İpin HesabıZenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum" diye vasiyet etmiş. Öldüğünde "Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?" diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal,Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş.Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar.O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?" Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden çıkmış. Tamam, servetin yarısı senin, demişler. Aman,demiş hamal, istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?İster yağa ister bala banYahya Efendi Dergahını yaptırdığı zaman o civarda Ortaköy halkından başka kimseler yoktu. Bir gün bir çoban, davar güderken koyunlarından iki tanesi dergâhın bahçesine girmiş. Koyunlarını çıkarmak maksadıyla dergahın bahçesine giren çoban, bir dervişin: Ne arıyordun? sorusuyla irkilerek:Koyunlarımı arıyordum, demiş.Çobanı gören Yahya Efendi, çobanı dergahtan içeri aldırmış, ona:Gel bakalım gel... Koyunlarını mı istersin, kendini mi? Yoksa ikisini birden mi, ne dersin? diyerek, çobanı rahat bir yere oturtarak:Yağ, bal ve ekmek getirin demesiyle, hemen anında sofra kurulmuş, isteneler gelmiş, sofra kurulunca Yahya Efendi, çobana:Haydi bakalım, bismillâh buyur, işte sana tereyağı, mumlu bal ve taze nan, ister isen yağa ban, ister isen bala ban, demiş.Bu tatlı ortamdan sonra, çoban koyunlarına değil de kendine talib olmuş, o gün, orada, o vesileyle çobanın adı Balaban kalmış.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.