Nüfus yaşlanıyor Avrupa çöküyor
2050 yılında, Avrupa'nın ekonomik bakımdan faal nüfusu 48 milyon azalacak. 65 yaş üzerindekilere ise 65 milyon Avrupalı daha eklenecek. Çalışan nüfus erozyonunun AB'yi yıkılışa götürdüğü açıklandı
07.04.2012 00:00:00
ayısız kriz zirveleri, bakanlar arası buluşmalar ve istikrar fonlarına ek kaynak ayrılmasından sonra Avrupa Birliği'nin (AB), mali krizin en azından kritik dönemini atlattığı izlenimi doğdu. Ancak ne Avrupa Merkez Bankası (AMB) ne de maliye bakanları kriz alarmını kaldırmaya cesaret edebiliyorlar. Uzmanlar kadar politikacılar da, krizin atlatılmasının bir sonraki krizin habercisi olduğunun bilincindeler. AB bürokratları Euro krizinin daha derindeki sorunların sadece yüzeyine dokunduğunu belirtiyorlar.
Avrupa'daki kriz sadece ekonomik ve mali bir kriz olmayıp, çok daha derin sosyal ve siyasi nedenlerden kaynaklanıyor. Nedenlerden biri AB'nin yamalı bohçayı andırması. İrili ufaklı üyeler, kuzey-güney farkı, alacaklı ve borçlu ülkeler Avrupa'nın mali ve siyasi problemlerine inandırıcı çözümler bulmakta zorlanması, çekiciliğine ve uluslararası itibarına gölge düşürdü. Yabancı medya bu nedenle Avrupa'yı, yaşlanan nüfusu ve modası geçmiş sosyal güvenlik yapısıyla gerileme devrindeki bir kıtaya benzetiyor.
Mali kriz AB'yi sarstı
Avrupa Birliği mali kriz yüzünden bölünmüş bir topluluğu andırıyor. Dayanışma ve birleşen Avrupa ortak projesi, borç hezimeti yüzünden çekiciliğini kaybetti. Yunanistan'ı kurtarma operasyonu yüzünden kuzey ile güney Avrupa arasındaki önyargılar daha da arttığı açıklandı. Kuzeyin ekonomik bakımdan dinamik ülkeleri, gayrı safi yurtiçi hasılası düşük güneyli ortaklarına güvenmiyorlar. AB yönetimini asıl endişelendiren, kıtanın nüfus yapısındaki değişim. 2050 yılında, Avrupa'nın ekonomik bakımdan faal nüfusu 48 milyon azalacak. 65 yaş üzerindekilere ise 65 milyon Avrupalı daha eklenecek.
Çalışan nüfus erozyonu ekonomik büyümeyi yavaşlatacak, sosyal güvenlik bütçesiyle, emekli maaşları ve sağlık hizmetleri tehlikeye girecek. Avrupa parlamenteri Aleksander Lambsdorff, nüfus yapısındaki değişikliğin, vasıflı işgücü rekabetini arttıracağını, Avrupa'nın kendine yetmeyeceğini ve gözlerini yakın çevresindeki, geleceğini bu kıtada gören genç ve dinamik işgücü potansiyeline çevirmek zorunda kalacağını söylüyor. Lambsddorff, marifetin, işgücü göçünü topluma üretim katkısı sağlayacak şekilde yönlendirmek olduğunu vurguluyor ve başarılı göç politikasının Avrupa açısından hayati önem taşıdığını belirtiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.