Hükümet, kendi üretimi olan kaypak siyaset zeminde her geçen gün biraz daha yalpalıyor. Son YÖK Yasa Tasarısı, hükümetin tutunmak ve sırtını dayamak suretiyle kuvvet aldığı güç odaklarının, işlerine gelmediği zamanlarda destek yerine köstek olduklarını göstermiş oldu. Medya... Erdoğan'ı Kıbrıs ve AB fatihi ilan eden, sanal AKP rüzgarının mimarı, AKP hükümetinin en büyük destekçisi...
Konu Kıbrıs'ı Rum'a hediye etmek, AB için tüm egemenlik haklarımızı feda etmek olunca, medya AKP'nin en büyük destekçisi oluveriyor. Bu uğurda Genelkurmay'dan Cumhurbaşkanı'na tüm bürokratik kurumlara karşı cephe alabiliyor medya. Erdoğan Kıbrıs ve AB fatihi, diğerleri ise "dinozorlar, fosiller güruhu" muamelesine maruz kalıyor. Ama konu İmam Hatip ve YÖK olunca; Erdoğan ve partisi bir numaralı düşman, diğerleri ise "rejim bekçisi" oluveriyor. Şimdi bütün medya koro halinde Erdoğan ve partisine yönelik kılıçlarını çıkardı. Kıbrıs ve AB konularında hükümetin attığı adımları "manşet"ten duyurup, hararetle savunan Mehmet Ali Birand dünkü yazısında şöyle diyor: "İktidara geldikten sonraki tutumuyla desteklediğim AKP'yi bugün tanıyamıyorum. Ya ben aldanmışım veya AKP kendini iyi perdelemiş".
Doğan grubuna ait gazetelerin ve diğer birçok gazetenin neredeyse tüm yazarları YÖK yasasının Meclis'ten geçirilmesiyle ilgili AKP'ye öğütler sıralamış. Hepsi bir ağızdan hükümete, "Sezer'in vetosundan sonra, tıpkı diğer yasalarda olduğu gibi uslu durun, yasayı unutun, ortamı germeyin, yoksa sizin hakkınızda kötü düşüneceğiz!" mesajını veriyor. Hükümet de, muhtemelen samimi dostu(!) medyanın bu öğütlerini dikkate alacak ve yasayı buzdolabına kaldıracak.
Aydın Doğan'ın ve sair medya gruplarının dostluğu buraya kadar sayın Başbakan! Muktedir olamamanın getirdiği zaafla, tüm ipleri medyanın eline verirseniz, medya da istediği gibi kullanır, işine geldiği konuda sırtınızı sıvazlar, işine gelmediği konuda ise sırtınızdan vurur!
Ayrıca İmam Hatip konusunda hükümetin sergilediği tutum da anlaşılır cinsten değil. Amiyane tabirle, "yumurta kapıya dayandığı zaman" , ÖSS'ye 1 ay gibi kısa bir süre kala harekete geçen hükümet, bu konuda elle tutulur bir sonuç alamayacağı gibi, sınava girecek tüm öğrencilerin psikolojisini de altüst etti. Meslek liselisinden, düz liselisine tüm üniversite adayları hükümet menşeli bir tedirginlik ve önünü görememenin verdiği bir telaş içerisinde. Ayrıca İmam Hatipliler de boşuna sevinmesin. Hükümetin içi boş bu girişimiyle katsayı eşitliği falan gelmiyor. Sadece alan toplamında yüzde 14'lük bir ağırlığı olan sözel bölümde kısmî bir eşitlik söz konusu.
Samimi dost (!) medyanın bu kadar tepki vereceği bilindiği halde, katsayı konusunun YÖK gibi mühim bir konuyla beraber getirilmesinin mantığını anlamak imkansız, çünkü bir mantığı yok! Daraltılmış, birleştirilmiş ve zaman olarak sıkıştırılmış bu paketle hem tepkiler aynı merkezde toplanmış hem de her iki konu (YÖK ve katsayı) güme gitmiş oluyor.
Katsayı eşitsizliği ciddi bir sorun ama YÖK daha ciddi bir sorun. Üniversiteler YÖK sultası altında inim inim inliyor. Binlerce öğretim görevlisi korkudan sesini bile çıkaramıyor.
Hükümet ne yapıyor? Ayrı ayrı ve daha rahat zamanlarda getirme imkanı olduğu halde, her iki konuyu da aynı pakette birleştirip, içlerini boşaltarak Meclis'e getiriyor.
Doğrusu hiç de samimi gelmiyor!
Konu Kıbrıs'ı Rum'a hediye etmek, AB için tüm egemenlik haklarımızı feda etmek olunca, medya AKP'nin en büyük destekçisi oluveriyor. Bu uğurda Genelkurmay'dan Cumhurbaşkanı'na tüm bürokratik kurumlara karşı cephe alabiliyor medya. Erdoğan Kıbrıs ve AB fatihi, diğerleri ise "dinozorlar, fosiller güruhu" muamelesine maruz kalıyor. Ama konu İmam Hatip ve YÖK olunca; Erdoğan ve partisi bir numaralı düşman, diğerleri ise "rejim bekçisi" oluveriyor. Şimdi bütün medya koro halinde Erdoğan ve partisine yönelik kılıçlarını çıkardı. Kıbrıs ve AB konularında hükümetin attığı adımları "manşet"ten duyurup, hararetle savunan Mehmet Ali Birand dünkü yazısında şöyle diyor: "İktidara geldikten sonraki tutumuyla desteklediğim AKP'yi bugün tanıyamıyorum. Ya ben aldanmışım veya AKP kendini iyi perdelemiş".
Doğan grubuna ait gazetelerin ve diğer birçok gazetenin neredeyse tüm yazarları YÖK yasasının Meclis'ten geçirilmesiyle ilgili AKP'ye öğütler sıralamış. Hepsi bir ağızdan hükümete, "Sezer'in vetosundan sonra, tıpkı diğer yasalarda olduğu gibi uslu durun, yasayı unutun, ortamı germeyin, yoksa sizin hakkınızda kötü düşüneceğiz!" mesajını veriyor. Hükümet de, muhtemelen samimi dostu(!) medyanın bu öğütlerini dikkate alacak ve yasayı buzdolabına kaldıracak.
Aydın Doğan'ın ve sair medya gruplarının dostluğu buraya kadar sayın Başbakan! Muktedir olamamanın getirdiği zaafla, tüm ipleri medyanın eline verirseniz, medya da istediği gibi kullanır, işine geldiği konuda sırtınızı sıvazlar, işine gelmediği konuda ise sırtınızdan vurur!
Ayrıca İmam Hatip konusunda hükümetin sergilediği tutum da anlaşılır cinsten değil. Amiyane tabirle, "yumurta kapıya dayandığı zaman" , ÖSS'ye 1 ay gibi kısa bir süre kala harekete geçen hükümet, bu konuda elle tutulur bir sonuç alamayacağı gibi, sınava girecek tüm öğrencilerin psikolojisini de altüst etti. Meslek liselisinden, düz liselisine tüm üniversite adayları hükümet menşeli bir tedirginlik ve önünü görememenin verdiği bir telaş içerisinde. Ayrıca İmam Hatipliler de boşuna sevinmesin. Hükümetin içi boş bu girişimiyle katsayı eşitliği falan gelmiyor. Sadece alan toplamında yüzde 14'lük bir ağırlığı olan sözel bölümde kısmî bir eşitlik söz konusu.
Samimi dost (!) medyanın bu kadar tepki vereceği bilindiği halde, katsayı konusunun YÖK gibi mühim bir konuyla beraber getirilmesinin mantığını anlamak imkansız, çünkü bir mantığı yok! Daraltılmış, birleştirilmiş ve zaman olarak sıkıştırılmış bu paketle hem tepkiler aynı merkezde toplanmış hem de her iki konu (YÖK ve katsayı) güme gitmiş oluyor.
Katsayı eşitsizliği ciddi bir sorun ama YÖK daha ciddi bir sorun. Üniversiteler YÖK sultası altında inim inim inliyor. Binlerce öğretim görevlisi korkudan sesini bile çıkaramıyor.
Hükümet ne yapıyor? Ayrı ayrı ve daha rahat zamanlarda getirme imkanı olduğu halde, her iki konuyu da aynı pakette birleştirip, içlerini boşaltarak Meclis'e getiriyor.
Doğrusu hiç de samimi gelmiyor!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012