Sîyabestâ
Ahme Sait Akçay imzalı Sîyabestâ, Kaknüs Yayınları'nın öykü serisinin 15. kitabı olarak yayımlandı. Kitap, arka kapağında kısaca şöyle tanıtılıyor:
"Doğu yöresini orada yaşayanların gözünden bize aktaran Ahmet Sait Akçay, öykünün estetik duyarlığını gözardı etmeden, yüzyılın son çeyreğinde yaşanan kaosu her öyküsünde farklı bir ses ve bakış açısıyla ele alıyor. Doğu bireylerinin yaşanmışlıklarını, kaderci yaklaşımlarını daha da önemlisi mağduriyetlerini gerek bireysel gerekse toplumsal düzlemlerde çarpıcı bir şekilde yansıtan dramatik öyküler.
Öykülerin her biri ayrı bir tanıklığı gözler önüne seriyor. Kaybolan evlatlar, yok olan köyler, göçe maruz kalan aileler ve sanrılı analar... Politik söylemin çok dışında sterilize edilmiş gerçeklikler, anlıklaştırmalar... İçeriden bir sesin yansıttığı sinematografik öyküler...
Ahmet Sait Akçay, bu ilk kitabıyla evrensel olguların vazgeçilmez anlatıcısı olduğunu kanıtladığı gibi, bir öykü damarının da üzerinde duruyor".
Arka kapak tanıtımında üzerinde durulması gereken iki tespit var. İlki: "İçeriden bir sesin yansıttığı sinematografik öyküler" tespiti. Okunduğunda gözler önünde bir filmin sahneleri gibi canlanan öyküler duruyor karşımızda. İç dünyalarını keşfettiğimiz insanların mimiklerini, duruşlarını, konuşmalarını adeta görebiliyoruz.
İkinci tespit ise: "Yazar, bir öykü damarının üzerinde duruyor". İlk kitapta yakalanan seviye münbit bir öykü damarının da habercisi niteliğinde.
Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümdeki öykülerden bazılarının isimleri şöyle: Sanrılı Günler, Meçhul Bir Hikaye ve Yaşamak Gibi. İkinci bölümde ise iki öykü var: Kadının Gözyaşları ve Mayıskuşu.
Ahme Sait Akçay imzalı Sîyabestâ, Kaknüs Yayınları'nın öykü serisinin 15. kitabı olarak yayımlandı. Kitap, arka kapağında kısaca şöyle tanıtılıyor:
"Doğu yöresini orada yaşayanların gözünden bize aktaran Ahmet Sait Akçay, öykünün estetik duyarlığını gözardı etmeden, yüzyılın son çeyreğinde yaşanan kaosu her öyküsünde farklı bir ses ve bakış açısıyla ele alıyor. Doğu bireylerinin yaşanmışlıklarını, kaderci yaklaşımlarını daha da önemlisi mağduriyetlerini gerek bireysel gerekse toplumsal düzlemlerde çarpıcı bir şekilde yansıtan dramatik öyküler.
Öykülerin her biri ayrı bir tanıklığı gözler önüne seriyor. Kaybolan evlatlar, yok olan köyler, göçe maruz kalan aileler ve sanrılı analar... Politik söylemin çok dışında sterilize edilmiş gerçeklikler, anlıklaştırmalar... İçeriden bir sesin yansıttığı sinematografik öyküler...
Ahmet Sait Akçay, bu ilk kitabıyla evrensel olguların vazgeçilmez anlatıcısı olduğunu kanıtladığı gibi, bir öykü damarının da üzerinde duruyor".
Arka kapak tanıtımında üzerinde durulması gereken iki tespit var. İlki: "İçeriden bir sesin yansıttığı sinematografik öyküler" tespiti. Okunduğunda gözler önünde bir filmin sahneleri gibi canlanan öyküler duruyor karşımızda. İç dünyalarını keşfettiğimiz insanların mimiklerini, duruşlarını, konuşmalarını adeta görebiliyoruz.
İkinci tespit ise: "Yazar, bir öykü damarının üzerinde duruyor". İlk kitapta yakalanan seviye münbit bir öykü damarının da habercisi niteliğinde.
Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümdeki öykülerden bazılarının isimleri şöyle: Sanrılı Günler, Meçhul Bir Hikaye ve Yaşamak Gibi. İkinci bölümde ise iki öykü var: Kadının Gözyaşları ve Mayıskuşu.