Genelkurmay'ın gece yarısı muhtırasının ardından hükümetten gelen "karşı açıklamayı" ve önceki gün de Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül'ün "çekilmiyorum" cevabını sadece Türkiye sınırlarına hapsolarak değerlendirmek büyük bir gaflet olur. Konu her ne kadar "kendi içimizde" gibi görünse de, hükümetin dış bağlantı ve icazet merkezleri ve Türkiye'nin uluslar arası stratejik konumu itibariyle beynelmilel bir boyuttadır.Gündemin yoğunluğu nedeniyle gözümüzden kaçan önemli ayrıntıları hatırlamakta fayda var. Genelkurmay muhtırası gece yarısı yayınlandıktan sonra gözler hükümete çevrildi. Başbakan Erdoğan başkanlığındaki hükümetin önemli isimleri Başbakanlık'ta uzun süren bir zirve gerçekleştirdiler. Ve ertesi gün saat 15.00'da hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, yabancı basının "en cesur karşı bildiri" olarak yorumladığı açıklamayı yaptı.Peki bu açıklama neden saat 15.00'da yapıldı?Sizce o kadar saatte ancak mı bitirebildiler metni! Kesinlikle hayır. Hükümet açıklamayı yapmak için, kendisinin bağlı olduğu iki halatın ucundaki AB ve ABD'nin açıklamalarını bekledi. ABD ve AB'den, muhtıradan dolayı TSK'yı eleştiren açıklamalar geldikten sonra hükümet de gaza bastı ve Genelkurmay'ın kendisine bağlı bir birim olduğunu ve böyle bir açıklamadan duyulan rahatsızlığı dile getiren kendince sert bir karşı cevap vermiş oldu. Genç Türkiye Cumhuriyeti 80 küsur yıllık tarihinde birçok darbe ve muhtıra gördü. Ve bugüne kadar görülen darbe ve muhtıraların ortak özellikleri "dış güçler" dediğimiz Batı dengelerini hep gözetmiş olmaları, daha doğru bir ifadeyle Batı'nın bu eylemlere soğuk bakmadığı gerçeğidir. Bu yönüyle konuyu değerlendirdiğimizde, son muhtırayı diğerlerinden ayıran en temel farkı da görmüş oluruz.Hem AB, hem de ABD bu muhtıraya şiddetle karşı çıktı ve hükümetin yanında tavır aldı. Bu konuda fikir verici olduğu için bir İngiliz gazetesinin başyazısından bazı alıntılar yapacağım?Daily Telegraph gazetesi başyazısında, AKP ile ilgili yapılan eleştirileri "tutarsız ve adaletsiz" olarak değerlendirdikten sonra şunları aktarıyor: "AKP iktidarda kusursuz icraat sergiledi; dini inanca karşı baskıcı bazı yasaları kaldırdı ama devletin laik karakterine saygı gösterdi. Partinin cumhurbaşkanlık adayı Abdullah Gül de gayet kibar, kültürlü, ılımlı ve samimi bir İngiliz dostudur."Son cümledeki "samimi bir İngiliz dostu" vurgusu sanırım anlatmak istediğimizi net bir şekilde ortaya koyuyor. Ayrıca şunu da hatırlatalım ki, yanlış yorumlar yapılmasın; İngiliz gazetesinin "dini inanca karşı baskıcı bazı yasaları kaldırdı" cümlesinden kastettiği İslam değil, Hıristiyanlıktır. Çünkü aynı gazete hükümetin Hıristiyan azınlığı ilgilendiren bazı yasalarda yaptığı değişiklikten övgüyle bahsetmişti. Buna benzer yorumlar Amerikan basınında da yer aldı. Birkaç cümleyle de önümüzdeki günlerin nelere gebe olduğunu açıklayalım?Anayasa Mahkemesi ya bugün, ya da yarın kararını açıklayacak. Kararın iptal yönünde olacağına dair büyük bir beklenti var. Özellikle AKP, başbakanından milletvekiline, teşkilat mensubundan yöneticisine varıncaya kadar toplu olarak, Anayasa Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini iptal etmesi için gece gündüz dua ediyor. Çünkü AKP için tek çıkış yolu, böyle bir iptal kararının arkasına saklanarak kendini seçimlere atabilmek! Önemli bir satranç maçının en kritik aşamasındayız. Taraflar ilk hamlelerini yaptılar, şimdi beklemedeler?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012