logo
24 NİSAN 2025

Kitap yüklü merkepler olmamak

01.12.2012 00:00:00
Dün seyrettiğim bir TV kanalında konuşmacı profesör, İslam adına bir şeyler ifade ettiğini belirtse de şahsen ben başka bir din mensubunun Kur’an ayetleri üzerindeki yorumlarını dinlediğimi düşündüm.
Ve aklıma Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in yıllar evvel aynı profesör hakkında anlattıkları geldi.
Diyalog ve misyonerlik faaliyetlerinin yeni yeni gündem edilmeye başladığı senelerde, Sultanahmet’te bir lokantanın üst katında arkadaşları ile sohbet ederken karşı masada oturan iyi giyimli bir bey Sayın Baş’ın yanına yaklaşarak, “Bendeniz falan yerdeki kilisenin papazıyım. Ben Müslüman’dım, bir cemaat evinde kaldım ve orada bana Hıristiyanlık sevdirildi. Dinimi değiştirerek Hıristiyan oldum. Size din değiştiren ama kendini halen Müslüman olarak tanıtan çok arkadaşım olduğunu söylesem ne dersiniz? Mesela, Prof…. de şu kilisede vaftiz olmuştur. Ama dinini saklamaktadır” demişti.
Bu anıyı yıllar sonra diyalog çalışmaları ile din değiştirme faaliyetlerinden bahsederken bizzat Sayın Baş’tan dinlemiştim.
Dün akşam TV’de ayetleri kendince yorumlayan, hadis için bir çırpıda “yoktur” diyen, evliyayı, vesileyi ve kerameti hiçe sayan bu profesör bana geçmişindeki sırrını hatırlattı.
İslam itikadı üzerindeki bu tarz oyunlar maalesef yeni değil. Yakın bir zamana kadar Müslümanlar arasında halktan seçilen kişilere yaptırılan vazife, sadece mevki atlamış ve özellikle 2000 senesinden sonra profesörlerin ve akademisyenlerin ağzı ile daha geniş halk kitlelerinin bir anda değişmesine sebep olmuştur.
Oysa işin aslı ne o profesörlere, akademisyenlere ne de bir gecede din değiştirmeye kalkan halktan kişilere ait değil.
İşin aslı, İngiliz Sömürgeler Bakanlığının 18. yüzyılda Mısır, Irak, İran, Hicaz ve İstanbul’a ajan olarak gönderdiklerine yolladığı bir kitabın kurallarında gizli.
İngiliz Sömürgeler Bakanlığı bu kitapta yer alan kurallarında, “Müslümanları ibadetten alıkoymak ve şüphe uyandırmak gerekir. Müslümanların mübarek ve mukaddes yerleri ziyaretleri engellenmelidir. Türbelere önem vermenin bidat ve şeriata aykırı olduğu delilleri ile verilmelidir. Peygamberin dinden maksadı İslam dini değildir, Kuran’da zikredildiği gibi Yahudi ve Hıristiyanlar gibi diğer din mensupları da Müslüman’dır denilmelidir. Şii ve Sünni Müslümanlar arasında mezhep ihtilafları körüklenmelidir. Din âlimlerine iftiralar atılmalıdır” diye yazmış.
Ve bu sayede Osmanlı döneminde, toplum üzerinde birlik harcı olan İslam dini üzerinde ciddi tahribatlar*** yapılmış, Hicaz bölgesinin Osmanlı’dan kopuşunun zemini hazırlanmıştır.
Bugün de aynı senaryo farklı ağızlarda dillenmekte.
Akşam, utanmadan vesileyi inkar ederek, Allah ile kulun arasına kimse girmez, gidip bir türbenin başında dua etmek dinden çıkarır, ne istiyorsan Allah’tan iste, diyen zavallıya sormak gerekir:
Namazda ettahiyyatü ve salli-barik dualarını okuyor mu?
Ettehıyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayyibât. Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh, Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-Sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh.
Allahümme salli ala muhammedun ve ala ali Muhammed kema salleyte ala İbrahime ve ala ali İbrahim inneke hamidün mecid.
Allahümme barik ala muhammedun ve ala ali Muhammed kema barekte ala İbrahime ve ala ali İbrahim, inneke hamidun mecid.
Bunları okurken, Allah ile arasına selam vermeyi Allah’ın emrettiği Muhammed (as) girmiyor mu? Tahiyyatta okunan salli ve barik dualarında, Hz. Muhammed ve aline salat ve selam yok mu? Vesileyi inkâr eden bu zat, namazın sahih olması için zorunlu olan ettahiyyatüyü okumuyor mu? Okuyorsa, buradaki Muhammed’i nasıl izah ediyor?
Vesileyi inkar eden bu şahsa, Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in Makalat eserinde yer alan “vesile “ başlığını okumasını tavsiye ederim. Bu makalenin bir bölümünde Sayın Baş şunları yazmıştır:
“Maddi veya manevi, her iki mümkünün de vücud bulması Cenab-ı Hakk tarafından bir takım sebeplere bağlanmıştır.
İşte bu sebeplere sarılmak -hâşâ- Allah’ı inkâr değildir.
Yani, Allah’ı zikretmeden ve de inkâr etmeden, dünyayı güneş aydınlatır, yağmuru yağdıran buluttur, meyveyi ağaç verir” gibi cümlelerin kullanılması küfrü gerektirmez.
Zira bu hususlar sünnetullahtır. Burada fail-i hakiki Allah olmasına rağmen, sebepler cihetinden sadece vesile olanlar zikredilmiş, Allah-ü Teala zımmen ifade edilmiştir.
Bu manada bir şahsın, başka bir şahıstan “bana şunu ver” diyerek bir eşyayı istemesi de küfür olarak değerlendirilemez.
Adet o dur ki, “rabbim bana şunu ver” diyerek ihtiyacını rabbinden istemez de, sebeplere sarıldıktan sonra verenin Allah olduğunu bilir. Maddi sahada ki bu sebepler ve fail-i mutlakın Cenab-ı Hakk olduğu gerçeği manevi saha için de böyledir. Manevi mevcudun varlığında yine sebepler silsilesi vardır. Bu sebeplerin zikredilmesi veya kulun o sebeplere tevessülü asla Fail-i Hakiki’yi inkâr değil, bilakisi Sünnetullah’a ittibadır. Manevi sahada vesileye sarılmakla ilgili Cenab-ı Hakk Kuran’ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
“Ey inananlar, Allah’tan korkun, O’na (yaklaşmaya) vesile arayın...” (Maide, 35)
Bugün, vesileye şirktir, Allah ile kulun arasına kimse giremez mantığı ile konuyu saptıranlar iyi anlamalıdır ki, vesileye şirktir demek, bilmeden feyzi ve muhabbeti Cenab-ı Hakk’ın zatına izafe etmektir. Bu sayede aslında kendileri şirke düşmektedirler. Cenab-ı Hakk Hz. Musa’ya, “Ey Musa! Pabuçlarını çıkar. Çünkü sen, Mukaddes Vadi, Tuva’dasın” (Taha, 12) buyurmuştur.
Mukaddes Vadi’de, Hz. Musa’ya bir ağaç vesilesi ile hitap edilmiştir.
Öyleyse, mutlak failin Allah olduğu unutulmadan maddi sahada vesilelere sarılıyor ve bu küfürdür demiyorsak; kulların hidayetinde yani manevi sahada da vesilelere sarılmak bir Sünnetullah’tır.
Bu vesileyi şirktir mantığı ile inkâr ise, bu inkârı yapanı küfre sokacaktır.”
Buradaki açıklamalardan şunu anlıyoruz ki, vesileyi inkar eden profesör, nasıl bakkala gidip bana bir ekmek ver derken şirke düşmüyor, gerçek failin Allah olduğunu bilmesine rağmen, ihtiyacını bakkaldan istiyorsa; manevi sahada da bu işin sahibi kişilerden bana da sahip olduğundan ver demek onu küfre düşürmez.
Sayın profesör, eğer manevi sahada bir şey istemek küfürdür diyorsa, maneviyattaki zenginliği, Halık yerine koymaktadır ki, bu o zannı yapan kişiyi küfre sokar.
Allah böyle cahil profesörlükten, ayette geçen kitap yüklü merkep bilgisinden ve böyle acı bir akıbetten ümmeti korusun… 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Sinem Baş / diğer yazıları
Depremi ABD'li GPS SATURN gemisi mi tetikledi?
DMM o iddiayı yanıtladı
Tuzla'da arıtma tesisinde patlama
5 işçi yaralandı
Fidan'dan ilk açıklama
Türk devletleri Rum kesiminde elçilik açmıştı
Rusya'dan Avrupa'ya sert uyarı
'Saldırı olursa nükleer kullanırız'
Ekim Apartmanı davasında 22 yıl 6'şar ay hapis talebi
42 kişi yaşamını yitirmişti
Bosna Hersek'te neler oluyor?
Gerginlik, iç savaşa dönüşür mü?
Erdoğan'dan İstanbul depremi açıklaması
'Kentsel dönüşüm projelerini süratle...'
Kıbrıs mesajı
'Kıbrıs hiçbir zaman Rum adası olmamıştır'
DEM Parti heyeti Adalet Bakanı ile görüştü
Ertelenen görüşme gerçekleşti
Yenidoğan çetesi davası
Davanın 4. duruşması sürüyor
Onlarca şehit daha
İsrail Gazze'de katliama devam ediyor
Artçılar sürüyor
Sayıları 300'e yaklaştı
ABD'de 12 eyalet Trump yönetimine dava açtı
"Gümrük vergileri sonlandırılsın"
Büyük İstanbul depremi ne zaman olabilir?
İstanbul bu depreme hazırlıklı mı?
Trump'tan Rusya-Ukrayna müzakereleri ile ilgili açıklama
"Rusya ile anlaştık, sıra Zelenskiy'de"
Depremi ABD'li GPS SATURN gemisi mi tetikledi?
DMM o iddiayı yanıtladı
Tuzla'da arıtma tesisinde patlama
5 işçi yaralandı
123456789101112131415
Depremi ABD'li GPS SATURN gemisi mi tetikledi?
DMM o iddiayı yanıtladı
Tuzla'da arıtma tesisinde patlama
5 işçi yaralandı
Fidan'dan ilk açıklama
Türk devletleri Rum kesiminde elçilik açmıştı
Rusya'dan Avrupa'ya sert uyarı
'Saldırı olursa nükleer kullanırız'
Ekim Apartmanı davasında 22 yıl 6'şar ay hapis talebi
42 kişi yaşamını yitirmişti
Bosna Hersek'te neler oluyor?
Gerginlik, iç savaşa dönüşür mü?
Erdoğan'dan İstanbul depremi açıklaması
'Kentsel dönüşüm projelerini süratle...'
Kıbrıs mesajı
'Kıbrıs hiçbir zaman Rum adası olmamıştır'
DEM Parti heyeti Adalet Bakanı ile görüştü
Ertelenen görüşme gerçekleşti
Yenidoğan çetesi davası
Davanın 4. duruşması sürüyor
Onlarca şehit daha
İsrail Gazze'de katliama devam ediyor
Artçılar sürüyor
Sayıları 300'e yaklaştı
ABD'de 12 eyalet Trump yönetimine dava açtı
"Gümrük vergileri sonlandırılsın"
Büyük İstanbul depremi ne zaman olabilir?
İstanbul bu depreme hazırlıklı mı?
Trump'tan Rusya-Ukrayna müzakereleri ile ilgili açıklama
"Rusya ile anlaştık, sıra Zelenskiy'de"
Depremi ABD'li GPS SATURN gemisi mi tetikledi?
DMM o iddiayı yanıtladı
Tuzla'da arıtma tesisinde patlama
5 işçi yaralandı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.