Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugün bir kez daha sandık başına gidiyor. Fazla bir zaman da geçmemişti son seçimin üzerinden. 16 Aralık 2003'te, yani AKP hükümetinin kendilerini sattığı 17 Aralık'tan tam bir yıl önce Kıbrıs Türk'ü AB, ABD, Yunanistan ve Ankara'nın baskıları altında seçimini yapmıştı. 16 Aralık'taki seçimlerde Anan Planı'na "evet mi, hayır mı"nın oylamasını yapmıştı. Kıbrıs Türk'ü ABD'nin, AB'nin ve hepsinden önemlisi Ankara'daki hükümetin onlara yaptığı AB baskısına ve "eğer Talat'a oy verirseniz, tüm sıkıntılarınız bitecek" vaadine güvenmişti. Bu yüzden de Annancı partiler normal şartlarda alamayacakları oyu aldılar ve 50 sandalyelik KKTC parlamentosunda 25 sandalyeye sahip oldular. "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Türkiye'nin söz hakkı yoktur. Kıbrıs Türkiye'nin değildir ki, onu kaybetmiş olsun" diyebilecek kadar ruhunu ve vicdanını "birilerine" teslim etmiş Talat bir anda kendisini Başbakanlık koltuğunda buldu ama yine de tüm ipleri eline alamadı. İstediği gibi Kıbrıs'ı bir anda Rumlara teslim edemedi, Denktaş'ı silemedi. Annan Planı için yapılan referandumda Kıbrıs Türk'üne her türlü hile ve desise ile "evet" dedirtti ancak yine de Kıbrıs'ı Rum'a teslim edemedi.
Ve Kıbrıs Türk'ü, kendilerine verilen vaadlere, sözlere inandılar. Bağımsızlıkları ellerinden gitmeden refah seviyelerinin yükseleceğine, izolasyonların, ambargonun ve tecridin kaldırılacağına ve Ankara'nın eğer bu sözler yerine getirilmezse KKTC'yi dünyaya tanıtmak için girişimlerde bulunacağı yalanına inandılar. Ama, Ankara'daki hükümetin seçimden tam bir yıl sonra, yani 17 Aralık 2004'te Brüksel'de Kıbrıs'ın tapusunu Rumlara vereceğini bilmiyorlardı onlar. En azından böyle bir şeye ihtimal vermiyorlardı. Yanıldılar, AKP'nin Kıbrıs'ı gözden çıkardığı daha 3 Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra Tayyip Erdoğan'ın başbakan olmadan zikrettiği "Belçika modeli"nden anlaşılıyordu. Erdoğan daha Başbakanlık koltuğuna oturmadan, Kıbrıs'la ilgili ahkam kesmeye başlamış ve "Kıbrıs'ı vererek" varacağı çözüme(!) kendisini inandırmıştı.
Bugün gelinen noktada değişen bir şey yok. AKP hükümeti 17 Aralık'ta Kıbrıs sözünü verdi ve 3 Ekim tarihine kadar bu işi bitirmek zorunda. Bugünkü seçimler de bu bakımdan oldukça önemli. Ankara Kıbrıs'ı Rum'a verirken, Kıbrıs'taki ortamın da buna müsait olması lazım. Talat, 16 Nisan'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Denktaş'ı devre dışı bırakabilecek sayısal çoğunluğa sahip olmalı. Bu yüzden başta ABD olmak üzere diğer odaklar her türlü baskı ve propagandayı yapıyor. Daha birkaç gün önce bazı ABD'li şirketler KKTC'ye ziyarette bulundular. Rumların kopardığı sözde yaygaranın aksine bu ziyaret ABD'nin KKTC'yi tanıması anlamına gelmiyor. Bu ziyaret, Talat'ın geçtiğimiz haftalarda sarfettiği "ABD'nin bana olan desteğini gizlemiyorum" cümlesinin pratiğe dökülmesinden başka bir şey değil. ABD bu ziyaretle, Kıbrıs Türkü'ne "Talat'ın arkasındayım. Onu seçerseniz Kuzey'i kalkındırırım" şantajını yapıyor.
Bugün yapılacak seçimlerle Annan Planı'nı yeniden masaya koyacak yeni hükümet de oluşturulacak. 147 bin KKTC'li oylarını verirken, 17 Aralık'ta nasıl satıldıklarını, bugün oylarıyla seçecekleri hükümetin tarihlerinin en kritik kararlarına imza atacağını ve her şeyden önemlisi bağımsızlığın kolay kazanılmayıp, kolay kaybedilen bir şey olduğunu bir kez daha düşünsünler!
Ve Kıbrıs Türk'ü, kendilerine verilen vaadlere, sözlere inandılar. Bağımsızlıkları ellerinden gitmeden refah seviyelerinin yükseleceğine, izolasyonların, ambargonun ve tecridin kaldırılacağına ve Ankara'nın eğer bu sözler yerine getirilmezse KKTC'yi dünyaya tanıtmak için girişimlerde bulunacağı yalanına inandılar. Ama, Ankara'daki hükümetin seçimden tam bir yıl sonra, yani 17 Aralık 2004'te Brüksel'de Kıbrıs'ın tapusunu Rumlara vereceğini bilmiyorlardı onlar. En azından böyle bir şeye ihtimal vermiyorlardı. Yanıldılar, AKP'nin Kıbrıs'ı gözden çıkardığı daha 3 Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra Tayyip Erdoğan'ın başbakan olmadan zikrettiği "Belçika modeli"nden anlaşılıyordu. Erdoğan daha Başbakanlık koltuğuna oturmadan, Kıbrıs'la ilgili ahkam kesmeye başlamış ve "Kıbrıs'ı vererek" varacağı çözüme(!) kendisini inandırmıştı.
Bugün gelinen noktada değişen bir şey yok. AKP hükümeti 17 Aralık'ta Kıbrıs sözünü verdi ve 3 Ekim tarihine kadar bu işi bitirmek zorunda. Bugünkü seçimler de bu bakımdan oldukça önemli. Ankara Kıbrıs'ı Rum'a verirken, Kıbrıs'taki ortamın da buna müsait olması lazım. Talat, 16 Nisan'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Denktaş'ı devre dışı bırakabilecek sayısal çoğunluğa sahip olmalı. Bu yüzden başta ABD olmak üzere diğer odaklar her türlü baskı ve propagandayı yapıyor. Daha birkaç gün önce bazı ABD'li şirketler KKTC'ye ziyarette bulundular. Rumların kopardığı sözde yaygaranın aksine bu ziyaret ABD'nin KKTC'yi tanıması anlamına gelmiyor. Bu ziyaret, Talat'ın geçtiğimiz haftalarda sarfettiği "ABD'nin bana olan desteğini gizlemiyorum" cümlesinin pratiğe dökülmesinden başka bir şey değil. ABD bu ziyaretle, Kıbrıs Türkü'ne "Talat'ın arkasındayım. Onu seçerseniz Kuzey'i kalkındırırım" şantajını yapıyor.
Bugün yapılacak seçimlerle Annan Planı'nı yeniden masaya koyacak yeni hükümet de oluşturulacak. 147 bin KKTC'li oylarını verirken, 17 Aralık'ta nasıl satıldıklarını, bugün oylarıyla seçecekleri hükümetin tarihlerinin en kritik kararlarına imza atacağını ve her şeyden önemlisi bağımsızlığın kolay kazanılmayıp, kolay kaybedilen bir şey olduğunu bir kez daha düşünsünler!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012

















































































