Savaşın doğa ve insanlık üzerinde sadece devam ettiği sürece bir etkisi yok. Savaş başlamadan başlayan yok etme süreci, savaşın bitimine müteakip ve hatta yüzyıllar sonrasına kadar devam ediyor. Savaş hazırlıklarının etkisi, savaşın etkisi ve savaş sonrasında yaşanan gelişmelerin etkisi. Yani savaş zihinlere girdikten itibaren başlayan yok olma süreci, nesiller sonrasına kadar devam ediyor. Modern silahların yaptığı insani yıkımın boyutuna bugüne kadar birçok savaşta tanıklık edildi ancak savaşın meydana getirdiği yıkımın sadece insan yaşamıyla sınırlı kalmadığı da çoğu zaman gözlerden kaçtı. Artık modern dünyamızda savaş çevrede ve doğal yaşamda da büyük bir yıkım oluşturuyor.
Doğal yaşam tükeniyor
Savaş hazırlıklarının çevre üzerindeki en büyük etkisi askeri tatbikatlar, füze denemeleri ve yeni askeri üslerin kurulması. Tatbikatlar ve denemelerde kullanılan silahlardaki kimyasal maddeler bitkisel yaşamı yok ettiği gibi, su ve hava kirliliğine yol açıyor, hayvan türlerine büyük zarar veriyor. Öyle ki savaşlarda kullanılmak üzere depolanmış ancak artık imha edilmesi gereken kimyasal maddelerin sadece Amerika Birleşik Devletleri'ndeki oranı 30 bin tonu, bu maddelerin imhasının maliyeti ise 65 milyar doları buluyor.
Yıllarca çocuklar
sakat doğuyor
Savaş sırasında yaşanan en büyük çevre felaketi ise ağır bombardımanlardan ve seçilen hedeflerden kaynaklanıyor. Bu çevresel yıkımın en büyük sorumlusu olarak da bombaların büyük bölümünde ve zırhlı araçlarda kullanılan seyreltilmiş uranyum gösteriliyor. Seyreltilmiş uranyum kurşundan 1.7 kat daha yoğun, patlamasıyyla birlikte havaya uranyum oksit yayıyor, solunum yoluyla bu maddeyi alan bir kişinin vücüdunda hayatı boyunca radyasyon etkisi oluşturuyor. 1991'de Körfez savaşı sırasında yoğun olarak kullanılan seyreltilmiş uranyumun askerlerdeki körfez sendromunun sorumlusu olduğu, savaşın ardından da Irak'ta çok sayıda sakat çocuğun dünyaya gelmesine neden olduğu belirtiliyor.
Toprak ölüyor
Bu tür saldırılarda kullanılan bombalar patladıkları zaman yaklaşık 3 bin derecelik bir sıcaklık meydana getiriyor. Bu sadece o bölgedeki hayvanların ve bitki örtüsünün değil toprağın alt katmanlarının da ölümü anlamına geliyor. Ve toprağın tekrar sağlıklı yapısına kavuşması için en az 1500 en fazla 7 bin yıl geçmesi gerekiyor.
Doğal yaşam tükeniyor
Savaş hazırlıklarının çevre üzerindeki en büyük etkisi askeri tatbikatlar, füze denemeleri ve yeni askeri üslerin kurulması. Tatbikatlar ve denemelerde kullanılan silahlardaki kimyasal maddeler bitkisel yaşamı yok ettiği gibi, su ve hava kirliliğine yol açıyor, hayvan türlerine büyük zarar veriyor. Öyle ki savaşlarda kullanılmak üzere depolanmış ancak artık imha edilmesi gereken kimyasal maddelerin sadece Amerika Birleşik Devletleri'ndeki oranı 30 bin tonu, bu maddelerin imhasının maliyeti ise 65 milyar doları buluyor.
Yıllarca çocuklar
sakat doğuyor
Savaş sırasında yaşanan en büyük çevre felaketi ise ağır bombardımanlardan ve seçilen hedeflerden kaynaklanıyor. Bu çevresel yıkımın en büyük sorumlusu olarak da bombaların büyük bölümünde ve zırhlı araçlarda kullanılan seyreltilmiş uranyum gösteriliyor. Seyreltilmiş uranyum kurşundan 1.7 kat daha yoğun, patlamasıyyla birlikte havaya uranyum oksit yayıyor, solunum yoluyla bu maddeyi alan bir kişinin vücüdunda hayatı boyunca radyasyon etkisi oluşturuyor. 1991'de Körfez savaşı sırasında yoğun olarak kullanılan seyreltilmiş uranyumun askerlerdeki körfez sendromunun sorumlusu olduğu, savaşın ardından da Irak'ta çok sayıda sakat çocuğun dünyaya gelmesine neden olduğu belirtiliyor.
Toprak ölüyor
Bu tür saldırılarda kullanılan bombalar patladıkları zaman yaklaşık 3 bin derecelik bir sıcaklık meydana getiriyor. Bu sadece o bölgedeki hayvanların ve bitki örtüsünün değil toprağın alt katmanlarının da ölümü anlamına geliyor. Ve toprağın tekrar sağlıklı yapısına kavuşması için en az 1500 en fazla 7 bin yıl geçmesi gerekiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.