Bir parti düşünün, İktidara geliyor ve Türkiye gibi ekonomik krizlerden canı yanmış ve bu yüzden bir önceki dönemin iktidar ortaklarını sandığa gömmüş bir ülke için ekonomik reçetesi bulunmuyor. AKP hükümeti iktidara geldiğinde ekonomi alanında hiçbir somut program ortaya koyamadı ve IMF politikalarıyla yola devam edileceği açıklandı. AKP hükümetinin Türkiye'yi ekonomik refaha kavuşturacak bir ekonomi programı olmadığı gibi bu yönde yapılan hiçbir ar-ge çalışması da bulunmuyor. Hükümetin ekonomi politikası, seçim öncesi ve sonrasında sıklıkla ifade edildiği üzere IMF politikalarının devamından ibaret. IMF'yle yapılan yeni anlaşmalarla ülke her geçen gün borç batağına daha fazla sürüklenirken, açıklanan bütçelerin en önemli bölümünü faiz yükü teşkil ediyor. Hükümetin bütçede en fazla parayı ayırdığı kalem faiz ödemeleri. IMF politikaları sonucunda sürüklendiğimiz borç batağında verdiğimiz vergilerin neredeyse tamamı faize gidiyor. Aldığımız yeni borçlar da faize gidiyor. Hükümet aldığı dış borçlardan övünür bir hale geldi maalesef. Başbakan ve ekonomiden sorumlu bakanlarımız "Türkiye bugün düşük faizle kredi alabilecek noktaya taşındı" tarzında açıklamalar yapabiliyorlar. Türkiye'nin borç alabiliyor olması erdem sayılıyor hükümet tarafından!Türkiye varını yoğunu faize ödediği için bütçede diğer kalemlere ayrılan para fazlasıyla göze batıyor. Özellikle son birkaç haftadır belli çevrelerin özel çabasıyla "sosyal güvenlik" açığı Türkiye'nin sırtındaki önemli bir yük olarak lanse ediliyor. Son açıklanan rakamlara göre, Türkiye'nin son on yılda SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'nın 1994-2004 yılları arasındaki açıklarının Hazine borçlanma faiziyle güncel değeri, 474.8 katrilyon lira olarak açıklandı. Rakam gerçekten büyük ancak Türkiye'nin faize ödediği rakamların yanında hiçbir anlam ifade etmiyor. Ayrıca Türkiye'nin borçlanma üzerine kurulu ekonomik dengelerinin bu açıkları tetiklediği gerçeğini de unutmamalıyız. Sosyal güvenlik gibi bir ülkenin refah içinde gelişip kalkınabilmesi için olmazsa olmazlardan olan konu, Türkiye'nin sırtındaki en önemli yük olarak gösteriliyor. Hem bu şekilde Türkiye'nin IMF patentli ekonomik programlarla sürüklendiği borç batağı ve faize ödediği milyarlarca dolar gözden kaçırılmaya çalışılıyor.Türkiye'deki ekonomik refah, dolar ve borsa gibi her türlü spekülatif oyuna müsait araçların fiyatlarındaki dalgalanmaya bağlanıyor. Dolar ve borsadaki rakamların bir önceki hükümet dönemine nazaran daha sakin seyrine bakıp, ekonomi rayında gidiyor demek kadar safdillik olamaz. Ama maalesef bugün ekonomi bu ölçütlere göre değerlendiriliyor. Enflasyon ve kişi başına düşen milli gelir ise gerçeklerden uzak yöntemlerle hesaplanıyor. Bu hesaplamaya göre milli gelirimiz arttıkça artıyor, enflasyon ise düştükçe düşüyor. Ama gerçekler böyle değil.Vatandaş çarşıya pazara çıktığı zaman enflasyonun ve milli gelirin hangi seviyede olduğunu net bir şekilde görebiliyor. Ramazan ve bayram önceleri vatandaşın alışverişe çıktığı ender zamanlar olduğu için adeta turnusol vazifesi görüyor. O dönemde fiyatların ne kadar yüksek olduğu ve alım gücünün ne kadar düşük olduğu ortaya çıkıyor. İşte bu dönemlerde hükümetin ekonomide uydurduğu yalanlar ve kurduğu yalan refah dünyası kendisini ele veriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012