Kapının önüne bir çıkabilsek ve bir iki tane okkalı taş kapıp fırlatabilsek bu havlayanların üzerine, o zaman hiç değilse bir kısmı kuyruklarını toplayıp kaçacaklar ve nefes alabileceğimiz bir alan açmış olacağız kendimize...
Kapıyı açıyoruz, pencereyi açıyoruz, hep bir ağızdan bütün bir asumanı vaveylaya veriyorlar. Bunlar, ağababaları adına, kemik karşılığı havlama işine kurulu zavallılar. Bunları kemikle besleyenler ise; deveyi hamutuyla götürmek için gürültüden yararlanan uluslararası soyguncular.
Kadim İslam memleketlerinde, İslam mimarisinin şaheserlerini temelinden kazıma, işine soyunanlar ve o beldelerde yaşayan mazlum Müslümanları katlederek soylarını kurutma soysuzluğunu üstlenmiş olanlar, açtıkları cephelerde ölüm makinalarını, arka planda da yalan ve yaygara makinalarını çalıştırmaktadırlar. Yalan ve yaygaraya muhatap olan kardeşler; oluşturulan suni gündem ve gürültülerin etkisinde kalarak, diğer bölgelerde bizzat etleri yenilen, kıtır kıtır doğranan, namusları kirletilen kardeşlerinin elim dertlerinden bihaber yaşamaktadırlar. Hatta yalancı ve yaygaracıların dolduruşuna gelerek kardeşlerini dilleriyle incitmektedirler.
Birileri, "İslam dünyası diye bir şey yok, kendi doğruları ile yaşayan Müslümanlar var" dedi ise de onun kusuruna bakılmaya... O şimdilerde Sam amcanın sakalını taramakla meşgul olduğu için, tüm dünyaya, tüm gelişmelere Sam amcanın gözü ile, gözlüğü ile bakıyor. O yüzden bilemez, İslam dünyası var mı, yok mu, o dünyada insanlar kitleler halinde haç işaretine ve çan sesine kurban ediliyor mu, edilmiyor mu?
Halbuki haçlı dünyası, onbeş asırdır var olan İslam aleminde işlediği cinayetleri, yaptığı katliamları, kirlettiği namusları gölgelemek için, gündemden düşürmek için yine, onbeş asırdır süregelen kurban ibadetini diline doluyor. Hayvanlara merhametten söz ederken Müslümanların kurban edilişini dikkatlerden kaçırıyor.
ABD'nin şerrinden emin olmak için Avrupa Birliği'ne girilmesi gerektiğini savunan zavallı hacı-hoca takımı, AB üyesi ülkelerin mesela İngilizlerin Irak'taki vahşet fotoğraflarını görünce apışıp kaldılar. Onlar şimdi köleliğe başka gerekçeler arıyorlar.
Herhangi bir salon toplantısında, Müslümanların hanımının, kızının nereye nasıl oturacağına kadar burnunu sokan, havlamasını sürdüren bu kemik yalayıcıları, belli ki önlerine kemik atanların namussuzluklarını gizlemekle de görevliler ve efendilerinin cürümlerine ortaklar oluşturma peşindedirler.
Kapınızın önüne kadar gelmiş, eşiğinizin dibine kadar sokulmuş olan bu garip mahluklar ne zaman koro halinde havlamaya başlarlarsa anlayın ki; ümmet-i Muhammed'in bir parçası daha koparılıyor.
Kapıyı açıyoruz, pencereyi açıyoruz, hep bir ağızdan bütün bir asumanı vaveylaya veriyorlar. Bunlar, ağababaları adına, kemik karşılığı havlama işine kurulu zavallılar. Bunları kemikle besleyenler ise; deveyi hamutuyla götürmek için gürültüden yararlanan uluslararası soyguncular.
Kadim İslam memleketlerinde, İslam mimarisinin şaheserlerini temelinden kazıma, işine soyunanlar ve o beldelerde yaşayan mazlum Müslümanları katlederek soylarını kurutma soysuzluğunu üstlenmiş olanlar, açtıkları cephelerde ölüm makinalarını, arka planda da yalan ve yaygara makinalarını çalıştırmaktadırlar. Yalan ve yaygaraya muhatap olan kardeşler; oluşturulan suni gündem ve gürültülerin etkisinde kalarak, diğer bölgelerde bizzat etleri yenilen, kıtır kıtır doğranan, namusları kirletilen kardeşlerinin elim dertlerinden bihaber yaşamaktadırlar. Hatta yalancı ve yaygaracıların dolduruşuna gelerek kardeşlerini dilleriyle incitmektedirler.
Birileri, "İslam dünyası diye bir şey yok, kendi doğruları ile yaşayan Müslümanlar var" dedi ise de onun kusuruna bakılmaya... O şimdilerde Sam amcanın sakalını taramakla meşgul olduğu için, tüm dünyaya, tüm gelişmelere Sam amcanın gözü ile, gözlüğü ile bakıyor. O yüzden bilemez, İslam dünyası var mı, yok mu, o dünyada insanlar kitleler halinde haç işaretine ve çan sesine kurban ediliyor mu, edilmiyor mu?
Halbuki haçlı dünyası, onbeş asırdır var olan İslam aleminde işlediği cinayetleri, yaptığı katliamları, kirlettiği namusları gölgelemek için, gündemden düşürmek için yine, onbeş asırdır süregelen kurban ibadetini diline doluyor. Hayvanlara merhametten söz ederken Müslümanların kurban edilişini dikkatlerden kaçırıyor.
ABD'nin şerrinden emin olmak için Avrupa Birliği'ne girilmesi gerektiğini savunan zavallı hacı-hoca takımı, AB üyesi ülkelerin mesela İngilizlerin Irak'taki vahşet fotoğraflarını görünce apışıp kaldılar. Onlar şimdi köleliğe başka gerekçeler arıyorlar.
Herhangi bir salon toplantısında, Müslümanların hanımının, kızının nereye nasıl oturacağına kadar burnunu sokan, havlamasını sürdüren bu kemik yalayıcıları, belli ki önlerine kemik atanların namussuzluklarını gizlemekle de görevliler ve efendilerinin cürümlerine ortaklar oluşturma peşindedirler.
Kapınızın önüne kadar gelmiş, eşiğinizin dibine kadar sokulmuş olan bu garip mahluklar ne zaman koro halinde havlamaya başlarlarsa anlayın ki; ümmet-i Muhammed'in bir parçası daha koparılıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025