Öğretmen olmak nedir? Öğretmen, bir eğitmen mi, eğitilen midir? Bu soruya anlam veremiyorum. Senelerini, çocukluğunu, genç yaşını, kitap yığınları arasında yaşayarak, gelecek nesillere yön verme hayali kuran öğretmenlerimizin, şu zamanlarda yaşadığı en büyük sorun, eğitim anlayışının değişmiş olmasıdır.Şu bir gerçek ki, ebeveynler çocuklarını, öğretmenlere değil, öğretmenleri çocukların hâkimiyetine emanet etmekle kalmayıp, yeri geldiğinde ebeveyn olarak, kendi sorumluluklarını da eğitimcilere yüklemektedirler.Hal böyle olunca eğitimcinin köle hayatı devreye girmektedir. Ne acıdır ki, bu durumda da eğitimcinin meslek aşkı ve hevesi bittiği için, sağlıklı nesiller yetiştirilememektedir.M. Kemal Atatürk, "Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" dediğinde, ulusları kurtaracak olanların yalnız ve ancak öğretmenler olacağının bilincini vermek istemiştir. Bugünün küçükleri yarının büyüğü olarak görülüp, eğitimin önemini vurgulamıştır.Bir öğretmen düşünün, meslek aşkıyla yanıp tutuşan, öyle bir sevgi ki yüreğine sığmayıp, vücut diline yansıyan... Böylelikle, ilk yıl, ikinci yıl derken yıllar geçer? Hep derler ya ilk heyecan ilk heves, sonra hepsi aynı? Peki, neden aynı diye, hiç düşündünüz mü? Unutmayın, hayatta hiçbir şey nedensiz değildir. Öğretmenler yorgun ve mutsuz! Neden?Hadi biraz empati yapalım? Daha çok küçük yaşta okul hayatınız başlıyor, yaklaşık 16 yıllık bir eğitim maratonu yaşıyorsunuz. Zor veya kolay bir şekilde hayatınızın bu noktasına geliyorsunuz ve sonunda üniversite bitiyor mezun oluyorsunuz. Ancak okul bitiyor, asıl hayat burada başlıyor işte...Kendim de bir eğitimci olarak etrafımda birçok arkadaşımın mücadelesine şahit olmuşumdur. Bunlara birkaç örnek şu ki, yedi yıl atama bekleyen mi dersin, atanamadığı için evlilik, askerlik gibi önemli şeyleri erteleyerek hayatı mahvolanlar mı, tezgâhtarlık yapanlar mı dersin? Bunalıma girenler bile olmuştur bu yüzden. Şimdi bu sistem, halen devam etmekte ve bu beni endişelendirmektedir. Tabi bu süre zarfında dershanelere giden maddi kayıplar, toplumun psikolojik baskısı, özel sektörde yaşanan olumsuzluklar, hayat şartları gibi birçok sorunu aynı anda yaşamaktadırlar. Bu insanlar zamanla kendi mesleğinden uzaklaşarak ne istediğini bilmeyip, yorgun ve düzene teslim olmuş köle hayatına boyun eğmektedirler. İnsanları sınava tâbi tutarak seçmeye çalışan bu sisteme lanet olsun.Eğitimcileri köleleştiren, mecbur bırakılan kötü şartlara teslim olmayı zorunlu kılan bu sistemi istemiyoruz. Bende genç bir eğitimciyim. Ben de benim hakkım olanı istiyorum. Eğer bizim atanmamızın garantisi yoksa neden eğitim fakültelerine kontenjan açılıp, bu alanda mesleki yığılma yaşanıyor. Ya da öğretmen ihtiyacı varken ve sözleşmeli masrafsız öğretmenlik yapanlar varken neden atamamız olmuyor?Eğer bu sistem, doğru ise neden bu tür sorunlar yaşanıyor. Saçma sapan bir hayat düzeninde yaşıyoruz ve en kötüsü de bu düzene bizler de boyun eğmek zorunda kalıyoruz. İşte bu çok acı...
Meryem POLAT / diğer yazıları
- Bir öğretmenin serzenişi / 23.11.2015