Hemen baştan söylemeliyim ki Sivasspor Galatasaray maçı tam anlamıyla çok kötü bir maçtı.
Galatasaray kazandı ama oyununun ne bir felsefesi vardı ne de bir stratejisi.
Sivas da kötü oyunda Galatasaray'a eşlik etti. Tatsız tuzsuz bir maç oldu.
Maç berabere giderken şu duyguya kapıldım. Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçe'yi yeniden lider yapmak için anlaşmışlar da oynamıyorlar gibi bir haldeydiler.
Sanki öyle bir havaları vardı. Şöyle demişler gibi düşünmekten kendimi alamadım.
Ne kadar kötü oynarsak Fenerbahçe'yi lider yapabiliriz. Elbette Galatasaraylı oyuncular bunların hiçbirini düşünmedi.
Fakat o kadar kötü oynuyorlardı ki böyle bir şey yazılması hiç de tuhaf kaçmaz.
Şimdi Mertens çok önemli bir oyuncu. Gerek İstanbulspor maçında gerekse de bu maçta tüm Galatasaray hücumlarının içinde var.
Ne var ki sürati yetersiz. Top nerede Mertens orada. Fakat sürat. İşte onda sınıfta kalıyor.
Oyun ancak 80'den sonra süratlenip zevkli hale geldi. Ne var ki o zamanda Mertens ortadan kayboldu.
Mertens ortadan kaybolunca oyun bir o kalede bir bu kalede hale geldi.
Buna kaos futbolu da deniyor. Yani ülkemiz futbolunda organizasyon ile sürati bir arada yapamamanın doğal görüntüsü.
Galatasaray'ın ilk golü çok güzel organize bir goldü. Golü de atan Mertens idi.
Organizasyonu başlatan Berkan'nın asisti yapan Boey'i görüşü gerçekten klastı. Doğru ve basit bir pas.
İkinci golü ise bir o kadar kötü bir goldü. Abdülkerim havadan uzun bir pas attı ve topu önünde bulan Barış Alper Yılmaz golü attı.
Şimdi burada böyle bir golü atanın becerisi söz konusu değil. Bu açıkça Sivaslı futbolcuların hanesine eksi yazılacak bir durum.
Abdülkerim demişken bir ara onun Gomis'ten daha çok maçı kazanmak istediği hissine kapıldım.
Gomis o kadar kötüydü. Oliveira 2 şutu dışında sahada yoktu. Oliveira 24'te ceza sahası yayının içinde 3 kişinin arasına dalıp bir hücumu heba etti örneğin.
Berkan'nın yeteri derecede oyunu organize etmek için inisiyatif aldığı söylenemez.
İşin açıkçası Abdülkerim ondan daha çok inisiyatif aldı.
Rashica istekliydi. Birçok aksiyonun içinde vardı.
Ayrıca 80'de Galatasaray'ın kalesinde gördüğü top öncesi şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Galatasaray bu golü davet etti.
Bu kadar uzun süre savunmaya mahkum olup hücum edemezseniz kalenizde golü görürsünüz.
Maçta çok enteresan bir olay oldu. 50'de Sivas'ın filelere giden bir topu VAR uyarısı ile gol değeri kazanmadı.
Fakat zaten büyük bir hengame olan pozisyonda her halde kimse VAR hakemlerinin ne için uyarıda bulunduğu ve maçın hakemi Erkan Özdamar'ın hangi nedenle VAR uyarısına uyup endirekt serbest vuruş verdiğini anlamadı.
Bence Sivas'ın nizami bir golü verilmemiş olabilir. Yani bu an dahi maçtan daha ilgi çekici bir durumdu. Maç o kadar kötüydü.
Bitirirken geçen İstanbulspor maçında Okan Buruk'un liderliğe yükselmeleri ile ilgili hayallerinin gerçek olduğunu söylemesine takıldım.
Liderlik Galatasaray için hayal değildir. Hedeftir ve de son derece gerçekçi ve doğal bir hedeftir.
Galatasaray liderlik hayali ile yaşayan küçük bir kulüp değil lider veya şampiyon olması son derece olağan olan bir dünya markasıdır.
Galatasaray kazandı ama oyununun ne bir felsefesi vardı ne de bir stratejisi.
Sivas da kötü oyunda Galatasaray'a eşlik etti. Tatsız tuzsuz bir maç oldu.
Maç berabere giderken şu duyguya kapıldım. Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçe'yi yeniden lider yapmak için anlaşmışlar da oynamıyorlar gibi bir haldeydiler.
Sanki öyle bir havaları vardı. Şöyle demişler gibi düşünmekten kendimi alamadım.
Ne kadar kötü oynarsak Fenerbahçe'yi lider yapabiliriz. Elbette Galatasaraylı oyuncular bunların hiçbirini düşünmedi.
Fakat o kadar kötü oynuyorlardı ki böyle bir şey yazılması hiç de tuhaf kaçmaz.
Şimdi Mertens çok önemli bir oyuncu. Gerek İstanbulspor maçında gerekse de bu maçta tüm Galatasaray hücumlarının içinde var.
Ne var ki sürati yetersiz. Top nerede Mertens orada. Fakat sürat. İşte onda sınıfta kalıyor.
Oyun ancak 80'den sonra süratlenip zevkli hale geldi. Ne var ki o zamanda Mertens ortadan kayboldu.
Mertens ortadan kaybolunca oyun bir o kalede bir bu kalede hale geldi.
Buna kaos futbolu da deniyor. Yani ülkemiz futbolunda organizasyon ile sürati bir arada yapamamanın doğal görüntüsü.
Galatasaray'ın ilk golü çok güzel organize bir goldü. Golü de atan Mertens idi.
Organizasyonu başlatan Berkan'nın asisti yapan Boey'i görüşü gerçekten klastı. Doğru ve basit bir pas.
İkinci golü ise bir o kadar kötü bir goldü. Abdülkerim havadan uzun bir pas attı ve topu önünde bulan Barış Alper Yılmaz golü attı.
Şimdi burada böyle bir golü atanın becerisi söz konusu değil. Bu açıkça Sivaslı futbolcuların hanesine eksi yazılacak bir durum.
Abdülkerim demişken bir ara onun Gomis'ten daha çok maçı kazanmak istediği hissine kapıldım.
Gomis o kadar kötüydü. Oliveira 2 şutu dışında sahada yoktu. Oliveira 24'te ceza sahası yayının içinde 3 kişinin arasına dalıp bir hücumu heba etti örneğin.
Berkan'nın yeteri derecede oyunu organize etmek için inisiyatif aldığı söylenemez.
İşin açıkçası Abdülkerim ondan daha çok inisiyatif aldı.
Rashica istekliydi. Birçok aksiyonun içinde vardı.
Ayrıca 80'de Galatasaray'ın kalesinde gördüğü top öncesi şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Galatasaray bu golü davet etti.
Bu kadar uzun süre savunmaya mahkum olup hücum edemezseniz kalenizde golü görürsünüz.
Maçta çok enteresan bir olay oldu. 50'de Sivas'ın filelere giden bir topu VAR uyarısı ile gol değeri kazanmadı.
Fakat zaten büyük bir hengame olan pozisyonda her halde kimse VAR hakemlerinin ne için uyarıda bulunduğu ve maçın hakemi Erkan Özdamar'ın hangi nedenle VAR uyarısına uyup endirekt serbest vuruş verdiğini anlamadı.
Bence Sivas'ın nizami bir golü verilmemiş olabilir. Yani bu an dahi maçtan daha ilgi çekici bir durumdu. Maç o kadar kötüydü.
Bitirirken geçen İstanbulspor maçında Okan Buruk'un liderliğe yükselmeleri ile ilgili hayallerinin gerçek olduğunu söylemesine takıldım.
Liderlik Galatasaray için hayal değildir. Hedeftir ve de son derece gerçekçi ve doğal bir hedeftir.
Galatasaray liderlik hayali ile yaşayan küçük bir kulüp değil lider veya şampiyon olması son derece olağan olan bir dünya markasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Göksu / diğer yazıları
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Artık namağlup değil / 30.03.2025
- Bodrumspor beklendiği gibi çıkmadı / 29.03.2025
- Hak ettiğimiz yerdeyiz / 24.03.2025
- A Ligi'ne yaklaştık / 21.03.2025
- Elveda şampiyonluk / 17.03.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Artık namağlup değil / 30.03.2025
- Bodrumspor beklendiği gibi çıkmadı / 29.03.2025
- Hak ettiğimiz yerdeyiz / 24.03.2025
- A Ligi'ne yaklaştık / 21.03.2025
- Elveda şampiyonluk / 17.03.2025