Ramazan-ı Şerîf'in bir adı da "Şehru's-Sabr" yâni "sabır ayı"dır. Sabır, güzel ahlâkın ağırlık merkezi, îmânın yarısı, ferah ve saâdetin anahtarıdır. Cennet nîmetlerine kavuşturan büyük bir fazîlettir. Sabır, hoşa gitmeyen ve ıztırap veren hâdiseler karşısında muvâzeneyi bozmadan sükûnete bürünmek, Hakk'a teslîm olmaktır. Hadîs-i şerîfte buyrulur:"Hiçbiriniz oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa «ben oruçluyum» desin." (Buhârî, Savm, 9)Ramazan ayında bilhassa öfkeden şiddetle kaçınmak îcâb eder. Zîrâ oruç, bir yönüyle, davranış ve muâmelelerin kontrol altına alınması ve disipline edilmesidir. Oruç; sahibini, azm ü sebât, hâle rızâ, metânet ve bilhassa sabır gibi fazîletlere erdiren bir ibâdettir. Şartlarına riâyetle tutulan oruç; rûhu, nefsânî temâyüllere esir olmaktan kurtarır. Oruç, içimizdeki nefs canavarını zabt u rabt altına alan ve böylelikle insanın derûnunda fıtraten meknuz olan merhamet ve şefkat duygularının inkişâfını sağlayan rûhî bir disiplindir. Bize merhameti en iyi tâlim eden ve onu en iyi besleyen ibâdet, oruçtur. Nefsin açlıkla terbiye olarak, hodgâmlıktan diğergâmlığa doğru seviye alması îcâb eder ki; gönlümüz merhamet duygularıyla dolsun, yardım elimiz zayıf ve bîçârelere uzansın, yüreğimiz onların dertlerini paylaşsın ve mâtemlerin civârında yer alsın. Zîrâ, insanlığımızın bu âlemdeki bir şâhidi olan merhamet, bizi kalben Allâh'a yaklaştıran ilâhî bir cevherdir.Oruçluda, nefsin tasallutundan kurtulan rûhun, mânevî fetihleri başlar. Öyle ki, katılık ve merhametsizlikle körelen can gözleri açılır, rûhlar selâmet semâlarına yükselir. Orucun öğrettiği ve bizi içerisinde yaşattığı merhamet, öyle engin bir fezâdır ki, onda nice âlemler gizlenmiştir. Merhametsiz insan ise, âlemi kendi benliğinin dar ufkundan seyrettiği için gâfilâne bir gidişât içinde hayatını ziyân eder. İşte gönüllerimiz, lutf-i ilâhî ile, hâdiseler karşısında bir hamiyet dergâhı hâline gelerek; af, hilm, tevâzû, iffet, kanaat, şefkat, merhamet, nezâket ve müsâmaha gibi meziyetlerle tezyin edilmeli ki gönül bahçelerimizden cennet râyihaları yükselsin.Mü'minlerin ıztıraplarına ortak olmanın, bilhassa Ramazân-ı Şerîf'te daha büyük bir ehemmiyeti vardır. Ramazân-ı Şerîf, kardeşlik duygularını kuvvetlendiren bir aydır. İslâm'da kardeşlik, birbirini yıkayan iki el gibidir. Ramazan-ı Şerîf'te tutulan oruçlar, mahrûmiyet ve açlık temrinleriyle nîmetlerin kadrini bildirip şükür duygularını kuvvetlendirir. Muhtaçların hâllerini düşündürerek, infak ve ikrâm yoluyla, onların gönüllerini ve duâlarını alma temâyülleri uyandırır. Bu bakımdan Ramazan ayı, güzel bir infak ayıdır. Bu ayda nâfile infaklara da farz ibâdetlerin ecri ihsân edilir. Nitekim Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in bu aydaki infak heyecanını Abdullâh bin Abbas -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.