Milletimiz 'Başbakan, Prof. Dr. Haydar Baş' dedi

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasal çöküşün sebepleri sıralandığı zaman ilk sırada lider eksikliği geliyor. Bu konuda ilmi otoriteler, siyasi çevreler ittifak halindedir. Lider, 'topluma yön veren ve yol gösteren insan' olarak tarif edilmektedir. Bir bakıma o trafik ışıkları gibidir. Onun yokluğunda yollar ve yönler birbirine karıştığı için, bilerek veya bilmeyerek yanlışlar yapılır. Bu arada bulanık suda balık avlayanların sayısı da artar.

İşte ülkemiz böyle bir tabloyu yaşadı. Bütün siyaset AB'ye kilitlendi. Hedef olarak ideal olarak AB hedeflendi. Milletin morali bozuldu. Partilerin tümü iş için, aş için, hürriyetler için mutlaka AB'ye girmemiz gerekir derken; biz size iş bulamadık, aş veremedik, hürriyetlerinizi temin edemedik dediler. Çeşitli vesilelerle yaptığımız seyahatlerde köylümüzün, kentlimizin ortaya koyduğu bir tavır var. Artık insanımızın politikaya karşı soğutulmuş, iktidarı ile muhalefeti ile politikacılar güven vermiyorlardı.

Elbette ki bu tablonun neticesi milletimiz bölünmenin, ülkemiz yıkılmanın eşiğine getirildi. Türk milleti milli mücadele yıllarında da aynı tabloyu yaşamıştı. Bu büyük millet en zor şartlarda bile içinden liderini çıkartmayı bilmişti. Milletimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün etrafında kenetlenerek Kuvayi Milliye mücadelesini vermiş ve bağımsızlığını kazanmıştı.

Günümüzde de ülkemiz çok zor şartlar geçiriyor. Sıradan parti genel başkanları ile sıradan liderlerle çözüm bulunması mümkün değildi. Artık milletin sahiplerinin devreye girmesi gereken günler gelmişti. Artık Kuvayi milliye ruhunun yeniden uyandırılması gerekiyordu.

Milletimizin yetiştirdiği, bağrından çıkarttığı lideri Prof. Dr. Haydar Baş bey yıllardan beri yaşanan olumsuzlukların altını çizdi. Onlarca yıldan beri siyasi iradeyi ikaz etti. Dinlemediler, fakat liderini dinleyen bir kesim vardı, o da milletin kendisiydi. Prof. Dr. Haydar Baş beyin önderliğinde, yeniden Kuvayi Milliye mücadelesi başladı.

Günler, aylar derken milletimiz çığ gibi liderinin etrafında yer aldı. Yurdumuzun neresine gidilirse gidilsin, sanki sevgi sel olmuş çağlaya çağlaya akıyordu. Kapalı spor salonları milletimizi almamaya başladı, artık miting meydanları da dar geliyordu. Prof. Dr. Haydar Baş beyi dinlemeye gelenler milletin kendisiydi. Kadınıyla erkeğiyle; genciyle yaşlısıyla; işçisiyle, işvereniyle kısacası toplumun bütün kesimleri çözümü güvendiği, inandığı liderinde Prof. Dr. Haydar Baş beyde gördü ve etrafında yerini aldı. BTP'nin Pazar günü Ankara Selim Sırrı Tarcan Kapalıspor salonunda yaptığı kongrede, milletin lideri Prof. Dr. Haydar Baş bey milletin iradesini iktidar etmek için Bağımsız Türkiye Partisinin Genel Başkanı oldu.

Kongre salonunda programın başlangıcından, bitimine kadar salonu hınca hınç dolduran delegelerin, misafirlerin; ekranları başında milletimizin Prof. Dr. Haydar Baş beye gösterdikleri ilgi, sevgi, coşku dünya tarihinde eşi benzeri görülmez şekildeydi. Artık insanımız kararını vermişti. Yapılan anket sonuçları da bunu gösteriyordu. 3 Kasım Bağımsız Türkiye Partisinin sandıktan tek başına çıkacağı gün olacak; Prof. Dr. Haydar Baş beyde başbakan olacaktı.

Milletimizin gözü aydın olsun; hayırlı olsun.