Nefis asla kötülenmeyi sevmez
Nefis, daima övülme ile kabarır ve kendisini rahat hisseder. Çünkü övmede, olgunluk duygusunu bulur. Bunu nefis sever. Aksi olarak, kötülenmeyi de sevmez. Çünkü onunla noksanlığını duyar
06.09.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
İmam Gazali Hazretleri şöhret sevgisinin kötülüğü hakkında şunları anlatıyor:
Bir ayet-i kerimede şöyle buyurulur: "Şu ahiret evi var ya, onu, yeryüzünde üstünlük taslamayan ve fesad çıkarmayı arzu etmeyenler için hazırlayacağız." (Kasas, 83).
Gerçekten şöhretin tarifi, kalpleri kazanmayı ve onlara sahip olmayı istemektir. Nasıl ki, dünyalık mala sahip olmak, gözleri kazanmak, dikkati kendi üzerine çekmek anlamını taşır. Dünyalık mala sahip olan kimse, malı sayesinde birçok gayesine erdiği gibi, kalpleri kendine bend edende o sayede birçok gaye ve maksadına nail olur.
Dünya malı, birçok sanat ve ustalıkla elde edildiği gibi, kalpler de, birçok iş ve çeşitli muamelelerle kazanılır.
Kalplerin bir kimseye bağlanması, inançla olur. Bir kimse, diğer bir kimsede iyi vasıf sezerse kalben ona bağlanır. Bu gibi bir yol tutan kimse, insanları kendine kul, köle yapmak arzusundadır.
İnsanlar için mal, her ne kadar sevimli ise de, şöhret ve şan daha öndedir.
Bilmen gerekir ki, şöhret ve şan sevgisi, ruhanî bir kuvvettir. Ruh bu kuvvetle, yükselmek ve rububiyet vasfını almak ister. Çünkü ruh, İlâhî emir âlemindendir, bu yüzden yaratıcılık, üstünlük ve insanları köleleştirmek ister. Tam kemâl mertebesine ermeyi sever ve ister. Bu sebeple, hiç kimseyi bu irade ve arzu bağından sıyrılmış göremezsin.
Nefis, daima övülme ile kabarır ve kendisini rahat hisseder. Çünkü övmede, olgunluk duygusunu bulur. Bunu nefis sever. Aksi olarak, kötülenmeyi de sevmez. Çünkü onunla noksanlığını duyar.
Bil ki, bir kimse şan ve şöhret hastalığına kapılırsa, bütün gayesini o yöne teksif eder. Durmadan şöhretinin artmasını ister. Ve halkın kalbini avlama yolunu tutar. Zaruri bir şekilde bu işin sonu, riya ve nifaka varır. Bundandır ki, Peygamber Efendimiz mal ve şöhret sevgisini, koyun ağılına dalan iki zararlı kurda benzetti. Ve "Bu haller, suyun yeşillik bitirdiği gibi, kalpte nifak bitirir" buyurdu.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Bir ayet-i kerimede şöyle buyurulur: "Şu ahiret evi var ya, onu, yeryüzünde üstünlük taslamayan ve fesad çıkarmayı arzu etmeyenler için hazırlayacağız." (Kasas, 83).
Gerçekten şöhretin tarifi, kalpleri kazanmayı ve onlara sahip olmayı istemektir. Nasıl ki, dünyalık mala sahip olmak, gözleri kazanmak, dikkati kendi üzerine çekmek anlamını taşır. Dünyalık mala sahip olan kimse, malı sayesinde birçok gayesine erdiği gibi, kalpleri kendine bend edende o sayede birçok gaye ve maksadına nail olur.
Dünya malı, birçok sanat ve ustalıkla elde edildiği gibi, kalpler de, birçok iş ve çeşitli muamelelerle kazanılır.
Kalplerin bir kimseye bağlanması, inançla olur. Bir kimse, diğer bir kimsede iyi vasıf sezerse kalben ona bağlanır. Bu gibi bir yol tutan kimse, insanları kendine kul, köle yapmak arzusundadır.
İnsanlar için mal, her ne kadar sevimli ise de, şöhret ve şan daha öndedir.
Bilmen gerekir ki, şöhret ve şan sevgisi, ruhanî bir kuvvettir. Ruh bu kuvvetle, yükselmek ve rububiyet vasfını almak ister. Çünkü ruh, İlâhî emir âlemindendir, bu yüzden yaratıcılık, üstünlük ve insanları köleleştirmek ister. Tam kemâl mertebesine ermeyi sever ve ister. Bu sebeple, hiç kimseyi bu irade ve arzu bağından sıyrılmış göremezsin.
Nefis, daima övülme ile kabarır ve kendisini rahat hisseder. Çünkü övmede, olgunluk duygusunu bulur. Bunu nefis sever. Aksi olarak, kötülenmeyi de sevmez. Çünkü onunla noksanlığını duyar.
Bil ki, bir kimse şan ve şöhret hastalığına kapılırsa, bütün gayesini o yöne teksif eder. Durmadan şöhretinin artmasını ister. Ve halkın kalbini avlama yolunu tutar. Zaruri bir şekilde bu işin sonu, riya ve nifaka varır. Bundandır ki, Peygamber Efendimiz mal ve şöhret sevgisini, koyun ağılına dalan iki zararlı kurda benzetti. Ve "Bu haller, suyun yeşillik bitirdiği gibi, kalpte nifak bitirir" buyurdu.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)