Güzel kokular ise, rûhları inceliklerle dalgalandıran ferâhlıklardır. Latîf varlıklar olan meleklerin de hoşlandığı ve tâlib olduğu bir zevk-i bediîdir. Namaz da, kulun Rabbi ile olan mülâkâtı olup Rabbânî bir vuslattır. Rûhun mi'râca çıkmasıdır. Yine bir hadîs-i şerîfde:"Sizin en hayırlınız, âilelerine en güzel muâmelede bulunanınızdır!.." (ibn-i Mâce, Nikâh, 50; Dârimî, Nikâh, 55) buyurulmuşdur.Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de:"Kişinin, nefsine, âilesine ve çocu'una yapmış olduğu infâk, sadakadır.." buyurmuşlardır.O, bu hadîs-i şerîflerle, sağlıklı âilelerin, ancak muhabbet temeli üzerine kurulabileceğini ifâde buyurmuşlardır. Rahmet Peygamberi'nin Hayvanlara Karşı Muâmelesi Câhiliye devrinin insanları, hayvanlara da çok insafsız ve merhametsiz davranırlardı. Canlı iken hayvanların -acımasızca- et ve kuyruğunu kesip yerler, hayvan dövüştürme müsâbakaları tertîb ederlerdi. Bu vicdân zedeleyici manzaralara Hazret-i Peygamber (sav) son verdi. Günümüzdeki horoz dövüşleri, deve ve boğa güreşleri gibi âdetler, câhiliye devri kalıntılarının bir uzantısıdır.Hazret-i Peygamber (sav), birgün yolda yüzü dağlanmış bir eşek gördü, üzüldü ve: "Allâh'ın lâneti onu dağlayanların üzerine olsun!" (Buhârî, Zebâih, 25) buyurdu.İşâret olarak yapılan dağlamayı, hayvanların acı vermeyecek yerlerine yapılmasını tavsiye ettiler.Yuvasından kuş yumurtasını alan sahâbiye: "Ondan yavru çıkacağı için onu yerine koy!" buyurdu.Derisi kemiğine yapışmış bir deveyi görünce de sâhibine: "Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allâh'dan kork! (Onları aç bırakma!)" buyurmuşlardır.Abdullâh bin Ca'fer -radıyallâhü anh- şöyle anlatıyor: Rasûlullâh (sav), birgün ensârdan birinin bahçesine vardı. Orada bulunan deve Rasûlullâh'ı görünce inledi ve gözlerinden yaşlar akmağa başladı. Allâh'ın Rasûlü (sav), onun yanına gidip başını okşadı, devenin ağlaması durdu. Sonra Rasûlullâh (sav) bahçe sâhibini arayıp buldu. Adama:"-Sana şu hayvânı mülk olarak veren Allâh'dan korkmuyor musun? Bu, bana senin onu dövüp işkence ettiğinden şikâyet etti." buyurdu.Bir hadîs-i şerîflerinde:"Size kimin cehennemden, cehennemin de o kimseden uzak olduğunu söyleyeyim mi?" diye suâl ettikten sonra:"O kimseler nâzik, müğfik, merhametli, cana yakın ve yumuşak olanlardır.." (Ahmed bin Hanbel, I, 415) buyurmuşlardı.Hazret-i Peygamber (sav) merhametli ve merhametsiz olan kişilerin durumunu hadîs-i şerîflerinde şöyle açıklamaktadırlar: "Günahkâr bir kadın, çölde susuzluktan dili ile kumları yalayan bir köpek görmüştü.. Ona merhamet edip ayakkabısı ile kuyudan su alarak köpeğin susuzluğunu giderdi. Cenâb-ı Hakk da, bu kadının günahlarını afv etti.Diğer bir kadın da, kedisini umursamayıp aç bırakmıştı. (Hattâ yerin hağerâtını yemesi için bile ona müsâade etmemişti. Nihâyet) kedi açlıktan öldü. O kadın da bu merhametsizliği dolayısıyla cehennem yolcusu oldu!"(Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Selâm, 151,154; Birr,133; Nesâî, Küsûf, 14)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.