peygamber Efendimiz bize, dedikodu yapmayı, çok soru sormayı ve boş yere mal harcamayı yasak etmiştir.
Şunu da ekleyelim: İnsanların harfler üzerinde durup, ilâhî kelâmı yazan harflerin kadim mi veya sonradan mı olduğu gibi konuları uluorta konuşmaları da yersizdir. Böyle bir şeyle meşgul olan kimse ona benzer ki; içinde yapacağı işler bulunan padişahın bir nâmesini alır. Ondaki emirleri hiç görmez de, harflerini tetkike koyulur. Böyle bir şeyi yapan şüphesiz, ceza almaya hak kazanır.
* * *
Bil ki, öfke, kalpte yerleşen bir ateşe benzer. Bu ateş tıpkı kül altında saklanan kor gibidir. Onu o yerden ancak körük çıkarır. Belki şeytan da o ateşten yaratılmıştır.
Bir gün Peygamber Efendimize bir kişi geldi. Ve şu talepte bulundu: "Ey Allah'ın Resulü, bana yapabileceğim bir işi emret; az olsun" dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Öfkelenme!" İbn-i Mes'ud Hz. bir hadis-i şerifi şöyle anlatır: Peygamber Efendimiz, bir gün bize şöyle sordu: "Aranızda kimi bahadır sayarsınız?" Biz, buna cevaben; "Kimsenin yenemediği" deyince şöyle buyurdu: "Hayır bu değil. Asıl bahadır, öfke anında nefsine hakim olandır."
Bir başka hadis-i şerifte ise şöyle buyurulur: "Öfkeye kapılan herkes, şifasını Cehennemde bulur." Bilesin ki, insan, daima kendisine kasd olunmaya ve yok edilmeye maruzdur. Hâlbuki Hak tarafından arzu edilen, onun bekasıdır. İşte öfkenin, gazabın ona veriliş hikmeti budur. Öfke bir hamiyet duygusu olup, içten kaynamaktadır, yükselmek için kullandığı âletler de oradadır. İnsana, herhangi bir kasd olacağı zaman, öfke ateşi parlamaya başlar. Kalbindeki kan onu zıplatacak şekilde harekete geçer. Böylece o kaynar kan, damarlara yayılır. Ateşin parlayıp yükseldiği, suyun kaynayıp taştığı gibi, o kızgın kan da, bedenden beyne doğru yükselir. Böylece, vücudun en üst kısmına çıkar. Damarlardan geçerken sıcaklığı cildi kızdırır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Halkın, Allah Teâlâ'ya has olan Kelâm tecellisini sorması, Kelâm sıfatı için "Kadim midir, hadis midir" gibi lâflar etmesi ve bu gibi şeylerle iştigal etmesi yersizdir. Onlara gereken daha çok amelden ibarettir. Çünkü onlar böyle işlere dalınca, çok defa yararsız şeyleri konuşurlar. Böyle İlâhî sıfatlara ait bir soru soran, ömrü boyunca kendisini alâkadar etmeyen devlet adamlarının sırrını öğrenmek isteyene benzer.
Peygamber Efendimiz bize, dedikodu yapmayı, çok soru sormayı ve boş yere mal harcamayı yasak etmiştir.
Şunu da ekleyelim: İnsanların harfler üzerinde durup, ilâhî kelâmı yazan harflerin kadim mi veya sonradan mı olduğu gibi konuları uluorta konuşmaları da yersizdir. Böyle bir şeyle meşgul olan kimse ona benzer ki; içinde yapacağı işler bulunan padişahın bir nâmesini alır. Ondaki emirleri hiç görmez de, harflerini tetkike koyulur. Böyle bir şeyi yapan şüphesiz, ceza almaya hak kazanır.
* * *
Bil ki, öfke, kalpte yerleşen bir ateşe benzer. Bu ateş tıpkı kül altında saklanan kor gibidir. Onu o yerden ancak körük çıkarır. Belki şeytan da o ateşten yaratılmıştır.
Bir gün Peygamber Efendimize bir kişi geldi. Ve şu talepte bulundu: "Ey Allah'ın Resulü, bana yapabileceğim bir işi emret; az olsun" dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Öfkelenme!" İbn-i Mes'ud Hz. bir hadis-i şerifi şöyle anlatır: Peygamber Efendimiz, bir gün bize şöyle sordu: "Aranızda kimi bahadır sayarsınız?" Biz, buna cevaben; "Kimsenin yenemediği" deyince şöyle buyurdu: "Hayır bu değil. Asıl bahadır, öfke anında nefsine hakim olandır."
Bir başka hadis-i şerifte ise şöyle buyurulur: "Öfkeye kapılan herkes, şifasını Cehennemde bulur." Bilesin ki, insan, daima kendisine kasd olunmaya ve yok edilmeye maruzdur. Hâlbuki Hak tarafından arzu edilen, onun bekasıdır. İşte öfkenin, gazabın ona veriliş hikmeti budur. Öfke bir hamiyet duygusu olup, içten kaynamaktadır, yükselmek için kullandığı âletler de oradadır. İnsana, herhangi bir kasd olacağı zaman, öfke ateşi parlamaya başlar. Kalbindeki kan onu zıplatacak şekilde harekete geçer. Böylece o kaynar kan, damarlara yayılır. Ateşin parlayıp yükseldiği, suyun kaynayıp taştığı gibi, o kızgın kan da, bedenden beyne doğru yükselir. Böylece, vücudun en üst kısmına çıkar. Damarlardan geçerken sıcaklığı cildi kızdırır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)