Dukhalar, Moğolistan'ın başkenti Ulanbatur'dan 1500 kilometre uzaklıkta bulunan Hovd vilayetinin Buyant ilçesi sınırları içindeki Sayan Dağları yamaçlarında yaşamaktalar. 393 çadırdan oluşan 843 kişiyle bir "oba" görünümündeler. Kendilerinin aslen Tuva Türklerinin bir mensupları olduklarını ve Tuva'dan geldiklerini söylemekteler. Zira bilimsel araştırmalar da bu söylemi destekler nitelikte. Dukhalar, günümüzden yaklaşık olarak on bin yıl önceki avcı-toplayıcı yaşama biçimini yansıtan bir hayat sürmekteler. Dilleri Türkçe, kullandıkları kelimelerin yaklaşık yarıya yakını Türkiye Türkçesinde kullandığımız kelimelerle nerdeyse aynı. (Küçüküstel Selcen, Atlas Dergisi,2013). Türkiye Türkçesindeki fiil cümleleriyle Dukhaların konuştuğu fiil cümleleri de birbiriyle benzer. Türkiye Türkçesinde kullanılan "y" sesi yerine onlar "c" sesi kullanıyorlar. Misal olarak "yıldız" yerine onlar "cıldız" diyorlar.Bugün modern insan doğanın düzenini bozarken onlar kendilerini doğanın bir parçası olarak görüyorlar. Belki de bu yüzdendir ki doğaya olabildiğince saygılılar. Yani Dukhalar çevreyi kirletmemek için olabildiğince titiz bir davranış içindeler. Biz Türklerin, medeniyet tarihimizdeki göçebe hayata elveda dediğimiz süreçte onlar bozkır kültürünü konar-göçer olarak bugün devam ettirmekteler desek yanlış bir söz söylemiş olmayız; bu nedenle de avcı?toplayıcılar, göçebe yaşam biçiminin bir ürünü olan çadır kültürünü devam ettiriyorlar. Yaklaşık iki yüz kişiden oluşan oba kültüründe hayatlarını sürdürmekteler. Dukhaların bir kolu da beş yüz kişiden oluşan bir nüfusla köy yerleşkesi içinde yaşıyor.Dukhalar bildiğimiz avcı?toplayıcı toplumlardan çok farklı bir yaşam sürmekteler. Onlar artık ava tüfekle çıkıyorlar. Bizlerin evlerinde televizyon var, onların çadırlarında. Netice itibariyle dış dünyadan kendilerini soyutlamamışlar. Geleneksel yaşamlarına modern hayatın getirdiği alet edevatı da katarak hayatlarını kolaylaştırmışlar. Toplumsal açıdan da olukça barışçıl bir meziyetleri var; yüzlerinden eksik etmedikleri bir de gülümsemeleri. Dukhaların aslında bu hoşgörülü anlayışlarını Türklerin karakteristik özelliklerinden biri olarak da değerlendirebiliriz.Hayvanlarla olan münasebetlerine bakacak olursak, dağ keçilerini evcilleştirdiklerini görüyoruz. Ren geyiğini de evcilleştirmişler ancak evcilleştirdikleri geyikleri kesip mutfak kültürlerinde bir besin maddesi olarak kullanmıyorlar. Yük hayvanı olarak kullanıp yol güzergâhlarını Ren geyiklerinin belirlediğini öğreniyoruz, evcilleştirdikleri geyiklerin sütünü sağarak, bir besin öğesi içerisinde peynir ve yoğurt ve benzeri besin maddeleri haline getirip sofralarında bu şekilde tüketiyorlar. Avcılık alanında doğadaki yaban hayvanlarını avlıyorlar; avcılığın ve toplayıcılığın da kuralları var. Hayvan avlarken, hayvanı arkasından vurup avlamıyorlar; hayvanla göz göze gelip adeta seni avlayacağız dercesine sakin, temkinli ve izin alır bir havada avcılıklarını sürdürmekte olduklarını öğreniyoruz. Avladıkları hayvanı kendi içlerinde ava katılmayan diğer ailelerle ortak bölüşme yoluyla paylaşıyorlar.Ayrıca atı da binek hayvanı olarak kullanmaktalar. Doğayla yaşadıkları her türlü faaliyetlerde insanoğlunu doğanın bir parçası olarak gördükleri için doğayla uyum ve karşılıklı saygı içindeler. Suyla ilgili her türlü ihtiyaçlarında suyu aldıkları ırmağı kirletmeden yerine getiriyorlar. Irmaktan suyu, büyük su taşıma kaplarına doldurup, çadırlarına yakın bir yere götürerek çamaşırlarını ve mutfak kaplarını bu şekilde yıkamaktalar. Irmak kenarından su alıp içerken dahi ritüel bir şekilde, ırmaktan müsaade alırcasına hoş bir davranışla su ihtiyaçlarını karşılamaktalar. Öyle ki ellerini yıkayacakları zaman bile bir tasa ırmaktan su doldurup, ırmak kenarından daha uzak bir yerde ellerini yıkamaktalar. Irmağın, kirlemesini hiçbir zaman istemiyorlar.Kadınların kullandığı süs eşyalarını ve bazı nesneleri de geyik dersinden, geyik boynuzundan, taş ve ahşap parçalarından faydalanarak yapıyorlar. Değerli küçük nesneleri saklamak için geyik derisinden üzeri işlemeli boyna asılacak şekilde yapılan çantaları kullanıyorlar; yine geyik boynuzunu keserek küçük ebatlarda geyik görünümünde nesneler, taştan ve geyik boynuzundan yapılmış kadınların boynuna astıkları kolyeler bulunmakta. Bu türden küçük nesnelerin üzerlerine kültürlerinde yer edinen çeşitli şekillerden oluşan motiflerle bezendiği görülmekte.
Fatih YÜKSEL / diğer yazıları
- Elazığ Edebiyat Tarihi Müzesi / 08.08.2015
- Modern çağın göçebeleri: Dukha Türkleri-II / 05.07.2015
- Modern çağın göçebeleri: Dukha Türkleri-I / 03.07.2015
- Modern çağın göçebeleri: Dukha Türkleri-II / 05.07.2015
- Modern çağın göçebeleri: Dukha Türkleri-I / 03.07.2015