Hayvanların kulluk diye bir iddiası yoktur. Kedinin, köpeğin, karıncanın, yılanın, aslanın, tilkinin böyle bir iddiası yok. Onun için dikkat ederseniz gelişi güzel yaşarlar. Arifler de bunun için; "Nerden gelip gittiğini, anlamayan hayvan imiş" diyor ya. Hayatı bir tesadüf olarak görüp, tesadüfî yaşamak arzusu ve gayesi bizi hayvanın pek üstüne çıkarmıyor. Fakat bunun ötesinde, biz kuluz. Allah bizi bir gaye için yarattı. Yani bizim yaratılış maksadımız Allah'a mükemmel bir kul olmaktır. Kelime manası itibariyle kulluk; "Emre itaat ve ittika/yasaklardan sakınma manasına gelir". Yani tam bir teslimiyet. Buna Arap dilinde kölelik denir. Ama öyle bir kölelik ki bu, içinde esaret olan bir kölelik değil. Muhabbetle kendini Hakk'a vakfetme manasında, Allah'a adamak manasında, O'ndan gayrı hiç bir şey düşünmemek manasında bir kölelik. Kulluk iddiası öyle bir iddiadır ki, "Bu alemin 'Hakim-i Mutlak'ı olan bir tek Yaratıcı var. İşte benim sevdam O'nadır. Benim korkum O'ndandır. Benim rızkım O'ndandır. Benim güzelliğim de O'ndandır. Kısaca benim her şeyim O'ndandır." İşte bu iddia ile Allah'a bağlanmanın adına kulluk diyoruz. İşin esasını düşünürsek, insana ait hiç bir şey yok. Hepsi emanet. Gözlerimiz, kulaklarımız, ellerimiz, yüzümüz, canımız, ruhumuz, bedenimiz, her şeyimiz... Bize ait bir şey var mı? Hepsi Allah'a ait. Kulluğun nüktesi, senin sahibine ait olan teslimiyetindir. O'nu sahibimiz olarak bilip düşünürsek ve bu manada O'na teslim olursak, o zaman da insan olarak aramızda olan ilişkilerimiz, birbirimizi rencide eden değil, onurumuzu okşayan, seven, büyüten, taltif eden bir anlayış şeklinde ortaya çıkar. Kulluktaki nükte işte budur.Sen O'nu hiç tanımadın mı, hiç saymadın mı, "Adam sen de, O yok" gibi korkunç bir badireye düştün mü, o zaman da, o mutlak iradenin Rab sıfatı, ilahlık sıfatı tecelli ediyor ve; "Onun hesabını sana Ben ahirette soracağım" (Tekasür; 102/8) diyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.