1991'de Saddam'ın Kuveyt'i işgali ve ABD'nin bu işgale karşı başlattığı harekat ve Özal'ın, '1 koy, 3 al' siyaseti malumunuz.
İşte o günlerde ABD bir 'Çekiç Güç' kurdu ve 36. Paraleli uçuşa yasak bölge ilan etti. Sebebi ise Barzani-Talabani Kürtlerini Saddam'ın şerrinden korumak, olarak açıkladı.
Irak'ta 2003'te başlayan ABD vahşet ve katliamları Barzani-Talabani ikilisini de harekete geçirdi.
2003 yılına kadar nüfusunun tamamı Arap ve Türkmenlerden oluşan Kerkük'e girdiler. Ardından Musul ve Süleymaniye'ye.
Tarihler 11 Nisan 2003'ü gösteriyordu. Mesut Barzani'ye bağlı peşmergeler, Amerikan 173. hava indirme tümenine bağlı birliklerin desteğinde Musul'u kuşattı.
Süleymaniye'den Kerkük'e yürüyen Celal Talabani'ye bağlı Irak Kürdistan Yurtsever Birliği (IKYB) peşmergeleri Kerkük'e girerek kentin denetimini ele geçirdiler. Yaptıkları ilk iş ise tapu dairelerini basmak, bütün evrakları yok etmek oldu. Ardından şehri yağmaladılar.
Bu ülkemiz için kabul edilemezdi. Artı Lozan'dan gelen yasal müdahale etme hakkımızda vardı.
1 Mart tezkeresini TBMM'den geçiremeyen Erdoğan zor durumda kalmıştı ki, Beyaz Saray sözcüsü Ari Fleischer, ''Türkiye'nin endişelerini anlıyoruz. Kerkük, Amerikan kontrolü altında olacak'' açıklamasını yaptı.
O günden sonra Musul, Kerkük ve Süleymaniye adeta Filistin'in kaderini yaşadı. Planlı göç ile bölgedeki Türk nüfusu azınlığa indirildi.
29 Ekim 2007 yani Cumhuriyet Bayramının kutladığımız gün o dönem başbakan olan Erdoğan şöyle diyordu: "Barzani bizim muhatabımız olamaz… Barzani terör konusunda tavrını çok açık ortaya koymak durumunda. Şu an kendisi, terör örgütüne yataklık yapan durumundadır" diyordu.
Oysa Barzani çoktan tavrını ortaya koymuş ve hiç saklamamıştı. Tavır koyamayan ise bizim yöneticilerimizdi.
15 Mart 2011'de Suriye'de iç savaş başlatıldı ve ABD bölgeye asker gönderdi.
Ekim 2012'de Mesut Barzani'nin Fransız dergisi L'Essentiel'de röportajı yayınlandı.
Mesut Barzani, o röportajında şunları söylüyordu: "Türkiye dahil her yerde Kürtler'in haklarını elde etmesinden yanayız.
Türkiye'nin izlediği politika, bu hakların elde edilmesinde önemli rol oynayabilir. Silahlı çözüm yollarına, çatışmalara, kan dökülmesine karşıyız. Türkiye Parlamentosu, buradaki Kürt üyeler için küçümsenemeyecek bir fırsattır. Günümüzde sorunların çözümü için şiddete gerek yok. Türkiye'deki Kürt siyasi liderler de barışçıl yollarla sorunları çözmek istediklerini söylüyor. Biz de üzerimize düşeni her zaman yapmaya hazırız."
İlginçtir! Bu röportajdan 2 ay sonra yani 1 Ocak 2013'te de Erdoğan 'açılım' sürecini başlattı.
Barzani-Suriye
Aynı röportajda Barzani Suriye'deki iç savaşın asıl sebebini de açıklıyordu:
"Suriye'deki Kürtler, bu ülke yönetimi tarafından bugüne kadar vatandaş olarak kabul edilmedi. Suriye'deki Kürtler'e yönelik olarak 1960'lı yılların başından itibaren 'Araplaştırma' politikası izlendi. Suriye'deki Kürtler'e, Irak'takine benzer haklar verilebilir. Irak özerk bölgesi ile Suriye'deki Kürt bölgesinin birleşmesi gündemimizde değildir. Gelecekte ne olabileceğini hiç kimse bilemez. Hakların elde edilmesi barışçı yollar ve diyalog yoluyla talep edilebilir". (Not: Bugün Fırat'ın doğusunda ikinci gayri resmi Kürt devleti kuruldu.)
Barzani ile gurur duyulan yıllar
Erdoğan ve iktidarı açılımda sınır tanımıyordu. Öyle ki 23 Kasım 2013'te Başbakan Erdoğan: "Kuzey Irak Kürdistan bölgesindeki değerli kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyorum" diyordu.
Öyle ki, Barzani ülkemize davet edilmiş, devlet protokolü ile karşılanmış, AKP kongresinde 'seninle gurur duyuyoruz' sloganları atılmıştı.
Barzani şaşkınlığı açıkça dile getiriyordu: "Erdoğan'ın, Kürdistan demesi çok hoşuma gitti. Diyarbakır'da, Kürdistan bayrağıyla karşılanacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
Diyarbakır'da gördüğüm manzara hayal miydi, gerçek miydi diye düşündüm. Orada daha önce gizlice de olsa gördüğüm Kürdistan bayrağıyla seviniyordum. Kürdistan bayrağının alenen Diyarbakır sokaklarında dalgalanması beni çok duygulandırdı."
O gün Diyarbakır Belediye başkanı Osman Baydemir: "Değerli başkan (Barzani için) Kuzey Kürdistan'a hoş geldiniz. Bugün Güney Kürdistan'ın Başkanı, memleketi olan Amed'dedir. 90 yıllık tabu yıkıldı, Kürdistan kabul edildi' derken Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ise şöyle diyordu:
"Kürdistan kelimesini kullanıp, kullanmamayı tartıştık ve bugün kullanıldı. Bu ifade, uluslararası alanda kullanılıyor ama Türkiye'de kullanmayalım gibi söylemler vardı, bugün burada hepsi kullanıldı, bütün sınırları aşıp gidiyoruz, Türkiye rahatlıyor."
Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: "Bizden başka herkes bunu (Kürdistan) söyler. Bunu bir yerde birisinin söylemesi gerekiyordu. Bizim ülkemizde bunları söyleyenler de coğrafi bir bölge olarak bu ismi konuşurlar. Yoksa bizim yapımızda, anayasamızda, idari sistemimizde böyle bir şey yok. Sayın Başbakan, büyük bir kararlılıkla ismi ile hitap etti ve bundan dolayı da hiçbir eksiklik göstermedi."
Erdoğan'ın hedefi büyüktü
Başbakan Erdoğan: "Bu sadece bir başlangıç, çözüm süreci sadece bir yıl içinde bizi bu kadar değiştirdiyse birkaç yıl içinde olacakları varın siz hayal edin. Bu süreç bir kartopu gibi ilerleyecek. Doğu, Güneydoğu Anadolu değişecek. Diyarbakır değiştikçe; Irak değişecek, Suriye değişecek…
Osmanlı'ya gittikleri zaman Doğu–Güneydoğu'nun Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler, Doğu Karadeniz'in Lazistan eyaleti olduğunu görecekler; bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır" diyerek hedefini açıklıyordu.
2017'de Barzani tam bağımsızlık için referandum kararı aldı. Sandığa gittiler ve % 95 evet, aldılar.
Devlet Bahçeli, Kerkük için en az 5 bin ülkücü gönüllünün hazır olduğunu söyledi. Musul, Kerkük ve Süleymaniye için plaka bastırdı.
Şimdi Suriye topraklarında da ikinci Barzanistan var. Artı doğu ve güneydoğu illerimizin nüfus yapısı değişti ve Irak'ın kuzeyindeki Musul, Kerkük ve Süleymaniye'de BOP ateşi yeniden alevlendiriliyor.
Erdoğan ve Bahçeli ise birbirlerine nezaket ve iltifatta yarışıyorlar.
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025