Kılınan ilk cemaat namazı
Resûlullah Efendimiz (s.a.a), İslam'ın ilk yıllarında namaz kılmak istediği zaman gizlice Mekke yakınlarındaki vadilere giderdi. İmam Ali de O'nunla beraber gider ve orada Allah'ın dilediği kadar namaz kılarlardı
25.08.2015 00:00:00
Resûlullah Efendimiz (s.a.a), başlangıçta namaz kılmak istediği zaman gizlice Mekke yakınlarındaki vadilere giderdi. İmam Ali de O'nunla beraber gider ve orada Allah'ın dilediği kadar namaz kılarlardı. Namazlarını bitirince de Mekke'ye geri dönerlerdi. Bu şekilde uzun süre Ebu Talib'den, diğer amcalarından ve akrabalarından gizli namaz kılmaya devam ettiler. Bir gün Ebu Talib onları namaz kılarken gördü. Resûlullah'a (s.a.a), "Yaptığın bu ibadet nedir?" diye sordu.Resûlullah (s.a.a) şu karşılığı verdi: "Bu Allah'ın, meleklerinin, elçilerinin ve atamız İbrahim'in dinidir. Allah beni kullara peygamber olarak gönderdi. Ve sen ey amcam! İlk önce öğüt vermeme ve hidayete davet etmeme herkesten daha lâyıksın. Bana olumlu karşılık vermeye ve bu dava uğruna bana yardım etmeye herkesten daha uygunsun."Ali (a.s) de şöyle dedi: "Babacığım! Ben Resûlullah'a (s.a.a) iman ettim, O'na tâbi oldum ve O'nunla beraber Allah için namaz kıldım."Ebu Talib ona şu karşılığı verdi: "Yavrucuğum! O seni hayırdan başka bir şeye çağırmaz. Ondan ayrılma." (el-Fusul'ul-Muhimme, İbn-i Sabbağ, 33; el-Kâmil Fi't-Tarih, 1/58. Taberî de, Tarihinde buna benzer bir rivayeti aktarır, 2/58).Bu olay karşısında amcası Abbas'ın ise değişik bir tavrı vardı. Afif el-Kindî şöyle rivayet eder:"Ticaretle uğraşan bir adamdım. Bir gün hac maksadıyla Mekke'ye gittim. Bu arada bazı malları satın almak üzere Abbas b. Abdulmuttalib'in yanına gittim. Allah'a yemin ederim ki, ben Mina'da Abbas'ın yanında iken, onun yakınındaki bir çadırdan bir adam çıktı. Başını kaldırıp güneşe baktı. Öğle vaktinin girdiğini görünce, kalkıp namaz kıldı. Sonra adamın çıktığı bu çadırdan bir adam çıktı, adamın arkasında namaza durdu. Ardından bulûğ çağına yaklaşmış bir delikanlı çıktı bu çadırdan ve onunla birlikte namaza durdu.Abbas'a dedim ki: 'Bu adam kim, ey Abbas?' Dedi ki: 'Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalip'tir. Benim yeğenimdir.' 'Peki, bu kadın kimdir?' dedim. Dedi ki: 'O da onun karısı Hatice bint-i Huveylid'dir.' 'Ya bu genç kimdir?' diye sordum. Dedi ki: 'O da, onun amcasının oğlu Ali b. Ebu Talib'dir.' Dedim ki: 'Bu yaptıkları şey nedir?' Dedi ki: Namaz kılıyor. Kendisinin peygamber olduğunu iddia ediyor. O'na karısından ve amcasının oğlu olan bu gençten başkası uymadı. Yakında Kisra'nın (İran Şahı) ve Sezar'ın (Roma kıralı) hazinelerinin ümmetinin eline geçeceğini iddia ediyor." (Müsned-i Ahmed 1/29; el-Hasais, Nesaî, 3; Tarih-u Dimaşk, İbn-i Asakir, 1/58; Kifayet'ut-Talib, el-Gencî, 129; el-Kâmil Fi't-Tarih, 2/57).İslâm ümmetinin çekirdeği Resûlullah, İmam Ali ve Hatice Annenmizden oluştuktan sonra, yeni dinin haberi Kureyşliler arasında yayılmaya başladı. Bunun ardından, yüce Allah'ın imana ilettiği kimseler birer birer İslâm'a girmeye başladılar. Gün be gün İslâm'ın temeli güçlenme ve gücü de artma sürecine girdi. Birkaç sene sonra güçlü bir yapıya kavuştu. Artık kendini kitlelere açıkça sunacak, din ve akide uğruna meydan okumalara karşı koyacak duruma gelmişti. Bu noktada yüce Allah, Peygamber'ine (s.a.a) Kendisine emredileni tereddütsüz yerine getirmesini emretti. Bundan önce Peygamber'in (s.a.a) arkadaşları namaz kılmak istediklerinde Mekke yakınlarındaki vadilere gider ve gizlice namazlarını eda ederlerdi. Baza sahabilerin bir vadide namaz kıldıkları bir sırada Ebu Süfyan b. Harb, Ahnes b. Şerig gibi adamlardan oluşan Kureyşli bir grup onları gördü. Kureyşliler onlara sövmeye, onları ayıplamaya başladılar. Hatta aralarında çatışma da çıktı. (el-Kâmil Fi't-Tarih 2/60; Es-Sîret'ün-Nebeviyye, 1/315, bs. Dar'ul-Furkan, Beyrut-Lübnan).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.