1950'lerde devrilmez, ölmeden iktidarı bırakmaz, denilen İsmet İnönü yapılan seçimlerde kaybetmiş ve iktidarı Demokrat Partiye teslim etmişti.
Hâlâ inkâr edilse de gelen gideni aratır, gerçeği ortaya çıkmıştı.
25 Haziran 1950'de Kore Savaşı başlamış ve BM, Kore'ye asker gönderme kararı almıştı.
Menderes ise NATO'ya girmek istiyor ve bu savaşı fırsat olarak görüyordu. Konuyu milletin meclisine getirmeden, diğer partilerin görüşünü almadan Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, TBMM Başkanı Refik Koraltan ve Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut'un katılımıyla yapılan Bakanlar Kurulu toplanıyor ve 25 Temmuz 1950'de Kore'ye asker gönderme kararı alınıyor.
Yani tek adamlık rejiminden demokratik sisteme geçen Türkiye'nin iktidarı, Kore'ye asker gönderilmesini Meclis'e sormaya tenezzül etmiyor ve kendi karar vererek Mehmetçiği, dini farklı, dili farklı, rengi, gözü vs. farklı bir coğrafyaya gönderiyordu.
Soralım; Allah yolunda cihat için mi Mehmetçik Kore'ye gönderildi? Hayır. ABD'nin gözüne girip, rızasını alıp NATO'ya üye olmak için. Aksini iddia eden var mı?
Adnan Menderes bu kararın en şiddetli savunucusuydu; "… Tüm hür insanların güvenliği için Kore'de saldırgana büyük güçlerle meydan okuyan Amerika'yı yalnız bırakamazdık. Gelecekteki savunmamızda aktif bir rol oynayabilmemiz açısından da bunun bize büyük yarar sağlayacağını gördük. Bu kararımız ve onu uygulama biçimi, bir saldırıya maruz kaldığımızda onunla nasıl mücadele etmemiz gerektiğinin canlı bir örneğini verdi. NATO'ya dâhil edilişimiz, bu yoldaki çabalarımızın sonucudur. Türkiye'nin adı uluslararası ilişkilerde artık 'büyük bir güç' olarak geçmektedir."
Evet, Mehmetçiğimiz bir haçlı ittifakı, haçlı savunma kulübü olan NATO'ya girmek için ABD'den sonra Kore'ye en çok asker gönderen ülke olmuştu.
Savaşın sonunda 721 askerimiz ölmüş, 2.000'den fazla yaralımız, 234 esir ve 175 kayıp askerimiz vardı.
Bu noktada bir gerçeği daha ifade etmek lazım; NATO'ya ilk müracaatı CHP yapmıştır. CHP'nin, halkın tamamına hitap edemediğini çok iyi bilen ABD bu müracaatı reddetmiştir.
Kore Savaşında sadakat ve teslimiyetini ispat eden Menderes'in, NATO'ya yeniden üyelik talebi Eylül 1951'de kabul edildi ve 18 Şubat 1952'de resmen NATO üyesi olduk.
Yine ilginçtir! Bugün olduğu gibi o gün de NATO üyeliğini savunanlar, fedailik yapanlar dillerinde din, iman, vatan söylemleri olan kişi ve yapılardı.
NATO ve ABD'ye hayır, diyen solcuların ise nesli kesildi. Artık bütün solcular NATO'cu, ABD'ci ve AB'ci.
Yine o günlerde kimin NATO'yu hangi cümlelerle savunduğuna baktığınızda aynı cümlelerin bugün de kurulduğunu görürsünüz.
Adnan Menderes; "Zamanı gelince ektiklerimizi biçeceğiz. Bu anlaşma ile Türkiye yurt savunmasında artık yalnız kalmayacaktır' diyordu.
TBMM oturumunda Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Firuz Kesim; "Atlantik Paktı'na girmekle en doğru yolu seçtiğimizden hiç şüphemiz yoktur. Bu suretle medeniyet ve ilerleme yolunda örnekler vermiş on dört güzide millet, hür dünyayı, insan haklarını ve medeniyetin müşterek varlığını her türlü tecavüz teşebbüslerine karşı müdafaa, azminde birleşmiş bulunuyorlar."
Türkiye Milli Talebe Federasyonu ise NATO üyeliğini onur kabul ediyor ve "'Hak ve Hürriyet yolunda girişilmiş olan bu taahhütleri yerine getirmeyi kendisine görev sayan bir milletin evlatları olmaktan duyduğumuz gurur sonsuzdur" diyorlardı.
NATO üyeliğinin Türkiye faydası oldu mu?
PKK terörüne 8 bini asker ve polis olmak üzere 40 bin vatandaşımızı şehit verdik. O teröristleri eğiten, silah veren, Avrupa'da siyasi ayak oluşturan NATO devletleridir.
Karargâhlarında bölünmüş Türkiye haritası asan da NATO'dur.
Sayın Cumhurbaşkanının fotoğrafını nişan talimgâhı olarak kullanan ve servis eden de NATO'dur.
NATO sözleşmesine ve atılan imzalara rağmen bugün Suriye sınırında PKK-YPG örgütüne karşı bırak yanımızda olmayı karşımızda olan yine NATO'dur.
Kısaca her şey aleni… ABD, AB, NATO, 'Türk-ki-ye, bi-zim düş-ma-nı-mız-dır' diyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız ise 'NATO'dan ayrılmamız söz konusu bile değil' derken son başbakan Binali Yıldırım; 'Türkiye, Avrupa'nın kapı koludur' diyordu.
Hele hele 40 yıllık asker, PKK inlerinde NATO komutanları ile göz göze gelmiş şimdiki Savunma Bakanı Hulusi Akar; "Bizim operasyonlarımız NATO'nun operasyonlarını tamamlamaktadır… ABD ile yıkılmaz bir bağımız var. Bu harekât burada Erdoğan'ın vizyonuyla bölgeye barışı getireceğiz ve müttefikliğimizi Amerika ile devam ettireceğiz" diyor.
Şimdi söyleyin; Türk milleti ve devleti, NATO'nun muhafazasına muhtaç mıdır?
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025