Ebu Ali Şakik, hac maksadıyla yola çıkıp, Bağdad'a varınca, Harun Reşid kendisini çağırtmış. Şakik de yanına gitmiş. Harun Reşid, sormuş... "Zahid Şakik sen misin?" Şakik cevap vermiş: "Şakik benim, ama zâhid değilim". Harun: "Bana öğüt ver", deyince; Şakik:"Aklını başına topla! Zira hak Teala seni Sıddîk'ın makamına oturtmuş olduğundan, ondan istediği gibi senden de sıdk istiyor. Fâruk makamına oturtmuş olduğundan, ondan istediği gibi senden de hak ile bâtıl arasını tefrik etmeni istiyor. Zinnureyn makamına oturtmuş olduğundan, ondan istediği gibi senden de haya ve kerem istiyor. Murteza makamına oturttuğundan, ondan istediği gibi senden de ilim ve adalet istiiyor" dedi.Harun Reşid: "Biraz daha nasihat et", dedi. Şakik devam etti: "Sen suyun menbaısın, valilerin bu suyun arklarıdır. Eğer su, kaynağında saf ve berrak olursa, arkların bulanık olması ziyan vermez. Ama kaynağında bulanıksa, arklarda durulması hiç ümit edilmez. Harun: "Biraz daha" dedi. Şakik anlattı:"Farz et ki, çöl ortasındasın ve mahvolmana ramak kalacak şekilde susadın. O saatte bir içim su buldun, kaça satın alırsın?"Harun reşid: "Kaç isterlerse ona", dedi. Şakîk:"Ama adam, "mülkünün yarısını almadan satmam" derse!Harun: "Onu da veririm", dedi. Şakik:"Farz et ki, bu suyu içtin, ama içtiğin su dışarı çıkmadı, idrar yapamadın. Helak olacak kadar sıkıntıya düştün. O sırada birisi, "ben seni tedavi edebilirm, ama buna karşılık mülkünün kalan yarısını alırım" derse ne yaparsın?"Harun: "Bunu da veririm", dedi. Ebu Ali Şakik:"Şu halde önce içip sonra idrar yoluyla dışarıya attığın bir içim su değerindeki bir mülkle ne naz edip duruyorsun"?Bu sözler üzerine Harun, ağlamaya başladı. Şakîk'i mükemmel şekilde ağırlayıp, sohbetinden feyz aldı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.