Normalleşme potası
Büyük İsrail hayalleri kuran İsrail, bir taraftan Filistinli Müslümanlara her türlü zulme devam ederken, diğer taraftan bu hayalinin gerçekleşmesi için bölgede kendisini resmi olarak tanıyan ülkelerin sayısını artırmaya çalışıyor. Abraham Anlaşmaları’yla Arap ülkeleri bir bir normalleşme potasında eritilirken, bu potaya her geçen gün yeni ülkeler katılıyor. Sırada; Katar, Tunus, Umman ve Malezya’nın olduğu ifade ediliyor
20.10.2021 22:37:00





MURAT ÇABAS / ANALİZ HABER
Normalleşme adı alında yürütülen Abraham Anlaşmaları İsrail'in "büyük İsrail" hedefine ulaşması için oldukça önem teşkil ediyor. Zira bu anlaşmalar sayesinde İsrail, kurulduğu 1945 yılından bugüne kendisini tanımayan Arap ülkeleri tarafından resmen tanınmış oluyor. Dahası, bu ülkelerle her türlü siyasi, ekonomik ilişkileri genişleten İsrail, finans gücünü de kullanarak bu ülkelerin kapılarını kendisine sonuna kadar açıyor. Bir İsrail kabinesi olarak ifade edilen Trump hükümeti zamanında, ABD'nin arabuluculuğuyla başlayan bu normalleşme süreciyle, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Fas ve Sudan geçen yıl İsrail ile Abraham anlaşmasını imzalamışlardı. Yapılan açıklamalarda Katar, Tunus, Umman ve Malezya'nın da normalleşme sırasında olduğu ifade ediliyor.
Katar, Tunus, Umman ve Malezya sırada
Açıklama, İsrailli yetkililerden geldi. İsrail Bölgesel İşbirliği Bakanı Issawi Frej, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli Erem News'e yaptığı konuşmada, bazı Arap ülkelerinin İsrail'le imzaladığı, ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik Abraham Anlaşmaları'nın geleceğine ilişkin değerlendirmede bulundu. İsrailli Bakan Frej, normalleşmeye Katar, Tunus ve Umman gibi Arap ülkelerinin yanında Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Malezya'nın da katılabileceğini belirtti. Frej, "Bize düşman olanlar da dahil Ortadoğu'daki tüm Arap ülkeleriyle doğrudan ya da dolaylı ilişkimiz var. Uzak gelecekte Ortadoğu'daki tüm ülkelerin birlik içinde olacağını görüyorum" ifadelerini kullandı.
İsrail, normalleştiği ülkeleri kontrol altına alıyor
Arz-ı mevut ve büyük İsrail hayalleri kuran, Filistin coğrafyasında Filistinlileri yok kabul eden, yeni yerleşim birimleriyle işgalini sürekli genişleten, Müslümanların en önemli kutsal mekanlarından olan Mescid-i Aksa ve Harem-i İbrahim Camii gibi ibadethanelere baskınlar düzenleyen İsrail'in 'Ortadoğu'daki birlik'ten kastının ne olduğu malum. İsrail, normalleştiği ülkeleri her yönüyle kontrol altına alıyor. Normalleşme sürecine giren BAE'ye, son 6 ayda 250 bin İsraillinin gittiği belirtiliyor. İsrailli Bakan Frej, Abraham Anlaşmalarını "tarihi bir hadise ve tüm bölgede bir dönüm noktası" olarak nitelendirdi ve "BAE'nin Filistin meselesinin çözümünde kilit rol oynayacağından emin olduğunu" dile getirdi. Şu bir gerçek ki, İsrail için Filistin meselesinin çözümü Filistin'in tamamen ortadan kalkması.
Malezya'nın normalleşme sürecinde olması ilginç!
İsrail karşıtlığını en yüksek perdeden ifade eden Malezya'nın normalleşme sürecinde sırada olması oldukça ilginç bulunuyor. Zira Malezya İsrail'e karşı en sert tutumu ortaya koyan ülkelerden birisi. Malezya hükümeti, 2019 Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası'na katılmak isteyen İsrailli yüzücülerin Malezya'ya girmesini yasaklamıştı. Bu konuda Malezya'ya tepki gösterenlere cevap niteliğinde Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed bir yazı kalem alarak cevap vermişti.
'İsrail suçlu bir devlettir'
"Soykırım Devleti" başlığıyla yazdığı yazıda, Mahathir şunları ifade ediyordu: "Filistinliler, İsraillilerin el koyduğu evlerinden, arazilerinden ve vatanlarından hiçbir tazminat almadan kovulmuştur. Tüm dünya, İsraillilerin Filistinlilere yönelik baskı ve haksızlığını görüyor. Fakat özgürlük ve hukukun üstünlüğüne dair çok fazla konuşanlar, İsrail'e eleştiri dahi getiremiyor. İsrail'e ayrıcalık tanınıyor. İsraillileri ülkeye almama hakkımız var. İsrail, kınanmayı hak eden suçlu bir devlettir. İsrail'e yönelik kuvvetli bir desteğin olduğunu biliyoruz. İsrail'i tanımamanın ötesinde bir hamle yapamıyoruz. İsraillilerin ülkemize girişini engellemeye hakkımız olduğunu savunuyoruz. Dünya bizi bunu yaptığımız için kınıyorsa biz de dünyanın iki yüzlü olduğunu söyleme hakkına sahibiz." Malezya Dışişleri Bakanı Hişamuddin Hüseyin ise, geçen yıl Eylül ayında gerçekleşen 53. Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda, ülkesinin 1967 öncesi sınırlarını ve Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olmasını esas alan iki devletli çözümü her zaman desteklediklerini belirtmişti. Bütün bu açıklamalardan ve duruştan sonra normalleşme sırasında Malezya'nın da bulunduğunu duymak oldukça şaşırtıcı.
Katar, İsrail ile normalleşmeye karşıydı
Normalleşme potasında olduğu belirtilen bir diğer şaşırtıcı ülke ise Katar. Çünkü daha geçtiğimiz hafta açıklama yapan Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, Ortadoğu'da barış sürecinde herhangi bir ufuk görmediğini ifade ederek "İsrail ile normalleşme için yapılan Abraham Anlaşmaları'nın krizin çözümüne katkı sunması mümkün değil" demişti. Katar'da her yıl düzenlenen Küresel Güvenlik Forumu toplantılarının ikinci gününde konuşan Al Sani, İsrail işgalinin unutulmaması gerektiğini vurgulamıştı.
Hindistan da potada
Arap ülkeleriyle Abraham Anlaşmaları imzalayan İsrail, diğer Asya ülkelerini ise farklı yöntemlerle potasına alıyor; bunlardan birisi de Hindistan. ABD-İsrail ikilisi, dünyadaki Batı hegemonyasını uyguladıkları Milli Ekonomi Modeli ile darmadağın eden ve dünyanın yeni denge merkezi haline gelen BRICS birliğini dağıtmak için ellerinden geleni yapıyor. Yeni birlikler kurarak BRICS ülkelerini yanlarına çekmeye çalışıyorlar. İsrail, ABD, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dışişleri bakanları, 'yeni dörtlü' olarak görülen birlikteliğin ilk toplantısında ekonomik işbirliği için uluslararası bir forum kurmaya karar verdi. Toplantıda, ulaşım ve teknolojide ortak altyapı projelerinin yanı sıra Ortadoğu ve Asya'da ekonomik ve siyasi işbirliğini genişletme ve deniz güvenliğini artırmanın yolları da görüşüldü. ABD'li Bakan Blinken Twitter'dan yaptığı paylaşımda, toplantının bölgesel ve küresel olarak ortak endişe konularıyla ekonomik ve siyasi işbirliğini genişletmenin önemine odaklandığı değerlendirmesinde bulundu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.