Milletin kaderiyle oynayanlar iflah olmaz
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Meltem TV'deki Diyalog Özel programında tarihi bir ifade kullanarak, "Bu milletin kaderiyle oynayanların akıbeti kesinlikle hayırlı olmaz. Yazın şuraya: Kaderlerine kendileri bile hayret edecekler" dedi
10.02.2015 00:00:00
RECEP BAHAR/TRABZONBağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, kurmayları Avukat Ahmet Erimhan, Avukat İbrahim Berk ve Ekonomist Selim Kotil ile birlikte Meltem TV'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu Diyalog Özel programına katılarak gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Trabzon'da gerçekleştirilen programda öncelikle bu hafta TBMM'de ele alınmaya başlanan İç Güvenlik Paketi konusunda görüşlerini aktaran BTP Lideri, bu çerçevede şunları söyledi: "Bu yasa tasarısı, hukuken değilse de fiilen kuvvetler ayrılığı ilkesini yok etme çabasıdır. Ne demek bu? Düşünün bir olay vuku bulmuştur. Savcının bu olayın içinde olması gerekiyor. Ancak yeni tasarı uyarınca vali talimat veriyor, süreci bürokrasi yönetiyor. Böyle bir işten hayır gelmesi mümkün olabilir mi? Tek elden düğmeye basılarak yukarının iradesi en son noktaya iletilecek. Ne yapılacaksa savcı yapsın... Polisi mi devreye koyacak, mahkemeyi koyacak savcılık karar versin. Bunun arkasından gelecek olan adım da hukuken kuvvetler ayrılığı ilkesini kaldırmaktır. Böyle bir ülkede adaletin tesis edilmesi asla mümkün değildir. Millet sokağa mı dökülür yahut birbirine karşı mı çıkar, zaman içinde olayların toplumu taşıyacağı nokta belli olmaz. Allah muhafaza etsin. Bana göre bu 'iç güvenlik' değil 'iç tehdit yasası'dır."Gündeme alınmamalıdırHükümetin bu yasayı hiç düşünmeden kaldırmasında büyük bir fayda olduğuna işaret eden Prof. Dr. Haydar Baş, "Yasalar millet menfaatine yapılan hukuki düzenlemelerdir. Bu konuda siyasi partileri dinliyorum: Hiçbiri olumlu yaklaşmıyor. Sen nasıl bir düzenleme yapıyorsun ki, hiç kimse bundan fayda görmüyor. Demek ki burada bir yanlışlık var. Lütfen bunu geri çeksinler ve milletin başı da belaya girmesin" şeklinde konuştu. Ecnebi takdir ediyor, ya Türk Milleti?Rus bilim adamlarının "Sadece Rusya'nın değil, dünyanın Haydar Hoca'ya ihtiyacı var" dediğini hatırlatan Prof. Dr. Haydar Baş, "Burada milletime söyleyeceğim bir şey var: Yunan, Rus, Çinli bizi takdir ediyor. Hindistan, Çin, Güney Afrika, Güney Amerika bizden alıyor. Bu millet ne zaman uyanacak? Ne zaman kendine gelecek? Kırsal bölgeleri geziyorum, tarım bitmiş... Biz seçimden önce çiftçilerimize 'tohumunuzu, gübrenizi, yakıtınızı devlet verecek, sizden bir tek kuruş almayacak' dedik. Aynısını yine tekrar ediyorum. Biz tarımda çok ciddi bir atılım yapacağız. Bunu göstereceğiz. Kimsenin endişesi olmasın. Tarım kesimi bunları kulağına küpe yapsın. Onların vazifesi çalışmak ve üretmektir. Devletin vazifesi de tarım köylüsünün cebini parayla doldurmaktır. Biz açılımı yaptığımızda Türk tarım ürünleri dünya pazarlarında yer alacak. Oysa bugünkü iktidar tarım ürünlerine kısıtlama getirdi. Avrupa Birliği (AB) istedi diye kotalar koydu."Türkiye fiilen elden gidiyorHükümetin bir dönem AB'ye girmek için milli ve manevi benliğimizi tıraşladığına işaret eden Prof. Dr. Baş, devamla şunları söyledi: "Arkasında istikrar devam etsin diye, şimdi de başkanlık olsun diye tıraşlamaya devam ediyorlar. Her dönemde bir gerekçeyle ortaya çıkıyorlar. Bu gerekçelerle birlikte Türk toplumuna bugüne kadar bir şey veremediler. Vermeleri de mümkün değil! Tarım, madencilik, hayvancılık, ormancılık, para konusunda vesaire gibi konularda görüşleri, tezleri yok. Kendilerine verilen talimatnameyi hayata geçirme görevleri var. Türkiye fiilen elden gidiyor. Biz bunu derken felaket tellallığı yapmıyoruz. Bu vatan bizim. Güneydoğu'da mahkemeler kuruldu, valiler ve kaymakamlar tayin edildi... Geriye ne kaldı? Adam istediği zaman caddeye çıkıyor, istediği gösteriyi yapıyor. Senin orada devletin yok! Şimdi başkan olmak istiyor. Başkan olsan ne yazar! Cumhurbaşkanısın... İktidar oldun, 'açılım yok', cumhurbaşkanı oldun, yine yok. Şimdi başkan olacak, açılım ondan sonra! Neymiş bu açılım! Güneydoğulu kardeşim iyi bilsin ki, bunların derdi onlara huzur, mutluluk, saadet getirmek değil. Başkanlık sistemi Türkiye'nin bölünmesidir. Üniter yapı içinde başkanlık olmaz, cumhurbaşkanı olur. Federatif yapıda başkanlık olur. Türkiye federasyona geçtiğinde, 'ülke parçalandı' demektir. Sen bu halle bunu tutamıyorsun, bölüp ondan sonra bir arada tutacaksın. Bence taviz vererek geldikleri bu noktayı, fiilen ve hukuken hayata geçirebilmek için başkanlığı da bahane ederek önümüze koydular. Kamuoyu sakın oyuna gelmesin. Bu oyun gerçekleşirse, hicret edecek vatan da bulamayız. En iyisi Sayın Cumhurbaşkanının nadim olup geri dönmesi... 'Bir köyde muhtar olamazken, Allah getirdi beni Cumhurbaşkanı yaptı' diyerek, şükür secdesi yapması, Allah'a hamdetmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa ile millete hizmet etmesi gerekir. Yoksa bu milletin kaderiyle oynayanların akıbeti kesinlikle hayırlı olmaz. Yazın şuraya: Kaderlerine kendileri bile hayret edecekler. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Yüce milletim kendine gelsin, yapılanları iyi değerlendirsin, beraber olalım bu işi bitirelim. Bir her şeyimizle varız. İstedikleri konuda istedikleri adamlarla tartışırız. Milletimizi bir ve beraber olmaya, huzura, mutluluğa, milleti ve devleti ayağa kaldırmaya davet ediyoruz. İnşallah milletimiz de gerekli olan noktaya gelmiştir."Milli ruha ve anlayışa karşı olanlar varBatı dünyasının Türk toplumunun merkezinde çok ciddi bir fitne hareketi oluşturduğuna işaret eden BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu bağlamda şu hatırasını paylaştı: "Avrupa'ya ilk defa 1971'de gittim. Beni orada Milli Görüş'ün bir camisine gittim, beni Müslüman olmuş bir Alman delikanlı ile tanıştırdılar. Bana İslam'a anlatıyor. Allah inandırsın, konuştuklarının içinde bir tane İslam'a ait hakikat yoktu. Baştan sona kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir İslam devleti olmadığını, burada yaşayan insanların Müslüman olma ihtimalinin bulunmadığını söyleyip durdu. Yani bir zehir kovası... Beni bununla tanıştıran arkadaşa dedim ki, bana İslam adına Türkiye'yi kötüledi, Türkiye'nin 'dinsiz devlet' olduğunu anlattı. Sizin İslam dediğiniz şey bu mu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yanlışları varsa, aramızda tartışırız. Devletler eleştirilecekse, Almanya tümüyle 'gayrimüslim' bir devlet... Bu eleştirilmiyor, Türkiye'den işe başlanıyor. Ben orada devamlı teyakkuz halinde kaldım. Belli ki burada milli ruha, milli anlayışa deprem niteliğinde karşı oluş var. Bu Alman genci bilahare Türkiye'ye geldi, Türkiye'de de faaliyetlerine devam etti. Yakınlarına dedim ki, 'bu adam İslam karşıtlarını eleştirmiyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni eleştiriyor. Bu devlet bize ait... Biz geliriz bir araya, yanlışlarımızı ya da faziletlerimizi değerlendirip karar veririz. Bunu ne ilgilendiriyor?" İsrail konusunda geçmişten bu yana ikiyüzlü tavır sergileniyorBTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, programda Ahmet Erimhan'ın "En İsrail karşıtı iktidarlar, İsrail'e en çok hizmet eden iktidarlar oldu" tespitinden sonra dikkat çeken şu hatırasını nakletti: "Bu dediğiniz yüzde 1000 doğru. Necmettin Erbakan, parti kurma aşamasında (Milli Nizam Partisi) biz orada öğrenciyken Kayseri'ye gelmişti. Aynı otobüsle beraber Ankara'ya döndük. Ankara'ya kadar konuştu. Konuşmasına Yahudi aleyhinde başladı, aynı konuyla bitirdi! Sonra Sayın Erbakan'ın iktidarı döneminde aleyhinde konuştuğu Yahudi devletiyle 20 gizli anlaşma yapıyor. Su, askeri eğitim, istihbarat anlaşmaları vesaire... Şimdi kalkıp Filistin'i bombalayan İsrail'i tel'in ediyorlar! Sen İsrailli pilotları Konya semalarında eğittin. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı'nın çocuğunun gemilerinin İsrail limanlarında ticaret yaptığı söyleniyor ama kendisisi de 'One Minute-Bir Dakika' diyor. Böyle bir tiyatro olabilir mi? Milletimizin bu gerçeği çok iyi görmesi lazım. Bir taraftan İsrail karşıtı görüneceksin, öte yandan gelirini bunların kanalıyla temin edeceksin ve milleti 'Ben İsrail karşıtıyım' diye ikna edeceksin. Böyle bir şey olamaz. Bunları ortaya koyup, milleti ayıktırmak lazım." Prof. Dr. Baş'ın bu sözleri üzerine Ahmet Erimhan, "İsrail ile yapılan anlaşmalar konusunda Necmettin Erbakan'ın tek bir talebi vardı: O da bu anlaşmaların gizli kalmasıydı. Bu anlaşmalar Meclis'ten kaçırılmak suretiyle hayatiyet kazandı. Burada bir gizli aşk, İsrail ile bir beraberlik söz konusu" şeklinde konuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.