Kendini aldatma

Bir topluluğu meydana getirenler, bir arada yaşamaya karar vermiş olanlardır. Bunun adı millettir. Yani millet bir arada yaşamaya karar vermiş insanlardır. Bir arada yaşamak için ortak değerler vardır. Bu değerlerin en önde geleni yaradılışın esası olan inanç birliğidir. İkinci faktör anlaşmayı sağlayan dil birliğidir. Bir kimsenin birkaç inancı olamaz çünkü din ALLAH (c.c) tarafından insanlara bildirilmiştir. Tek olmak zorundadır. Zamanla bir millet içerisinde inanç farklılıkları oluştuğunda, guruplaşmalar oluşur ve guruplaşmalar sonucu anlaşmazlıklar ve ileri seviyede parçalanmalar ortaya çıkar. Din bir toplumu bir arada tutan en güçlü değerdir. Dil anlaşma ve ihtiyaçları karşılama için yani toplum düzeninin devamı için kullanılan bir araçtır. Tek olmak zorunluluğu yoktur. Bir ülkenin zenginliği, o ülkedeki dil sayısı ile ölçülse yeridir. Elbette üzerinde yaşanacak bir toprak gereklidir ki, buna vatan denir. İnsanların ihtiyaçlarının temini için para denilen araca, vatanlarının korunması için orduya ihtiyaç olacaktır. Ülke içinde ise adalet dediğimiz hakların korunması yani kişiler arası hukukun düzenlendiği, ANAYASA gereklidir. Şu noktada bir açıklama gerekecektir. Allah(c.c) insanların yaşamlarında nasıl davranmaları gerektiğini çok açık ve kapsamlı olarak  bildirmiştir. Bu asla değişmez. O halde dinimizde anayasa Allah'ın bize sunduğu kitabı ve onun Peygamberinin uygulamalarıdır. Bu anayasa insanlığın her iki dünyasını kapsadığı halde insan oğlu kendi kafasından dünyada geçerli olan kul yapısı anayasalarını ön plana çıkarmışlardır. Bu sorun onların başına dert olmaktadır. Bizim görevimiz uymaktır. İyi de her başımıza geçene göre değişen yasalar en azından yaşanmış olaylara terslikler oluşturmaktadır ki, bunun verdiği ve aldığı hakların hesabını nasıl verebilirsiniz. Anayasaya göre suçlar değişir, devletin görevleri değişirse yaşanmış avantaj ve mağduriyetler nasıl telafi olacaktır. Anayasalar devletlerin bekasını temin edemiyorsa buna anayasa denmez. Ne yazık ki, şimdi gündemde olan Anayasa taslakları, ASLA milletimize ait olmayacaktır. AB'nin, ABD'nin BOBLAMAYASA'sıdır. Çünkü Türkiye milletinin kuruluşuna esas olan, ATATÜRK'ün anayasasından hiç bir yasa kalmamaktadır. Bu savaş ortamında Anayasaya sıra gelmesi henüz mümkün olamayacaktır. Bence daha zamanı değildir. Ve ihtiyaçta yoktur. Tabii bu görüş vatanını düşünen iktidarlar içindir. Füze Kalkanı, suriye ile, İran'la bozulan dostluk ve ilişkiler, Rusya'nın resti. Çin'in aldığı tavır, yetmedi, yıllar öncesi dersim olayları... Çok enterasandır ki, yetkili birileri çıkıp, saçmalıklara bir dur demiyor. Hele Meclis'teki muhalefet, üçüncü dünya harbine sebep olabilecek davranışlardan sakınması yolunda iktidarı uyarmada en küçük bir gayret göstermiyor. Onlardan beklenen, resmen, iktidara, "şu ABD, ve NATO şeytanına uyma. Kendine çeki düzen ver. Gelin Milli bir toplantı yapalım. Tüm parti başkanlarını toplayalım. Onların görüşlerini alalım. Siyasi bir birliktelikle dünyaya ve komşularımıza bir tavır koyalım" demiyor.  Devletimizi bir savaşa sokmamak en büyük başarıdır. Unutmayın! Sevgili Türk milleti!Kendimizi kandırmayalım, silkilip uyanalım.Zahmet olmazsa eğer tarihe inanalım.Artık global olduk, geçmiş, geçmişte kaldı demeyin.Küreden akan kan derelere karıştı, demokrasi yalanları, okyanusları aştı.Gaflet edip de inanıp, tekrar denemeyin.Kendine bile hayrı olmayanın, kimseye hayrı olmaz.Yaptığı kimsenin yanına kalmaz.Yakında bölmeye kalkışanlar bölünecektir.İlahi adalet inşaallah yerine gelecektir.