Art niyetli idareciler halkın ilminin artmasını istemez. Hatta halkı bilgilendirmeye çalışan alimlere de imkan vermezler. Alimleri bir şekilde ya kendilerine tabi ederler, ya da ortadan kaldırırlar. İmam-ı Azam Ebu Hanife ömrünün elli iki yılını Emeviler, on sekiz yılını Abbasiler döneminde yaşadı. O Emevi ve Abbasi yönetimlerini gayrimeşru görüyordu. Kıyam eden Ehl-i Beyt imamlarını hak imam olarak görüyordu. İmam-ı Azam Ebu Hanife alenen halkı Ehl-i Beyt imamlarının kıyamlarına yardıma çağırdığı için hapsedildi ve her gün kırbaçlatıldı.
Emevilerin zulüm dolu yönetimleri yıkılmış Abbasilerin dönemi başladı. Abbasilerin zulümleri başlayınca Ehl-i Beyt alimlerinin kıyamları da başlamıştı. İmam Azam'ın hocalarından Hz. Hasan'ın torunu Abdullah b. Hasan'ın iki oğlu Nefsü'z-Zekiyye kardeşi İbrahim, Abbasilere kıyam eden iki Ehl-i Beyt alimi idiler. İmam Azam her iki kıyamı da tereddütsüz desteklemişti. O kadar açıktan destekliyorlardı ki İmam'ın ders halkası kıyamın danışma bürosu gibi çalışıyordu.
Hasan b. Abdullah der ki: "Nefsü'zZekiyye Abbasiler tarafından Medine'de şehid edildiğinde İmam'ı gördüm, ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü. Halife İmam'ın bu tavrına çok kızmıştı. İmam kıyamı açıktan desteklemişti."
Abbasi halifesi İmamı Azam Ebu Hanife'den intikam almak istiyordu. Halife Mansur önce İmam'ı kendi safına çekmek istedi ve bunu da parayla denedi. İmam'a sık sık hediye gönderiyor ama İmam Azam nazikçe bu hediyeleri reddediyordu. Zindana atıldı. Günlerce kırbaçlandı. Halk ayaklanınca zindanda ona zehir verdiler. Bunun sonucunda İmam Azam 6 Mayıs 767'de şehit edildi. İmam Azam Allah'a adanmış bir ömür yaşamış binlerce talebe yetiştirmişti. O vahyi, canlı Kuran olan Resulün hayatını ve aklı esas alan bir din anlayışına sahipti. Ehl-i Beyt'i özel bir muhabbetle seven bir Ehl-i Beyt dostuydu.
İmam-ı Azam'a yapılan her asırda saray tarafından gerçek alimlere karşı yapılarak Müslüman ahalinin ilim sahibi olmasının önü kesilmeye çalışılarak saray yanlısı sahtekar hocaların kucağına halk itilmiştir. Osmanlı padişahları sarayın menfaatine fetva verecek hocaları yanlarında tuttular. Günahsız bir sabiyi öldürülmesine hiçbir İslam alimi fetva veremez. Saray alimleri Allah'a rağmen bu fetvaları verdiler. Halk da zaten bu alimlerden beslendiği için devletin bekası için denilince padişahım çok yaşa diyerek tabi oldular.
"Kim de bir mümini isteyerek öldürürse, artık onun cezası cehennemde ebedi kalmaktır. Allah, ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük bir azap hazırlamıştır." (Nisa 93) İmam-ı Ali (k.v) "Ya ibn-i Mülcem! Benim ecelim senin elinden olacak" buyurarak büyük bir keramet izhar etmişti. Hazreti Ali böyle söylediği zaman, İbn-i Mülcem; "Ya İmam! Böyle bir şey yapacak olursam ellerim kurusun, madem öyle şimdi sen beni öldür" deyince, Hazreti Ali kendisine; "Bu suçu işlemeden seni nasıl öldürtür veya hapse attırabilirim. O takdirde ben zalim olurum" buyurmuştu. Biz Peygamberimizi onun Ehl-i Beyt'ini ve vârislerini örnek alacağımıza kafirleri dost, Müslümanları düşman edinen hoca suretli papazların peşinden gidenler 15 temmuzları her dönem yaşarlar.
Sadi Nursî, II. Abdülhamid'e yönelik Yahudi tertibi 31 Mart darbesinde, zalimler için yaşasın cehennem naralarıyla baş çeken bir darbecidir. II. Abdulhamid tarafından Divan-ı Harb'e verilmiş, Toptaşı kodesine tıkılmıştır. (Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, İkinci Meşrutiyet Dö¬nemi, s: 182 vd., c. 1). Bir müslüman kafiri asla müslüman'a değişmez ve de denk tutamaz. Said Nursî, İngiliz, Yunan, İtalyan, Fransız bilumum Haçlı işgalcilerinin Osmanlı coğrafyasına çullandıkları süreçte Milli Mücadele başlatan Gazi M. Kemal Paşa'ya karşı işgalcilerin safında yer almış, Paşa hakkında katl-i vacip eşkıya fetvası yayınlamış bir işbirlikçidir. (Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Ulusal Bağımsızlık Savaşında Milli Varlığa Düşman Cemiyetler / Teali-i İslam'ın Bir Bildirisi, Tarih Ve Toplum, s. 19-23, Haziran 1992, sy. 102). S. Nursî, vatanını Haçlılara karşı koruyup kurtaran Atatürk ve arkadaşlarına kafir, katl-i vacip eşkıya, tâğut, Deccal fetvaları verirken; savaşta felaketten-helaketten ölen Hristiyanlara şehitlik rütbesi takıyor. (S. Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 79-80; Tılsımlar Mecmuası, s. 193; Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, agm., s. 20-21).
FETÖ ve fikriyatı, her şeyiyle Said Nursi-Papalık türemesidir. Said Nursî'in türettiği, Papalık-Vatikan'ın semirttiği, İngilizlerin ve Amerika'nın konjonktüre göre kullandığı ve FETÖ ile foyası ortaya çıkan anlayış Tevhid anlayışı değil; bilakis işgalci Hıristiyan dünya ve Ehl-i Kitap ile tam müttefik bir teslis yoludur. Nursî, "Misyonerler ve Hristiyan ruhanileri hem Nurcular dikkat ve ittifak etmeleri elzemdir" diyor. (S. Nursî, Emirdağ Lahikası, II, s. 156; Lemalar, s. 144). FETÖ de Zaman'ında "Ehl-i Kitap ile Amentüde ittifakımız var" diyor. (Zaman, 17 Nisan 2000).
Fetö hususunda Prof. Dr. Haydar Baş hocamız 20 yıla yakındır halkımızı ve devlet adamlarımızı defalarca uyardı. Halkımız İslam ahlakı ve İslam dini bilgileri hususunda kasıtlı olarak cahil bırakılması sonucunda halk hakka değil de Fetö'ye inanmış oldu. Müslümanlar ne zaman gerçek manada idarecilere değil de Allah'a iman eder ve dinini yaşarsa o zaman adaletli idarecilere kavuşur.
Emevilerin zulüm dolu yönetimleri yıkılmış Abbasilerin dönemi başladı. Abbasilerin zulümleri başlayınca Ehl-i Beyt alimlerinin kıyamları da başlamıştı. İmam Azam'ın hocalarından Hz. Hasan'ın torunu Abdullah b. Hasan'ın iki oğlu Nefsü'z-Zekiyye kardeşi İbrahim, Abbasilere kıyam eden iki Ehl-i Beyt alimi idiler. İmam Azam her iki kıyamı da tereddütsüz desteklemişti. O kadar açıktan destekliyorlardı ki İmam'ın ders halkası kıyamın danışma bürosu gibi çalışıyordu.
Hasan b. Abdullah der ki: "Nefsü'zZekiyye Abbasiler tarafından Medine'de şehid edildiğinde İmam'ı gördüm, ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü. Halife İmam'ın bu tavrına çok kızmıştı. İmam kıyamı açıktan desteklemişti."
Abbasi halifesi İmamı Azam Ebu Hanife'den intikam almak istiyordu. Halife Mansur önce İmam'ı kendi safına çekmek istedi ve bunu da parayla denedi. İmam'a sık sık hediye gönderiyor ama İmam Azam nazikçe bu hediyeleri reddediyordu. Zindana atıldı. Günlerce kırbaçlandı. Halk ayaklanınca zindanda ona zehir verdiler. Bunun sonucunda İmam Azam 6 Mayıs 767'de şehit edildi. İmam Azam Allah'a adanmış bir ömür yaşamış binlerce talebe yetiştirmişti. O vahyi, canlı Kuran olan Resulün hayatını ve aklı esas alan bir din anlayışına sahipti. Ehl-i Beyt'i özel bir muhabbetle seven bir Ehl-i Beyt dostuydu.
İmam-ı Azam'a yapılan her asırda saray tarafından gerçek alimlere karşı yapılarak Müslüman ahalinin ilim sahibi olmasının önü kesilmeye çalışılarak saray yanlısı sahtekar hocaların kucağına halk itilmiştir. Osmanlı padişahları sarayın menfaatine fetva verecek hocaları yanlarında tuttular. Günahsız bir sabiyi öldürülmesine hiçbir İslam alimi fetva veremez. Saray alimleri Allah'a rağmen bu fetvaları verdiler. Halk da zaten bu alimlerden beslendiği için devletin bekası için denilince padişahım çok yaşa diyerek tabi oldular.
"Kim de bir mümini isteyerek öldürürse, artık onun cezası cehennemde ebedi kalmaktır. Allah, ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük bir azap hazırlamıştır." (Nisa 93) İmam-ı Ali (k.v) "Ya ibn-i Mülcem! Benim ecelim senin elinden olacak" buyurarak büyük bir keramet izhar etmişti. Hazreti Ali böyle söylediği zaman, İbn-i Mülcem; "Ya İmam! Böyle bir şey yapacak olursam ellerim kurusun, madem öyle şimdi sen beni öldür" deyince, Hazreti Ali kendisine; "Bu suçu işlemeden seni nasıl öldürtür veya hapse attırabilirim. O takdirde ben zalim olurum" buyurmuştu. Biz Peygamberimizi onun Ehl-i Beyt'ini ve vârislerini örnek alacağımıza kafirleri dost, Müslümanları düşman edinen hoca suretli papazların peşinden gidenler 15 temmuzları her dönem yaşarlar.
Sadi Nursî, II. Abdülhamid'e yönelik Yahudi tertibi 31 Mart darbesinde, zalimler için yaşasın cehennem naralarıyla baş çeken bir darbecidir. II. Abdulhamid tarafından Divan-ı Harb'e verilmiş, Toptaşı kodesine tıkılmıştır. (Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, İkinci Meşrutiyet Dö¬nemi, s: 182 vd., c. 1). Bir müslüman kafiri asla müslüman'a değişmez ve de denk tutamaz. Said Nursî, İngiliz, Yunan, İtalyan, Fransız bilumum Haçlı işgalcilerinin Osmanlı coğrafyasına çullandıkları süreçte Milli Mücadele başlatan Gazi M. Kemal Paşa'ya karşı işgalcilerin safında yer almış, Paşa hakkında katl-i vacip eşkıya fetvası yayınlamış bir işbirlikçidir. (Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Ulusal Bağımsızlık Savaşında Milli Varlığa Düşman Cemiyetler / Teali-i İslam'ın Bir Bildirisi, Tarih Ve Toplum, s. 19-23, Haziran 1992, sy. 102). S. Nursî, vatanını Haçlılara karşı koruyup kurtaran Atatürk ve arkadaşlarına kafir, katl-i vacip eşkıya, tâğut, Deccal fetvaları verirken; savaşta felaketten-helaketten ölen Hristiyanlara şehitlik rütbesi takıyor. (S. Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 79-80; Tılsımlar Mecmuası, s. 193; Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, agm., s. 20-21).
FETÖ ve fikriyatı, her şeyiyle Said Nursi-Papalık türemesidir. Said Nursî'in türettiği, Papalık-Vatikan'ın semirttiği, İngilizlerin ve Amerika'nın konjonktüre göre kullandığı ve FETÖ ile foyası ortaya çıkan anlayış Tevhid anlayışı değil; bilakis işgalci Hıristiyan dünya ve Ehl-i Kitap ile tam müttefik bir teslis yoludur. Nursî, "Misyonerler ve Hristiyan ruhanileri hem Nurcular dikkat ve ittifak etmeleri elzemdir" diyor. (S. Nursî, Emirdağ Lahikası, II, s. 156; Lemalar, s. 144). FETÖ de Zaman'ında "Ehl-i Kitap ile Amentüde ittifakımız var" diyor. (Zaman, 17 Nisan 2000).
Fetö hususunda Prof. Dr. Haydar Baş hocamız 20 yıla yakındır halkımızı ve devlet adamlarımızı defalarca uyardı. Halkımız İslam ahlakı ve İslam dini bilgileri hususunda kasıtlı olarak cahil bırakılması sonucunda halk hakka değil de Fetö'ye inanmış oldu. Müslümanlar ne zaman gerçek manada idarecilere değil de Allah'a iman eder ve dinini yaşarsa o zaman adaletli idarecilere kavuşur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gökhan Demir / diğer yazıları
- ABD ve İsrail’i gölgede bıraktılar… / 28.10.2024
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020