Kıbrıs'ta kalıcı barışı tesis için piyasaya sunulan Annan Planı'nın kaygan zemininde tartışmalar sürerken devreye garantör ülkeler de sokulacak.
Ellerini taşın altına sokmaları beklenen Ankara ve Atina'nın önümüzdeki ay ne şekil pozisyon alacaklarını hep birlikte göreceğiz.
Rum lider Papadopulos ve KKTC lideri Denktaş önlerindeki topu bir nevi Atina ve Ankara hükümetlerine atmış oldular.
Bu atış, kimileri tarafından zafer sloganlarına dönüşürken; kimilerince felaketin başlangıcı olarak değerlendirildi.
İki tarafın kendine göre bir bakış açısı ve duruşu vardı. Bu duruşta neler kazanım olarak elde edilebilir, neler kaybedilir? hesabı da kafalarda rezerv edilmişti.
Rauf Denktaş'ın New York'a gitmek için valizini topladığı sırada "Denktaş Rezervli gidiyor''diyenler O'nun retçi yönünü öne çıkardılar. Kafasındaki soru işaretlerini çözümlemek için fikir geliştirmediler.
Derken süreç içerisinde takvimin ucundan tutuldu, final mücadelesi başladı.
1 Mayıs'a kadar yetiştirilmeye çalışılan müzakerelerin son adımı referandum olurken dar alanda kısa paslaşmalar da oldu.
Gerisi Genel Sekreter Annan'a havale edildi.
Annan'a havale etmenin KKTC'nin beklentisi ve TC'nin tezleriyle ne derece örtüştüğünü bu satırlarda ele almak mümkün değil.
Ortak görüş, göçmenlerin nüfussal ağırlığının varolan nüfus dengesini bozmaması, tarafların iki eşit millet olarak tanımlanması ve toprak dağılımının düz bir hatla çözüme bağlanması şeklinde düğümleniyor.
Rum tarafı ise Rum nüfusunun etkinliği, eşit muamele öngörüsü ve daha fazla toprak talebi gibi argümanlardan taviz veren taraf olmamayı ilk hedef tutmuş durumda.
Ankara ve Atina hükümetlerinin yaklaşan seçimler arefesinde değişik atraksiyonlarda bulunacakları tahmin ediliyor.
Genel Sekreter Annan da bunun farkında.
Annan, elindeki belgede fazla bir elastikiyette bulunmayacak. Taraflara "buyrun siz ne düşünüyorsunuz?'' diyecek; ama son kertede kendi inisiyatifini kullanacak.
New York'tan döndükten sonra daha umutlu olduklarını söyleyen KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat'ın "Annan bizim kaygılarımızı daha iyi anlıyor'' demesi bizi de umutlu kılıyor fakat bunun ne derece pratiğe döküleceği tam olarak kestirilemiyor.
Kıbrıs'ta dış basının yorumlarıyla bir üst tura çıkılmış bulunuyor.
Finale çıkan finalistlerin bundan sonra sahaya süreceği taktik çok önemli.
"Kaybetmek de var kazanmak da''
"İyi olan kazansın''
diyemiyoruz elbette...
Kıbrıs'ta içine giriler süreç her iki taraf için de zor.
İki taraf birden kazanacak ya da kaybedecek
iyi olan kazanmayabilir.
Kıbrıs'ta bize atılan golden sonra rakiple dost kalmak elbette önemli.
Kendi seyircini, taraftarını tatmin etmek de var.
Berabere kalmanın zafer havasını yaşamak gibi.
Kıbrıs derbisi gerçekten çetin geçecek.
Ellerini taşın altına sokmaları beklenen Ankara ve Atina'nın önümüzdeki ay ne şekil pozisyon alacaklarını hep birlikte göreceğiz.
Rum lider Papadopulos ve KKTC lideri Denktaş önlerindeki topu bir nevi Atina ve Ankara hükümetlerine atmış oldular.
Bu atış, kimileri tarafından zafer sloganlarına dönüşürken; kimilerince felaketin başlangıcı olarak değerlendirildi.
İki tarafın kendine göre bir bakış açısı ve duruşu vardı. Bu duruşta neler kazanım olarak elde edilebilir, neler kaybedilir? hesabı da kafalarda rezerv edilmişti.
Rauf Denktaş'ın New York'a gitmek için valizini topladığı sırada "Denktaş Rezervli gidiyor''diyenler O'nun retçi yönünü öne çıkardılar. Kafasındaki soru işaretlerini çözümlemek için fikir geliştirmediler.
Derken süreç içerisinde takvimin ucundan tutuldu, final mücadelesi başladı.
1 Mayıs'a kadar yetiştirilmeye çalışılan müzakerelerin son adımı referandum olurken dar alanda kısa paslaşmalar da oldu.
Gerisi Genel Sekreter Annan'a havale edildi.
Annan'a havale etmenin KKTC'nin beklentisi ve TC'nin tezleriyle ne derece örtüştüğünü bu satırlarda ele almak mümkün değil.
Ortak görüş, göçmenlerin nüfussal ağırlığının varolan nüfus dengesini bozmaması, tarafların iki eşit millet olarak tanımlanması ve toprak dağılımının düz bir hatla çözüme bağlanması şeklinde düğümleniyor.
Rum tarafı ise Rum nüfusunun etkinliği, eşit muamele öngörüsü ve daha fazla toprak talebi gibi argümanlardan taviz veren taraf olmamayı ilk hedef tutmuş durumda.
Ankara ve Atina hükümetlerinin yaklaşan seçimler arefesinde değişik atraksiyonlarda bulunacakları tahmin ediliyor.
Genel Sekreter Annan da bunun farkında.
Annan, elindeki belgede fazla bir elastikiyette bulunmayacak. Taraflara "buyrun siz ne düşünüyorsunuz?'' diyecek; ama son kertede kendi inisiyatifini kullanacak.
New York'tan döndükten sonra daha umutlu olduklarını söyleyen KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat'ın "Annan bizim kaygılarımızı daha iyi anlıyor'' demesi bizi de umutlu kılıyor fakat bunun ne derece pratiğe döküleceği tam olarak kestirilemiyor.
Kıbrıs'ta dış basının yorumlarıyla bir üst tura çıkılmış bulunuyor.
Finale çıkan finalistlerin bundan sonra sahaya süreceği taktik çok önemli.
"Kaybetmek de var kazanmak da''
"İyi olan kazansın''
diyemiyoruz elbette...
Kıbrıs'ta içine giriler süreç her iki taraf için de zor.
İki taraf birden kazanacak ya da kaybedecek
iyi olan kazanmayabilir.
Kıbrıs'ta bize atılan golden sonra rakiple dost kalmak elbette önemli.
Kendi seyircini, taraftarını tatmin etmek de var.
Berabere kalmanın zafer havasını yaşamak gibi.
Kıbrıs derbisi gerçekten çetin geçecek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005