Kimin adına Sayın Baş’a saldırıyorsun -1-

Ülkemiz siyasi, sosyal, ekonomi ve dini alanlarda müthiş bir kıyıma ve esarete itildi. Öyle ki, insanımız her şeye “eyvallah” çeker oldu. Kendi şahsına, malına, maddi ve manevi değerlerine açık saldırılar karşısında bile kayıtsız duruşunu değiştirmedi milletimiz.
Tabi insanımızın bu kayıtsızlığa düşmesi kendi eliyle olmadı. Toplum önüne çıkan insanlar ve medya, insanımızı kendine yabancılaştırdı, ötekileştirdi. Haliyle bu gidişat hayra değildi ve sonucu tarih defalarca kaydetmişti. Kendi milli ve manevi değerlerine kayıtsız kalan, bilinçli-bilinçsiz yanlış yönlendirmelerle itikadı bozulan milletler hem özgürlüklerini hem de şahsiyetlerini kaybetmiştirler.
İslam coğrafyasında özellikle son iki yüz yıldır hız kazanan haçlı emperyalist planları artık meyvelerini (haçlı adına) vermektedir. Müslümanların kan ve gözyaşı doruk noktadadır. İtikadı kıyım, Hz. Peygamberin (sav) tarifi üzere “karanlık gecenin karanlığı gibi” üzerimizde dolaşmaktadır.
İslam coğrafyası ve ülkemizdeki iktidar ve siyasi anlayışları geçtim, sözde din adına öne çıkan, çıkartılan anlayış ve kişilerin derin gaflet, delalet ve hıyanetleri insanımızı buhranlara sürüklemektedir.
Bu elim tablo karşısında “İnsan gönüldür, gönül” mantığını şahsında yaşayan Prof. Dr. Haydar Baş, hayatını insanımızın kurtuluşu için vakfetti. İnsanımıza hakikati anlatmak için dergiler çıkardı. Binlerce makaleler yayınladı. Kitaplar yazdı.
Yetmedi. Daha geniş kitlelere ulaşmak için televizyonlar kurdu. Yetmedi. Gelen tehlikeye karşı Türkiye’deki siyasi, sosyal ve dini anlayışlarla irtibata geçip, birlik olma daveti yaptı. Yetmedi. Siyasete girdi. Bağımsız Türkiye Partisini kurdu. Dünyanın ayakta alkışladığı Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projelerini insanımız ve insanlığın hizmetine sundu.
İktidara ve diğer siyasilere açık çağrı yaptı; “Benim derdim iktidar olmak vs. değil. Gelin! Danışmanınız olayım, şu modeli hayata geçirin, hepimiz kurtulalım” dedi. Gelen olmadığı gibi insanımıza, itikadımıza ve Sayın Baş’a saldırılar arttıkça arttı.
Hapse attılar (12 Eylül dönemi). Kimseye yalvarmadı, medet ummadı. Haklı davasında Hakk’a el açtı ve şerefiyle ayakta kaldı. Ailesine, kurumlarına saldırdılar. On binlerce sayfa iddia ortaya koydular. Kuran’ı Kerim’i suç delili gösterdiler. Ama hakkında bir tane bile suç bulamadılar. Sindiler…
Sayın Baş, haçlı emperyalizmine, ABD’ye, AB’ye, NATO’ya karşı bayrak açtı. İslam coğrafyasındaki işgale “hayır” dedi. Mezhep ayrımcılığına, kardeşin kardeşi katline “hayır” dedi.
İslam itikadını ortaya koydu. Hazırladığı Ehl-i Beyt külliyatı ile “La ilahe illallah Muhammed Resulullah” diyen herkesin İslam olduğunu, Müslüman olduğu hakikatini tekrar ümmete hatırlattı. Anadolu’nun bağrındaki milli ve manevi kahramanlarımızı adeta tekrar hayata döndürdü ve hep beraber “Bu vatan bizimdir. Bizim kalacak” gerçeğini dağa taşa yazdırmaya başladı.
Haliyle İslam coğrafyasını kendi isteklerine göre dizayn etmek isteyen haçlı emperyalistler aynen Kurtuluş Mücadelesi yıllarında olduğu gibi adı hacı, hoca, siyasetçi, düşünür, gazeteci vs. olan ayakçılarını ortaya sürdüler.
Ne için? “durdurun bu adamı. Yoksa tüm planlarımızı bozacak” diye. Onlarda emredersin efendim, diye çıktılar meydana. Ama burası er meydanı, hak meydanı. Hakkın karşısında kim durabilmiş ki!
Prof. Dr. Haydar Baş’a cephe alanlardan biri de “adi suçlarla, çetecilikle, mafyayla iş birliği iddialarıyla” tutuklanıp, içeri atılan, savcının itirazına rağmen “derin yakarışıyla” serbest kalan (dava devam ediyor) Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanınan şahıs.
Bu şahıs içeri girmeden öncede, içerdeyken de ve çıktıktan sonrada Sayın Baş’ı hedef alıyor. Neden? Çünkü Sayın Baş; Ortaya koyduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile Efendimizin temiz soyunu bize tanıttı. Mezhep imamlarının, iki yüzden fazla Sünni âlimin, Ehl-i Beyt hakkındaki görüşlerini ve İslam tarihindeki üstü örtülmek istenen gerçekleri önümüze koydu. Ve Ümmeti Muhammed’in, Ehl-i Beyt çatısı altında bir araya gelmesi gerekliliğini ve kurtuluşun ancak bu yolda olduğunu ifade etti.
Kısaca “la ilahe illallah Muhammed Resulullah” diyen Sünni, Alevi, Caferi, Şii vs. herkesin kardeş olduğunu vurguladı. Ama bu birilerinin hoşuna gitmedi.
İşte o bilinen birilerinden biri de cübbesiyle ünlü şahıs. Bu şahsın, Sayın Baş hakkında ki söylem, iftira ve dediklerine girmeyeceğim. Eğer bir insanın dediği ile yaptığı bir olmazsa kale alınması gerekmez. Ama bu gibi kişilikler eylem ve söylemleri ile insanları karanlığa götürüyorsa, bunu da açık etmek görevimizdir.
Şimdi siyasi ve dini anlamda cübbeli efendinin çıkmazlarını, ikili duruşlarını, kendi ağzından itikadını, medyada yer alan söylem ve ifadeleri ile aktaracağım… (Devamı yarın…)