Birileri bir zamanlar bir yerlere bir takım duvarlar örmüş, tıpkı emperyalizmin İslam coğrafyasını cetvelle çizip, bölüp paramparça ettiği gibi.
Çoğu zihinlerde olmak üzere Müslümanlar arasına öyle duvarlar örülmüş ki, bu duvarlar ne yağmurdan, ne kardan ne fırtınadan ne kasırgadan asırlardan beri asla etkilenmiyorlar.
Yeryüzü durmadan kabuk değiştiriyor, depremlerden ötürü denizler yer değiştiriyor, dağlar alçalıyor yükseliyor ama nasılsa söz konusu duvarlar sapasağlam ayaktalar.
Rivayetler oldukça kabarık; Şiilerin falanca kitabında şöyle yazıyormuş, filanca alimi şöyle demiş, Sünnilerin filanca eserinde şöyle yazıyormuş, filanca alimleri şöyle şöyle diyormuşlar.
Her iki tarafın da sivri akıllıları belki de iki taraf adına da fitne-fesat tohumları ekmek için yola çıkanlar asırlar evvel tohumlarını serpmiş ve duvarlarını örmüşler.
Sonradan gelen nesiller de adeta zaman içinde çoğu kasıtlı örülen duvarların bekçiliğini yapmışlar, aman yıkılmasın, aman zarar görmesin, duvarlar dimdik ayakta dursun diye.
Bu iki dünya arasına örülen ve asırlardır ayakta kalması sağlanan söz konusu duvarlar elbette ki her devirde düşmanların işine yaramış, duvarların her iki tarafında da karşı taraf aleyhinde yığın yığın iftiraları rahat uydurmuş ve pazarlamışlar.
Şimdi her iki tarafın alimlerine, aklı başındaki adamlarına, önde gelenlerine, yönetici kadrolarına sayın Haydar Baş ısrarla sesleniyor ve adeta yalvarıyor; düşmanlar tarafından örülen bu duvarların bekçiliğini artık yapmayalım, bu köhne duvarların bekçiliği sadece düşmanların işine yarar, gelin Ehl-i Beyt ortak paydasında buluşalım.
Asırlardır Müslümanların düşmanlarının işine yarayan, Şii duvarının arkasından Sünnilere ateş edenlerin, Sünni duvarının arkasından Şiilere ateş edenlerin kullandığı bu duvarları yıkalım ve zaten Allah'ın bizzat verdiği "Müslüman" ismine ittifakla sarılalım.
Sayın Baş'ın seneler önce başlattığı Ehl-i Beyt Sempozyumlarının, ülkeyi bir baştan bir başa dolaşan "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" paneller serisinin ne kadar hayati teşebbüsler olduğunu bugün çok daha iyi anlıyoruz.
İki dünya arasına örülen duvarların ısrarla bekçiliğini yapan sözde alimler, sözde ilahiyatçılar hala yaklaşmakta olan tehlikeyi görme basiretinden yoksun, asırlar evvel yazılmış fitne-fesat kırıntılarını tekrarlayıp duruyorlar.
Yedi yüz sene evvel falanca Şii alim Sünnilik hakkında şöyle yazmış, beş yüz sene evvel filanca Sünni alim Şiilik hakkında şöyle yazmış diyerek bugünü, yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini yaşayan Müslümanlar olarak bu tavrı, bu tutumu devam ettiriyorsak gerçekten yazıklar olsun bizlere.
Köhne duvarların sadık bekçiliğini yapmak dedelerimize ne kazandırdı ki bizlere ne kazandırsın?
Çoğu zihinlerde olmak üzere Müslümanlar arasına öyle duvarlar örülmüş ki, bu duvarlar ne yağmurdan, ne kardan ne fırtınadan ne kasırgadan asırlardan beri asla etkilenmiyorlar.
Yeryüzü durmadan kabuk değiştiriyor, depremlerden ötürü denizler yer değiştiriyor, dağlar alçalıyor yükseliyor ama nasılsa söz konusu duvarlar sapasağlam ayaktalar.
Rivayetler oldukça kabarık; Şiilerin falanca kitabında şöyle yazıyormuş, filanca alimi şöyle demiş, Sünnilerin filanca eserinde şöyle yazıyormuş, filanca alimleri şöyle şöyle diyormuşlar.
Her iki tarafın da sivri akıllıları belki de iki taraf adına da fitne-fesat tohumları ekmek için yola çıkanlar asırlar evvel tohumlarını serpmiş ve duvarlarını örmüşler.
Sonradan gelen nesiller de adeta zaman içinde çoğu kasıtlı örülen duvarların bekçiliğini yapmışlar, aman yıkılmasın, aman zarar görmesin, duvarlar dimdik ayakta dursun diye.
Bu iki dünya arasına örülen ve asırlardır ayakta kalması sağlanan söz konusu duvarlar elbette ki her devirde düşmanların işine yaramış, duvarların her iki tarafında da karşı taraf aleyhinde yığın yığın iftiraları rahat uydurmuş ve pazarlamışlar.
Şimdi her iki tarafın alimlerine, aklı başındaki adamlarına, önde gelenlerine, yönetici kadrolarına sayın Haydar Baş ısrarla sesleniyor ve adeta yalvarıyor; düşmanlar tarafından örülen bu duvarların bekçiliğini artık yapmayalım, bu köhne duvarların bekçiliği sadece düşmanların işine yarar, gelin Ehl-i Beyt ortak paydasında buluşalım.
Asırlardır Müslümanların düşmanlarının işine yarayan, Şii duvarının arkasından Sünnilere ateş edenlerin, Sünni duvarının arkasından Şiilere ateş edenlerin kullandığı bu duvarları yıkalım ve zaten Allah'ın bizzat verdiği "Müslüman" ismine ittifakla sarılalım.
Sayın Baş'ın seneler önce başlattığı Ehl-i Beyt Sempozyumlarının, ülkeyi bir baştan bir başa dolaşan "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" paneller serisinin ne kadar hayati teşebbüsler olduğunu bugün çok daha iyi anlıyoruz.
İki dünya arasına örülen duvarların ısrarla bekçiliğini yapan sözde alimler, sözde ilahiyatçılar hala yaklaşmakta olan tehlikeyi görme basiretinden yoksun, asırlar evvel yazılmış fitne-fesat kırıntılarını tekrarlayıp duruyorlar.
Yedi yüz sene evvel falanca Şii alim Sünnilik hakkında şöyle yazmış, beş yüz sene evvel filanca Sünni alim Şiilik hakkında şöyle yazmış diyerek bugünü, yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini yaşayan Müslümanlar olarak bu tavrı, bu tutumu devam ettiriyorsak gerçekten yazıklar olsun bizlere.
Köhne duvarların sadık bekçiliğini yapmak dedelerimize ne kazandırdı ki bizlere ne kazandırsın?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025