11 Eylül saldırılarının ardından tam beş ay geçti. Bu saldırılara hedef olan kentlerden biri olan New York, dünyanın en büyük metropollerinden birisi, belki de en büyüğü. En büyük olunca da, bir metropolün sorunlarını New Yorklular daha da fazlasıyla yaşıyorlar. İşte bu sorunlardan biri de, New Yorkluların araçlarını park edecek yer bulma konusundaki sıkıntıları. Hatta bu sorun artık kitaplara da konu oluyor.
Park sorunu romanlara konu oluyor
Yazar Calvin Trillin'e sorarsanız, New York'ta park yeri sadece bir aciliyet meselesi değil, meselenin bütünüyle kendisi, yani park yeri New York'lu açısından hayatın anlamı demek. Tabii çok büyük miktarda bir miras kalmamışsa ya da rüyalarının kızıyla karşılaşmamışsa o ana dek.
Nitekim yazar, son romanını bu görüşünü kanıtlamak amacıyla yazdı: "Tepper Dışarı Çıkmıyor" adlı roman Murray Tepper adlı New York'lunun hayatı ve park etme mücadelesi hakkında. Tepper, hayatını sadece arabasını park etmeye adamış çağdaş bir New Yorklu. Yani yazarın öteki kişiliği.
Espri yazarı Trillin'in kitabı tamamladıktan sonra övünçle "esas yeteneğimin çifte park olduğunu her zaman düşünmüşümdür" demesinden de anlaşılacağı gibi Tepper ile Trillin arasında birebir bir yakınlık söz konusu. Bu yumuşak, iyi huylu, gülümseyen yazar direksiyonun başına oturtmaya görsün, tam bir kaplan kesiliyor. İhtiyacı olsa da olmasa da her an bir park yeri arıyor gözleri, kısık ve keskin: "iyi park eden kimse fikri sabit kişidir" diyor Trillin, "hem de acımasızca etkin biridir. Sert oynar ama bir ordu futbol takımı kadar temiz görünür, insanlarla göz temasında bulunmaz ancak her şeyi kendi çıkarına kullanır. Köpek köpeği yer dedikleri türdendir. Kolay bir şey arıyorsan burada ne işin var? Park eden kişi iktidar sahibidir, her ne kadar geçici de olsa park yerine sahip olmanın metaforik anlamı büyüktür."
Nitekim Tepper, "benim işim park etmek" sözleriyle anlatıveriyor kendisini romanda: "İyi parkçı park yeri bulur bulurmaz arabasından dışarı çıkmaya dahi yeltenmez. Çoğu kez içeride oturup park metresindeki son kuruşuna kadar gazetelerini okumayı tercih eder, bögürtlenli simit olamayacağı gibi park metresi dolmadan ayrılan bir parkçı da yoktur. Bu durum diğer sürücüleri deliye döndürse bile ona vız gelir tırıs gider. Oradan ayrılıp ayrılmayacağını soran olursa Avrupa'da öğrendiği şekilde "beni hiç hesaba katmayın" türünden bir parmak işaretiyle onları başından savar."
Park meselesinin bir romanı dolduracak kadar dolu dolu bir mesele olup olmadığı konusuna gelince, kitap bu noktada siyasete dalıyor. Tepper'ın karşısına "düzen bozan güçleri"n peşindeki New York Belediye Başkanı Ducavelli çıkıyor.
Park sorunu romanlara konu oluyor
Yazar Calvin Trillin'e sorarsanız, New York'ta park yeri sadece bir aciliyet meselesi değil, meselenin bütünüyle kendisi, yani park yeri New York'lu açısından hayatın anlamı demek. Tabii çok büyük miktarda bir miras kalmamışsa ya da rüyalarının kızıyla karşılaşmamışsa o ana dek.
Nitekim yazar, son romanını bu görüşünü kanıtlamak amacıyla yazdı: "Tepper Dışarı Çıkmıyor" adlı roman Murray Tepper adlı New York'lunun hayatı ve park etme mücadelesi hakkında. Tepper, hayatını sadece arabasını park etmeye adamış çağdaş bir New Yorklu. Yani yazarın öteki kişiliği.
Espri yazarı Trillin'in kitabı tamamladıktan sonra övünçle "esas yeteneğimin çifte park olduğunu her zaman düşünmüşümdür" demesinden de anlaşılacağı gibi Tepper ile Trillin arasında birebir bir yakınlık söz konusu. Bu yumuşak, iyi huylu, gülümseyen yazar direksiyonun başına oturtmaya görsün, tam bir kaplan kesiliyor. İhtiyacı olsa da olmasa da her an bir park yeri arıyor gözleri, kısık ve keskin: "iyi park eden kimse fikri sabit kişidir" diyor Trillin, "hem de acımasızca etkin biridir. Sert oynar ama bir ordu futbol takımı kadar temiz görünür, insanlarla göz temasında bulunmaz ancak her şeyi kendi çıkarına kullanır. Köpek köpeği yer dedikleri türdendir. Kolay bir şey arıyorsan burada ne işin var? Park eden kişi iktidar sahibidir, her ne kadar geçici de olsa park yerine sahip olmanın metaforik anlamı büyüktür."
Nitekim Tepper, "benim işim park etmek" sözleriyle anlatıveriyor kendisini romanda: "İyi parkçı park yeri bulur bulurmaz arabasından dışarı çıkmaya dahi yeltenmez. Çoğu kez içeride oturup park metresindeki son kuruşuna kadar gazetelerini okumayı tercih eder, bögürtlenli simit olamayacağı gibi park metresi dolmadan ayrılan bir parkçı da yoktur. Bu durum diğer sürücüleri deliye döndürse bile ona vız gelir tırıs gider. Oradan ayrılıp ayrılmayacağını soran olursa Avrupa'da öğrendiği şekilde "beni hiç hesaba katmayın" türünden bir parmak işaretiyle onları başından savar."
Park meselesinin bir romanı dolduracak kadar dolu dolu bir mesele olup olmadığı konusuna gelince, kitap bu noktada siyasete dalıyor. Tepper'ın karşısına "düzen bozan güçleri"n peşindeki New York Belediye Başkanı Ducavelli çıkıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.