MİSAFİR KALEM / Canan ZERENAY
Bu yazıda Bakara sûresi 109. âyet-i kerimede geçtiği şekliyle kitap ehlinin iman zaafiyeti ve hasetleri ele alınacaktır. Önce âyetin mealini verelim: "Ehli Kitab'ın bir çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki hasetten dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek isterler. Allah emrini getirinceye kadar onları bırakın, serzenişte bulunmayın. Muhakkak ki Allah her şeye kâdirdir".
Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim'de geçen bir âyetin tek başına anlaşılması zordur. Bundan dolayı âyeti diğer ayetlerle irtibatlandırarak, siyak ve sibâkına bakarak anlamaya çalışmak zaruridir. Nitekim dinî konularda yapılan hataların veya Kur'an'daki bazı ifadeleri siyak sibâkından çıkarmak ve metin içerisinden soyutlayarak ele almak olduğu belirtilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'den bir konu ile hüküm çıkarırken, konuyla ilgili bir ya da birkaç âyete dayanmak yerine konuyla ilgili tüm âyetleri dikkate almak gerekir. Ancak Kur'an'a parçacı yaklaşımlardan uzak bir şekilde bütünsel olarak yaklaşıldıktan ve değerlendirildikten sonra Kur'an-ı Kerim'in konuyla ilgili görüşü isabetli bir şekilde ortaya konmuş olabilir.
Buradan hareketle, genel itibariyle Ehl-i Kitabın hasedinden bahseden Bakara Sûresi 109. âyet-i kerimesini önceki ve sonraki âyetlerle irtibatlandırarak açıklamak yerinde olacaktır.
Bir önceki âyette Cenab-ı Hak buyurmaktadır: "Yoksa daha önce Musa'ya (a.s) sorulduğu gibi, siz de Peygamberimizi sorguya mı çekmek isterseniz? Kim imanı küfürle değişirse düpedüz yolu şaşırmış olur". Bu âyette hitabın kime olduğu yönünde üç görüş zikredilir. Buna göre bir kısım müfessirler, bu hitabın Yahudilere yönelik olduğunu, çünkü onların Hz. Peygamber'den (s.a.v) gökten bir kitap indirmesini istediklerini belirtir. Başka bir rivayette de âyetteki hitabın puta tapanlara yönelik olduğunu, onların da Hz. Peygamber'den (s.a.v) gökden bir kitap indirmesini, yerden ırmaklar fışkırtmasını, bahçeler meydana getirmesini istediklerini belirtir. Son görüşe göre ise âyet, Müslümanlara hitap eder. Bu son görüş manâya daha uygun düşmektedir. Hz. Peygamber'in (s.a.v) getirdiği emir ve teklifler karşısında bazı müminlerin inat edip, ondan burhanlar ve hârikulâde şeyler istemek suretiyle müşkil durumda bırakmaya çalışmaları İsrailoğullarıyla benzerlik teşkil etmektedir. Nitekim "imanı küfürle değiştirmek" İsrailoğullarına tahsis edilmiş, mü'minler de bu akıbete düşmekten sakındırılmıştır. Bakara Sûresi 109. âyet-i kerimede anlatılmak istenen ipuçları burada verilmektedir. Şöyle ki; Yahudilerin takip ettikleri yolun sonunun dalâlet ve küfür olduğu, Müslümanları da götürmek istedikleri neticenin bu olduğu vurgulanmaktadır. İşte Yahudilerin bu niyeti 109. âyette net bir şekilde dile getirilmiştir. Elmalılı Tefsirinde âyetler arası bu münasebet daha açık bir şekilde görülmektedir.
"Kitap ehlinin birçoğu..." müfessirlerin çoğu kitap ehlinden kastedilenin Yahudiler olduğu görüşünde birleşmekle beraber Taberi ve İbn Kesir tefsirlerinde, kastın Ka'b bin Eşraf olduğu şeklinde rivayetler vardır. Fakat Taberi bu rivayetleri zikretmekle birlikte, "tek"in sayıda kesret manasında kullanılmayacağını söyler. Allah'ın vasıflandırdığı ve onun da kendisiyle vasıflandığı kesret yönü murad edilirse bu istisnâdır. Bu âyette kesret, bulunduğu konum itibariyledir. Yani kastedilen Ka'b bin Eşraf değil, onun kavmi ve aşiretidir".
...devamı yarın
Bu yazıda Bakara sûresi 109. âyet-i kerimede geçtiği şekliyle kitap ehlinin iman zaafiyeti ve hasetleri ele alınacaktır. Önce âyetin mealini verelim: "Ehli Kitab'ın bir çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki hasetten dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek isterler. Allah emrini getirinceye kadar onları bırakın, serzenişte bulunmayın. Muhakkak ki Allah her şeye kâdirdir".
Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim'de geçen bir âyetin tek başına anlaşılması zordur. Bundan dolayı âyeti diğer ayetlerle irtibatlandırarak, siyak ve sibâkına bakarak anlamaya çalışmak zaruridir. Nitekim dinî konularda yapılan hataların veya Kur'an'daki bazı ifadeleri siyak sibâkından çıkarmak ve metin içerisinden soyutlayarak ele almak olduğu belirtilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'den bir konu ile hüküm çıkarırken, konuyla ilgili bir ya da birkaç âyete dayanmak yerine konuyla ilgili tüm âyetleri dikkate almak gerekir. Ancak Kur'an'a parçacı yaklaşımlardan uzak bir şekilde bütünsel olarak yaklaşıldıktan ve değerlendirildikten sonra Kur'an-ı Kerim'in konuyla ilgili görüşü isabetli bir şekilde ortaya konmuş olabilir.
Buradan hareketle, genel itibariyle Ehl-i Kitabın hasedinden bahseden Bakara Sûresi 109. âyet-i kerimesini önceki ve sonraki âyetlerle irtibatlandırarak açıklamak yerinde olacaktır.
Bir önceki âyette Cenab-ı Hak buyurmaktadır: "Yoksa daha önce Musa'ya (a.s) sorulduğu gibi, siz de Peygamberimizi sorguya mı çekmek isterseniz? Kim imanı küfürle değişirse düpedüz yolu şaşırmış olur". Bu âyette hitabın kime olduğu yönünde üç görüş zikredilir. Buna göre bir kısım müfessirler, bu hitabın Yahudilere yönelik olduğunu, çünkü onların Hz. Peygamber'den (s.a.v) gökten bir kitap indirmesini istediklerini belirtir. Başka bir rivayette de âyetteki hitabın puta tapanlara yönelik olduğunu, onların da Hz. Peygamber'den (s.a.v) gökden bir kitap indirmesini, yerden ırmaklar fışkırtmasını, bahçeler meydana getirmesini istediklerini belirtir. Son görüşe göre ise âyet, Müslümanlara hitap eder. Bu son görüş manâya daha uygun düşmektedir. Hz. Peygamber'in (s.a.v) getirdiği emir ve teklifler karşısında bazı müminlerin inat edip, ondan burhanlar ve hârikulâde şeyler istemek suretiyle müşkil durumda bırakmaya çalışmaları İsrailoğullarıyla benzerlik teşkil etmektedir. Nitekim "imanı küfürle değiştirmek" İsrailoğullarına tahsis edilmiş, mü'minler de bu akıbete düşmekten sakındırılmıştır. Bakara Sûresi 109. âyet-i kerimede anlatılmak istenen ipuçları burada verilmektedir. Şöyle ki; Yahudilerin takip ettikleri yolun sonunun dalâlet ve küfür olduğu, Müslümanları da götürmek istedikleri neticenin bu olduğu vurgulanmaktadır. İşte Yahudilerin bu niyeti 109. âyette net bir şekilde dile getirilmiştir. Elmalılı Tefsirinde âyetler arası bu münasebet daha açık bir şekilde görülmektedir.
"Kitap ehlinin birçoğu..." müfessirlerin çoğu kitap ehlinden kastedilenin Yahudiler olduğu görüşünde birleşmekle beraber Taberi ve İbn Kesir tefsirlerinde, kastın Ka'b bin Eşraf olduğu şeklinde rivayetler vardır. Fakat Taberi bu rivayetleri zikretmekle birlikte, "tek"in sayıda kesret manasında kullanılmayacağını söyler. Allah'ın vasıflandırdığı ve onun da kendisiyle vasıflandığı kesret yönü murad edilirse bu istisnâdır. Bu âyette kesret, bulunduğu konum itibariyledir. Yani kastedilen Ka'b bin Eşraf değil, onun kavmi ve aşiretidir".
...devamı yarın
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.