Hadis-i kudside Cenabı Hak şöyle buyrulur: "Yaklaşanlar, kendilerine farz kıldığım ibadetlerin edasında olduğu kadar hiç bir şeyde yaklaşamazlar.... Gerçekten bir kul Bana nafilelerle de yaklaşır. Böylece Bana yaklaşanı severim. Sevince de o kulun kulağı olurum, eli olurum,ayağı olurum... Benimle işitir. Benimle görür. Benimle konuşur. Benimle tutar. Benimle yürür."Nafile ibadetleri yaptın mı Allah senin gözünü kendi zâtının gözü yapar. Onunla görürsün. Şimdi Rabbinin gözüyle baktığın, nazarıyla baktığın, kulağıyla işittiğin bir yer göster bana ki bunu duyamayacaksın, göremeyeceksin? İşte arif-i billah dediğimiz zâtlar bunlardır. Gerçek ilim, hikmet sahibi yine bunlardır. Allah bunların şefaatlerinden mahrum eylemesin! Bize düşen vazife de onların gösterdiği istikamette ve de yolda, iyi bir talebe olup Hakk'ı talep etmektir.Şimdi ubudiyetimizle biz neyi idrak ediyor, kimi tanıyoruz? Rabbimizi tanıyoruz. Peki neyi unutuyoruz? Benliğimizi unutuyoruz. Masivayı unutuyoruz. İnsan ubudiyetle nefsinin acziyetini, yetersizliğini, kifayetsizliğini, Cenab-ı Hakk'ın rahmetini, azametini tanımış oluyor. Bunu bilince de, kendi varlığından hiçbir şey olmadığını gören insan, gördüğü bu hünerleri kime mâledecektir? Rabbine mâledecektir. O bakımdan "Nefsini bilen Rabbini bilir" buyurulur hadis-i şerifte. Yani biz nefsimizi tanıdığımız ölçüde Rabbimizi tanıyoruz. Bunu da ne ile yapıyoruz? Ubudiyetle yapıyoruz. Cenab-ı Hak Kur'an'ında; "İnsan görmez mi ki, Biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş" (Yasîn; 36/77) buyuruyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.