İlahi Kanunlardaki İstisnaların Hikmeti İnsanı îman ile mükellef kılan ve onu bu maksad ile dünyaya gönderen Cenâb-ı Hakk, beşerin içinde yaşadığı alemi de adetullah denilen birtakım ilâhî kanun ve kaidelere tabii kılmıştır. Mesela, güneşin doğup batması, gündüz ve gecenin birbirini takib etmesindeki intizam gibi ilâhî tayinle olan bu gibi hususlar, asla değişmez ve değiştirilemezler. Aslında sihir ve manyetizma gibi harikalar da, adetullah dediğimiz kanunlardan bir kısmının kullanılmasıyla gerçekleşir. Bu alemdeki ahenk, adetullahın istikrarına bağlıdır. İdrak ve iz'anla techîz edilmiş olan insanoğlunun, sırf bu ilâhî nasîblerle hakîkate ulaşması mümkün ise de bazen gaflet sebebiyle hakîkate ulaşması güçleşir. Bu takdirde, beşeriyyeti Hakk'a davetle mükellef bulunan peygamberlerin muvaffakiyeti için Mevlâmız, kendi ta'yin ettiği kanunlarla îzahı Kâbil olmayacak surette tecelliler zuhur ettirir. Peygamberlerin mucize suretiyle ortaya koydukları harikalar, işte bu keyfiyetin netîcesidir. Ki bu da, aklı kifâyet etmeyen ve inat yoluna sapmış olanların mutlak mazeret yolunu kapatmak içindir.İnsan nezdinde âdetullaha sığmaz gözüken bu gibi tecelliler, Rabbin beşeriyete büyük yardımı ve ikramıdır. Bundan dolayıdır ki, peygamberler vazîfelerini görürlerken büyük bir imkansızlığa maruz kalmadıkça bu yola baş vurmamışlardı. Onların varisi olan veliler de, kendi salahiyet ve iktidarları nisbetinde aynı zaruretle keramet gösterirler. Ancak aslolan keramet değil, istikamettir. Zîra keramet, bir ibadet değildir.Bu hususta sayısız örnekler verilebilir:Hz. Mûsâ'ya îman eden kavme sıptî, îmansız Firavun kavmine ise kıptî denir. Firavun ve kıptî kavminin sıptilere zulmü, Kızıldeniz'de boğulup helak olana kadar devam etti.Hz. Mûsâ'nın mucizelerinden biri de, asasını Nil nehrine vurması ve Nil'in suyunun kıptilere kan haline gelmesi idi. Nil, sıptiler içerken ve kullanırken aslî berraklığını muhafaza ediyor, kıptilere ise kan oluyordu.Mevlânâ (k.s.), sıptî ile kıptî arasındaki bu manevî farkı şu sekide anlatır:"Bir kıptî hararetten kavrularak bir sıptî'nin evine geldi. Dedi ki;" Ben senin dostun ve akrabanım. Bugün ise sana şiddetle muhtaç haldeyim."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.