AKP döneminde, Türkiye Hıristiyanların ve misyonerlerin en rahat hareket ettiği ülke haline geldi. Muharrem Bayraktar'ın yazısı
KARDİNALLER VE UŞAKLAR
Türkiye'ye verilen "sanal müzakere" belgesine en anlamlı tepkilerden biri Vatikan'dan geldi. Vatikan Papalık Konseyi Kültür Bölümü Başkanı Kardinal Paul Paupard Türkiye'ye verdi veriştirdi. Kardinal Paul Paupard'a göre "Türkiye ile müzakereye başlamak çok yanlış. Çünkü bu ülkede din özgürlüğünde ciddi eksiklikler var. Hıristiyanlar ikinci sınıf vatandaş." Kuşkusuz Kardinal Paupard, Papa 16. Benediktus'un izinden gidiyor. Her ikisi de "Türk ve Müslüman düşmanı!"
Her gayr-i müslime neredeyse bir kilise düşüyorTürkiye'de ikinci sınıf vatandaş olan tek bir Hıristiyan yok. Bütün gayr-i müslimler "müslimlerle mukayese edilemeyecek ekonomik ve sosyal" haklara sahipler. Türkiye'de Hıristiyanlar için dinî özgürlüğün olmadığını söylemek için insanın zeka düzeyinde bir sorununun olması gerekir. Çünkü bilhassa AKP döneminde, Türkiye Hıristiyanların ve misyoner grupların en rahat hareket ettiği ülke haline geldi. İstanbul'da her gayr-i müslime neredeyse bir kilise düşüyor. Vatikan'ın kardinali bunları söylerken, çok acıdır, Hatay'da bir Vatikan projesi olan dinlerarası diyalogu biraz yumuşatarak "Uluslararası Medeniyetler Buluşmasına" çeviren garip bir organizasyon düzenlendi. Bu ülkenin Başbakanının da katıldığı bu organizasyona dünyanın bir çok yerinden yığınla papaz, haham geldi. Bir hafta boyunca Hatay'da "diyalog" tezini savundular. Devletin parasıyla ağırlandılar. Özgürce konuştular. Vatikan büyük elçisi bu özgürlük ortamında "St. Piyer Müzesini Vatikan'a teslim edin" diye açıkça teklifte bulundu. Hıristiyanlar böylesine özgürlük ortamına sahipken, Vatikan'dan tam tersi sesler yükselebiliyor. AB ve dinler arası diyalog süreci paralel ilerliyorNe Batı'nın, ne Vatikan'ın "medeniyetleri buluşturmak" diye bir derdi yok. Onların tek derdi, haç merkezli batı medeniyetini İslam coğrafyasında hakim kılmak. Türkiye ise bir anlamda takip ettiği dış politika ile, bazı sivil toplum örgütlerinin iştiyaklı çalışması ile bu amaca hizmet ediyor. Avrupa Birliği müzakere süreci ile dinlerarası diyalog süreci birbirine paralel olarak ilerliyor. AB uğruna verdiğimiz yığınla politik, ekonomik ve stratejik tavize rağmen nasıl hala yaranamıyorsak, Vatikan merkezli diyalog tezgahının tam merkezinde rol üstlenmemize ve hatta Harran'dan Urfa'ya, Abant'tan Hatay'a, Bürüksel'den Washington'a kadar bir çok yerde Vatikan patentli toplantılar düzenlenmesine rağmen hala Vatikan'ın "sizin ülkenizde dinî özgürlük yok, Hıristiyanlar ikinci sınıf" şeklindeki suçlamalarının önüne geçemedik. Bazıları tamamen Papa'ya bağlandıBu sürecin kuşkusuz bir de "uşak" takımı var. Onlar kendilerini tamamen Papa'ya bağladılar. Onun misyonunun bir parçası olduklarını ilan ettiler. Papa'nın misyonunun parçası olarak, el pençe divan duranlar, bütün sadık hizmetlerine karşı kardinallerden gelen "Türkiye'de Hıristiyanlar 2. sınıf" açıklaması karşısında "yüzleri" varsa utanırlar elbet. Ama uşaklar ve Papa'nın misyonunun şakirtleri bu yılmaz ve vazgeçilmez vazifelerine sonuna kadar devam edecekler elbet. Ne kadar aşağılansalar da, uşak uşaktır.
Muharrem BAYRAKTAR
KARDİNALLER VE UŞAKLAR
Türkiye'ye verilen "sanal müzakere" belgesine en anlamlı tepkilerden biri Vatikan'dan geldi. Vatikan Papalık Konseyi Kültür Bölümü Başkanı Kardinal Paul Paupard Türkiye'ye verdi veriştirdi. Kardinal Paul Paupard'a göre "Türkiye ile müzakereye başlamak çok yanlış. Çünkü bu ülkede din özgürlüğünde ciddi eksiklikler var. Hıristiyanlar ikinci sınıf vatandaş." Kuşkusuz Kardinal Paupard, Papa 16. Benediktus'un izinden gidiyor. Her ikisi de "Türk ve Müslüman düşmanı!"
Her gayr-i müslime neredeyse bir kilise düşüyorTürkiye'de ikinci sınıf vatandaş olan tek bir Hıristiyan yok. Bütün gayr-i müslimler "müslimlerle mukayese edilemeyecek ekonomik ve sosyal" haklara sahipler. Türkiye'de Hıristiyanlar için dinî özgürlüğün olmadığını söylemek için insanın zeka düzeyinde bir sorununun olması gerekir. Çünkü bilhassa AKP döneminde, Türkiye Hıristiyanların ve misyoner grupların en rahat hareket ettiği ülke haline geldi. İstanbul'da her gayr-i müslime neredeyse bir kilise düşüyor. Vatikan'ın kardinali bunları söylerken, çok acıdır, Hatay'da bir Vatikan projesi olan dinlerarası diyalogu biraz yumuşatarak "Uluslararası Medeniyetler Buluşmasına" çeviren garip bir organizasyon düzenlendi. Bu ülkenin Başbakanının da katıldığı bu organizasyona dünyanın bir çok yerinden yığınla papaz, haham geldi. Bir hafta boyunca Hatay'da "diyalog" tezini savundular. Devletin parasıyla ağırlandılar. Özgürce konuştular. Vatikan büyük elçisi bu özgürlük ortamında "St. Piyer Müzesini Vatikan'a teslim edin" diye açıkça teklifte bulundu. Hıristiyanlar böylesine özgürlük ortamına sahipken, Vatikan'dan tam tersi sesler yükselebiliyor. AB ve dinler arası diyalog süreci paralel ilerliyorNe Batı'nın, ne Vatikan'ın "medeniyetleri buluşturmak" diye bir derdi yok. Onların tek derdi, haç merkezli batı medeniyetini İslam coğrafyasında hakim kılmak. Türkiye ise bir anlamda takip ettiği dış politika ile, bazı sivil toplum örgütlerinin iştiyaklı çalışması ile bu amaca hizmet ediyor. Avrupa Birliği müzakere süreci ile dinlerarası diyalog süreci birbirine paralel olarak ilerliyor. AB uğruna verdiğimiz yığınla politik, ekonomik ve stratejik tavize rağmen nasıl hala yaranamıyorsak, Vatikan merkezli diyalog tezgahının tam merkezinde rol üstlenmemize ve hatta Harran'dan Urfa'ya, Abant'tan Hatay'a, Bürüksel'den Washington'a kadar bir çok yerde Vatikan patentli toplantılar düzenlenmesine rağmen hala Vatikan'ın "sizin ülkenizde dinî özgürlük yok, Hıristiyanlar ikinci sınıf" şeklindeki suçlamalarının önüne geçemedik. Bazıları tamamen Papa'ya bağlandıBu sürecin kuşkusuz bir de "uşak" takımı var. Onlar kendilerini tamamen Papa'ya bağladılar. Onun misyonunun bir parçası olduklarını ilan ettiler. Papa'nın misyonunun parçası olarak, el pençe divan duranlar, bütün sadık hizmetlerine karşı kardinallerden gelen "Türkiye'de Hıristiyanlar 2. sınıf" açıklaması karşısında "yüzleri" varsa utanırlar elbet. Ama uşaklar ve Papa'nın misyonunun şakirtleri bu yılmaz ve vazgeçilmez vazifelerine sonuna kadar devam edecekler elbet. Ne kadar aşağılansalar da, uşak uşaktır.
Muharrem BAYRAKTAR
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.