‘Nedeni tam olarak bilinmiyor’
Lenfomanın nedeninin tam olarak bilinmediğini ifade eden Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Ömür Sevindik, "Genel olarak sigara, radyasyon, pestisitler, kimyasala maruziyetlerin lenfomaya neden olabileceğini biliyoruz. Bunun yanında özellikle bazı non-hodgkin lenfoma alt tiplerine virüs ve bakteriyel enfeksiyonlar neden olabiliyor" dedi
20.11.2020 01:47:00





Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Ömür Gökmen Sevindik, toplumda sıkça görülen lenfoma hastalığına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Doç. Dr. Sevindik, lenfomanın, vücudun bir bağışıklık sistemi hücresi olan lenfositlerin aşırı çoğalma durumu olduğunu belirterek, "Bir hücre grubu aşırı ve kontrolsüz bölündüğü zaman tümöral durum meydana gelir. Lenfoma da aslında bir tümöral durumdur. Lenfomalarda bu hücre grubu bizim lenfosit dediğimiz hücrelerdir. Bu lenfositler daha çok vücudun lenf nodu dediğimiz savunma sisteminin yapı taşları olan belli başlı bölgelerde bulunuyor.
Bulundukları yerlerde aşırı çoğalma gösterdiklerinde lenf nodüllerinde büyüme ve şişme meydana geliyor. Özellikle baş-boyun, kulak arkası ve önünde, akciğerlerin etrafında, yine karındaki geniş damarların etrafında, kasık bölgesinde lenf nodülleri bulunur. Nodüllerin buralarda bulunmalarının sebebi ise oradaki herhangi bir lokal enfeksiyona hızlıca bağışıklık yanıtı oluşturmaktır. Tabii normal fonksiyonları bu olmakla birlikte kontrolsüz büyümeye, bölünmeye, parçalanmaya veya çoğalmaya başladıklarında ortaya lenfoma çıkıyor" dedi.
'Nedenine ilişkin tam bir bilgi yok'
Günümüzde lenfomanın nedeninin tam olarak bilinmediğini ifade eden Doç. Dr. Sevindik, şöyle devam etti: "Genel olarak sigara, radyasyon, pestisitler, kimyasala maruziyetlerin lenfomaya neden olabileceğini biliyoruz. Bunun yanında özellikle bazı non-hodgkin lenfoma alt tiplerine virüs ve bakteriyel enfeksiyonlar neden olabiliyor.
Günümüzde nedenine ilişkin tam bir bilgi yok ancak biz nedeninden ziyade tedavi sonuçlarıyla ilgileniyoruz. Lenfomalarda kalıtsal faktör çok düşüktür. Tüm lenfomaları düşünürseniz yüzde 5'in de belki ailesel bir yatkınlık söz konusu olabilir. Hamilelik dönemindeki sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklar ileride çocukta lenfoma, lösemi gibi her türlü tümöral durumun gelişmesine sebep olabilir."
'Her 100 bin kişiden 7 ila 9 kişi yakalanabiliyor'
Doç. Dr. Sevindik, lenfomaların toplumda görülme sıklığına ilişkin ise şu bilgileri verdi: "Her sene 100 bin kişiden 7 ila 9 kişi bir lenfoma alt tipi tanısı alabiliyor ve bu sıklık ilerleyen yaş ile birlikte çok daha artabiliyor. Biz kanser kelimesini lenfomalarda sevmiyoruz ama tümöral durumlar olarak baktığımızda tüm kanserler içerisinde de 7 veya 8'inci en sık görülen tür diyebiliriz. Şöyle bir fark var; biz kanser dediğimiz zaman genellikle hastalarımız ümitsiz, tedavisi mümkün olmayan, hızla hastayı ölüme götürecek bir süreç algılıyor. Aslında biz lenfomalarda bu algıyı yıkmak istiyoruz. Çünkü lenfomalar bizim başarıyla tedavi ettiğimiz hastalıklardan bir tanesi. Teorik olarak hücresel bir kanser ama bu bir pankreas, karaciğer veya akciğer kanserleriyle kıyaslanamayacak derecede iyi sonuçlar elde edebildiğimiz bir hastalık."
'2 ana alt tipi bulunuyor'
Lenfomanın 2 ana alt tipi olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Sevindik, şu değerlendirmede bulundu: "Lenfomanın ana olarak Hodgkin ve Non-Hodgkin tipleri ve onların altında da birçok yan tipleri bulunuyor. Aslında biz bunu patoloji ve hücre gruplarına sınıflıyoruz. Genellikle 15-34 yaş arası ve 55 yaş üstünde Hodgkin lenfoma görürken, Non-Hodgkin her yaşta ortaya çıkabiliyor. Hodgkin lenfomada tedaviye olumlu yanıt verme oranı oldukça yüksek. Bu hastalarda tamamen iyileşme oranımız yüzde 80'in üstünde. Tabii erişkinlerde ne yazık ki daha çok Non-Hodgkin lenfomayla karşılaşıyoruz. Non-Hodgkinlerde tamamen iyileşme oranının alt tipleriyle değişmesiyle birlikte yüzde 60 ila 80 arasında olduğunu söyleyebiliriz."
'Şişlik, yüksek ateş, gece terlemesine dikkat'
Doç. Dr. Sevindik, genellikle hastaların şu şikayetlerle hastaneye başvurduklarını açıkladı: "Genel olarak hastaları hastaneye getiren belirtiler rastlantısal veya bir şekilde tespit edilen lenf nodu şişliği oluyor. Ama bunun yanında ateş yüksekliği, gece terlemesi, kilo kaybı gibi dolaylı belirtileri de olabiliyor. Lenfoma tanısı tamamen biyopsiyle konuluyor. Lenfoma alt tiplerini birbirlerinden ayırabilmek için hücresel yapıyı tamamen değerlendirmeliyiz. Kısaca o bölgeden doku örneği yani biyopsi örneği alıyoruz. Örneği hem biz hematologlar hem pataloglar inceliyor, böylece net bir alt tipleme yapılabiliyor."
'Kemoterapi, immünoterapi seçenekleri mevcut'
Günümüzde Hodgkin lenfomada yoğun olarak ilk sıra tedavide kemoterapi kullandıklarını belirten Doç. Dr. Sevindik, şu değerlendirmede bulundu: "Ancak günümüzde immünoterapi dediğimiz hedefe yönelik tedaviler başta olmak üzere çok farklı yöntemlerimiz var. Hodgkin lenfomada kemoterapiyle başarı oranımız çok yüksek olduğu için henüz bu yöntemi terk etmedik. Ama Non-Hodgkin lenfomanın bazı alt tiplerinde artık hiç kemoterapi uygulamıyoruz ve direkt halk arasında akıllı ilaç olarak bilinen hedefe yönelik ilaçları veya immünoterapileri uyguluyoruz. Hodgkin lenfomada da eğer nüks görürsek bu akıllı ilaçları veya hedefe yönelik ilaçları devreye sokuyoruz." İHA
Doç. Dr. Sevindik, lenfomanın, vücudun bir bağışıklık sistemi hücresi olan lenfositlerin aşırı çoğalma durumu olduğunu belirterek, "Bir hücre grubu aşırı ve kontrolsüz bölündüğü zaman tümöral durum meydana gelir. Lenfoma da aslında bir tümöral durumdur. Lenfomalarda bu hücre grubu bizim lenfosit dediğimiz hücrelerdir. Bu lenfositler daha çok vücudun lenf nodu dediğimiz savunma sisteminin yapı taşları olan belli başlı bölgelerde bulunuyor.
Bulundukları yerlerde aşırı çoğalma gösterdiklerinde lenf nodüllerinde büyüme ve şişme meydana geliyor. Özellikle baş-boyun, kulak arkası ve önünde, akciğerlerin etrafında, yine karındaki geniş damarların etrafında, kasık bölgesinde lenf nodülleri bulunur. Nodüllerin buralarda bulunmalarının sebebi ise oradaki herhangi bir lokal enfeksiyona hızlıca bağışıklık yanıtı oluşturmaktır. Tabii normal fonksiyonları bu olmakla birlikte kontrolsüz büyümeye, bölünmeye, parçalanmaya veya çoğalmaya başladıklarında ortaya lenfoma çıkıyor" dedi.
'Nedenine ilişkin tam bir bilgi yok'
Günümüzde lenfomanın nedeninin tam olarak bilinmediğini ifade eden Doç. Dr. Sevindik, şöyle devam etti: "Genel olarak sigara, radyasyon, pestisitler, kimyasala maruziyetlerin lenfomaya neden olabileceğini biliyoruz. Bunun yanında özellikle bazı non-hodgkin lenfoma alt tiplerine virüs ve bakteriyel enfeksiyonlar neden olabiliyor.
Günümüzde nedenine ilişkin tam bir bilgi yok ancak biz nedeninden ziyade tedavi sonuçlarıyla ilgileniyoruz. Lenfomalarda kalıtsal faktör çok düşüktür. Tüm lenfomaları düşünürseniz yüzde 5'in de belki ailesel bir yatkınlık söz konusu olabilir. Hamilelik dönemindeki sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklar ileride çocukta lenfoma, lösemi gibi her türlü tümöral durumun gelişmesine sebep olabilir."
'Her 100 bin kişiden 7 ila 9 kişi yakalanabiliyor'
Doç. Dr. Sevindik, lenfomaların toplumda görülme sıklığına ilişkin ise şu bilgileri verdi: "Her sene 100 bin kişiden 7 ila 9 kişi bir lenfoma alt tipi tanısı alabiliyor ve bu sıklık ilerleyen yaş ile birlikte çok daha artabiliyor. Biz kanser kelimesini lenfomalarda sevmiyoruz ama tümöral durumlar olarak baktığımızda tüm kanserler içerisinde de 7 veya 8'inci en sık görülen tür diyebiliriz. Şöyle bir fark var; biz kanser dediğimiz zaman genellikle hastalarımız ümitsiz, tedavisi mümkün olmayan, hızla hastayı ölüme götürecek bir süreç algılıyor. Aslında biz lenfomalarda bu algıyı yıkmak istiyoruz. Çünkü lenfomalar bizim başarıyla tedavi ettiğimiz hastalıklardan bir tanesi. Teorik olarak hücresel bir kanser ama bu bir pankreas, karaciğer veya akciğer kanserleriyle kıyaslanamayacak derecede iyi sonuçlar elde edebildiğimiz bir hastalık."
'2 ana alt tipi bulunuyor'
Lenfomanın 2 ana alt tipi olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Sevindik, şu değerlendirmede bulundu: "Lenfomanın ana olarak Hodgkin ve Non-Hodgkin tipleri ve onların altında da birçok yan tipleri bulunuyor. Aslında biz bunu patoloji ve hücre gruplarına sınıflıyoruz. Genellikle 15-34 yaş arası ve 55 yaş üstünde Hodgkin lenfoma görürken, Non-Hodgkin her yaşta ortaya çıkabiliyor. Hodgkin lenfomada tedaviye olumlu yanıt verme oranı oldukça yüksek. Bu hastalarda tamamen iyileşme oranımız yüzde 80'in üstünde. Tabii erişkinlerde ne yazık ki daha çok Non-Hodgkin lenfomayla karşılaşıyoruz. Non-Hodgkinlerde tamamen iyileşme oranının alt tipleriyle değişmesiyle birlikte yüzde 60 ila 80 arasında olduğunu söyleyebiliriz."
'Şişlik, yüksek ateş, gece terlemesine dikkat'
Doç. Dr. Sevindik, genellikle hastaların şu şikayetlerle hastaneye başvurduklarını açıkladı: "Genel olarak hastaları hastaneye getiren belirtiler rastlantısal veya bir şekilde tespit edilen lenf nodu şişliği oluyor. Ama bunun yanında ateş yüksekliği, gece terlemesi, kilo kaybı gibi dolaylı belirtileri de olabiliyor. Lenfoma tanısı tamamen biyopsiyle konuluyor. Lenfoma alt tiplerini birbirlerinden ayırabilmek için hücresel yapıyı tamamen değerlendirmeliyiz. Kısaca o bölgeden doku örneği yani biyopsi örneği alıyoruz. Örneği hem biz hematologlar hem pataloglar inceliyor, böylece net bir alt tipleme yapılabiliyor."
'Kemoterapi, immünoterapi seçenekleri mevcut'
Günümüzde Hodgkin lenfomada yoğun olarak ilk sıra tedavide kemoterapi kullandıklarını belirten Doç. Dr. Sevindik, şu değerlendirmede bulundu: "Ancak günümüzde immünoterapi dediğimiz hedefe yönelik tedaviler başta olmak üzere çok farklı yöntemlerimiz var. Hodgkin lenfomada kemoterapiyle başarı oranımız çok yüksek olduğu için henüz bu yöntemi terk etmedik. Ama Non-Hodgkin lenfomanın bazı alt tiplerinde artık hiç kemoterapi uygulamıyoruz ve direkt halk arasında akıllı ilaç olarak bilinen hedefe yönelik ilaçları veya immünoterapileri uyguluyoruz. Hodgkin lenfomada da eğer nüks görürsek bu akıllı ilaçları veya hedefe yönelik ilaçları devreye sokuyoruz." İHA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.