Peygamberimizin Hudeybiye Umresi ile Veda Haccında kestirdiği saçlarının bölüşülmesi.
Peygamberimiz, hicretin altıncı yılında Hudeybiye Umresinde başının saçını, Hirâş b. Ümeyye b, Fadl'ul'Huzâî'ye kazıttı. Hırâş, Peygamberimizin kazımış olduğu saçlarını, oracıkta bulunan yeşil Semüre ağacının üzerine attı.
Ümmü Umâre'nin bildirdiğine göre halk, ağacın başından o saçları alıp bölüştüler. Ümmü Umâre de, halkın arasına sokulup onlardan bir demet de kendisi almış, vefatına kadar yanında bulundurmuş ve hastalar, şifa için suyu ile yıkanmıştır.
Ashaptan Mâmer b. Abdullah der ki; Resûlullah (as) (Veda Haccında) Mina'da kurbanı kestiği zaman, kendisini tıraş etmemi, bana emir buyurdu.
Ustura bıçağını alıp başucuna dikildim.
Yüzüme baktı ve bana:
- "Ey Mâmer! Resûlullah (as), kulağının yumuşağından itibaren başını, elinde usturan olduğu halde, sana teslim etti!" buyurdu.
Ben de:
- "Vallâhi, ya Rasûlullah! Hiç şüphesiz, bu vazife, bana Allah tarafından ihsan buyrulan bir nimettir!" dedim.
Resûlullah (as):
- Evet, öyledir buyurdu.
Sonra, Resûlullah'ın başını tıraş ettim."
Müslümanlar, Peygamberimizin kesilen saçından almak için hazırlanmışlardı. Peygamberimiz, sağ tarafına, eliyle işaret ederek: "Şurayı al!" buyurdu.
Berber, Peygamberimizin başının sağ tarafının saçını kesti.
Peygamberimiz, Ebû Talhat'ül'Ensârî'yi çağırdı.
Kesilen saçları, O'na verdi.
Sonra, berbere sol tarafını uzattı. "Tıraş et!" buyurdu.
Berber, orayı da tıraş edince, Peygamberimiz, Ebû Talha'ya, sol tarafının saçını da verip; "Halk arasında bölüştür!" buyurdu.
Peygamberimiz başını tıraş ettirdiği zaman, saçından ilk alan, Ebû Talha oldu. Sahabiler, Peygamberimizin kesilen saçını yere düşürmemek için çevresini sarmışlar, saçının bir tek telini bile ellerinin içinden yere düşürmemişlerdi.
Peygamberimizin alnının saçı tıraş edildiği zaman, Halid b, Velid "Ya Resûlullah! Alnının saçını bana ver! Hiç kimseyi, bu hususta bana tercih etme! Anam, babam, sana feda olsun!" diyerek yalvardı.
Saçlar kendisine verilince Halid b. Velid, onu, gözlerine sürdü ve külahının ön kısmına yerleştirdi.
Hz. Ebû Bekir; "Halid b. Velid'in Uhud'da, Hendek'te, Hudeybiye'de ve karşılaştığımız her savaş yerinde bize yaptıklarını gözümün önüne getirdim. Bir de, Kurban günü Resûlullah'ın (as) başını tıraş ettirirken O'na: "Ya Resûlullah, alın saçını bana ver! Bu hususta hiç kimseyi bana tercih etme. Babam, anam, sana feda olsun!" diyerek yalvarışına ve Resûlullah'ın (as) alın saçını alınca, onları gözlerine sürüşüne baktım da, hayrette kaldım" demiştir.
Halid b. Velid karşılaşıp da, bu mübarek saç sayesinde yenilgiye uğratmadığı düşman topluluğu yoktu. Nitekim, Halid b. Velid: "Ben, onu hangi tarafa yönelttimse, orası, feth olundu!" demiştir.
Halid b. Velid'in, Yemâme savaşında başından düşen külahının üzerine son derecede düşmesinin ve bu uğurda tehlikeyi göze almasını hoş görmeyen Ashaba: "Ben, bunu, külahımın kıymetinden dolayı yapmıyorum. Fakat, onun içinde Peygamberin (as) saçı bulunduğu için, müşriklerin ellerine düşmesini istemiyorum!" demiştir.
Peygamberimizin kesilen saçından, zevcelerine de, herkesin payı kadar düştü.
Ibn-i Sîrin der ki: "Abîde'ye (vefatı 190); Bizim yanımızda Peygamberin (as) saçı vardır. Biz, Onu, Enes b. Mâlik (veya Enes b. Mâlik'in ev halkından) elde ettik" dedim.
Abîde: "Peygamberin (as) saçından bir tek telin benim yanımda bulunması, bana, dünyadan ve dünyadakilerden daha sevgilidir!" dedi.
Peygamberimiz, bıyık ve yanaklarından kesilen kıllarla tırnaklarını yere gömdürmüştür. Asırlardan beri yurdumuzun bir çok camilerinde mübarek gün ve gecelerde Lıhye-i şerife (Sakal-ı şerif) diye ziyaret olunagelenler, her halde, Peygamberimizin Hudeybiye Umresiyle Veda haccında tıraş olduğu zaman, Ashap arasında bölüşülmüş bulunan saç telleri olsa gerektir.
(Bkz., M. Asım Köksal, İslam Tarihi, İst.-ts, cilt: 18, s. 130-133, )
O ashabı biz ümmetle bir mukayese edesiniz diye yazdım.
Hırkay-ı Şerife ve Sakal-ı Şerife hürmeti şirk gören zevat, üç kuruşluk dünya malını elde etmek için öpmedik ne bıraktı şu dünyada.
İçlerinde Allah'ın "necis/murdar" dedikleri yerler de dahil.
Şirke düşmediler, çünkü önceden şirkteydiler.
Halid Bin Velid'i taklit eden ecdadımız, hep Halid Bin Velid gibi muzaffer olmadı mı?
Şimdi;
Halid gitti, it kaldı.
Mana gitti, nakit kaldı.
Sonunda donakaldı.
Peygamberimiz, hicretin altıncı yılında Hudeybiye Umresinde başının saçını, Hirâş b. Ümeyye b, Fadl'ul'Huzâî'ye kazıttı. Hırâş, Peygamberimizin kazımış olduğu saçlarını, oracıkta bulunan yeşil Semüre ağacının üzerine attı.
Ümmü Umâre'nin bildirdiğine göre halk, ağacın başından o saçları alıp bölüştüler. Ümmü Umâre de, halkın arasına sokulup onlardan bir demet de kendisi almış, vefatına kadar yanında bulundurmuş ve hastalar, şifa için suyu ile yıkanmıştır.
Ashaptan Mâmer b. Abdullah der ki; Resûlullah (as) (Veda Haccında) Mina'da kurbanı kestiği zaman, kendisini tıraş etmemi, bana emir buyurdu.
Ustura bıçağını alıp başucuna dikildim.
Yüzüme baktı ve bana:
- "Ey Mâmer! Resûlullah (as), kulağının yumuşağından itibaren başını, elinde usturan olduğu halde, sana teslim etti!" buyurdu.
Ben de:
- "Vallâhi, ya Rasûlullah! Hiç şüphesiz, bu vazife, bana Allah tarafından ihsan buyrulan bir nimettir!" dedim.
Resûlullah (as):
- Evet, öyledir buyurdu.
Sonra, Resûlullah'ın başını tıraş ettim."
Müslümanlar, Peygamberimizin kesilen saçından almak için hazırlanmışlardı. Peygamberimiz, sağ tarafına, eliyle işaret ederek: "Şurayı al!" buyurdu.
Berber, Peygamberimizin başının sağ tarafının saçını kesti.
Peygamberimiz, Ebû Talhat'ül'Ensârî'yi çağırdı.
Kesilen saçları, O'na verdi.
Sonra, berbere sol tarafını uzattı. "Tıraş et!" buyurdu.
Berber, orayı da tıraş edince, Peygamberimiz, Ebû Talha'ya, sol tarafının saçını da verip; "Halk arasında bölüştür!" buyurdu.
Peygamberimiz başını tıraş ettirdiği zaman, saçından ilk alan, Ebû Talha oldu. Sahabiler, Peygamberimizin kesilen saçını yere düşürmemek için çevresini sarmışlar, saçının bir tek telini bile ellerinin içinden yere düşürmemişlerdi.
Peygamberimizin alnının saçı tıraş edildiği zaman, Halid b, Velid "Ya Resûlullah! Alnının saçını bana ver! Hiç kimseyi, bu hususta bana tercih etme! Anam, babam, sana feda olsun!" diyerek yalvardı.
Saçlar kendisine verilince Halid b. Velid, onu, gözlerine sürdü ve külahının ön kısmına yerleştirdi.
Hz. Ebû Bekir; "Halid b. Velid'in Uhud'da, Hendek'te, Hudeybiye'de ve karşılaştığımız her savaş yerinde bize yaptıklarını gözümün önüne getirdim. Bir de, Kurban günü Resûlullah'ın (as) başını tıraş ettirirken O'na: "Ya Resûlullah, alın saçını bana ver! Bu hususta hiç kimseyi bana tercih etme. Babam, anam, sana feda olsun!" diyerek yalvarışına ve Resûlullah'ın (as) alın saçını alınca, onları gözlerine sürüşüne baktım da, hayrette kaldım" demiştir.
Halid b. Velid karşılaşıp da, bu mübarek saç sayesinde yenilgiye uğratmadığı düşman topluluğu yoktu. Nitekim, Halid b. Velid: "Ben, onu hangi tarafa yönelttimse, orası, feth olundu!" demiştir.
Halid b. Velid'in, Yemâme savaşında başından düşen külahının üzerine son derecede düşmesinin ve bu uğurda tehlikeyi göze almasını hoş görmeyen Ashaba: "Ben, bunu, külahımın kıymetinden dolayı yapmıyorum. Fakat, onun içinde Peygamberin (as) saçı bulunduğu için, müşriklerin ellerine düşmesini istemiyorum!" demiştir.
Peygamberimizin kesilen saçından, zevcelerine de, herkesin payı kadar düştü.
Ibn-i Sîrin der ki: "Abîde'ye (vefatı 190); Bizim yanımızda Peygamberin (as) saçı vardır. Biz, Onu, Enes b. Mâlik (veya Enes b. Mâlik'in ev halkından) elde ettik" dedim.
Abîde: "Peygamberin (as) saçından bir tek telin benim yanımda bulunması, bana, dünyadan ve dünyadakilerden daha sevgilidir!" dedi.
Peygamberimiz, bıyık ve yanaklarından kesilen kıllarla tırnaklarını yere gömdürmüştür. Asırlardan beri yurdumuzun bir çok camilerinde mübarek gün ve gecelerde Lıhye-i şerife (Sakal-ı şerif) diye ziyaret olunagelenler, her halde, Peygamberimizin Hudeybiye Umresiyle Veda haccında tıraş olduğu zaman, Ashap arasında bölüşülmüş bulunan saç telleri olsa gerektir.
(Bkz., M. Asım Köksal, İslam Tarihi, İst.-ts, cilt: 18, s. 130-133, )
O ashabı biz ümmetle bir mukayese edesiniz diye yazdım.
Hırkay-ı Şerife ve Sakal-ı Şerife hürmeti şirk gören zevat, üç kuruşluk dünya malını elde etmek için öpmedik ne bıraktı şu dünyada.
İçlerinde Allah'ın "necis/murdar" dedikleri yerler de dahil.
Şirke düşmediler, çünkü önceden şirkteydiler.
Halid Bin Velid'i taklit eden ecdadımız, hep Halid Bin Velid gibi muzaffer olmadı mı?
Şimdi;
Halid gitti, it kaldı.
Mana gitti, nakit kaldı.
Sonunda donakaldı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024