Kaderle gelene sabırla bak
Emirlere imtisal et. Yasakları yapma. Kaderin
getirdiği şeylere sabırla bak. Dünyalık işleri kalbinden at. Buna erebilirsen, her arzun yerine gelir. Bu hâli
taşımadan laf etmek, ancak hezeyan olabilir.
24.06.2012 00:00:00
Bu hâle eren için Hak kapısından çevirecek ve yoldan alıkoyacak kimse olamaz. Bu hâli benliğinde bulunduran kimsenin savaş erleri, zaferden geri edilemez. Ordusu hezimete uğratılamaz. Kuşu susturulamaz. Tevhid kılıcı için bir hudut çizilemez. İhlâs adımları yürümekle yorulmaz. Hiçbir iş ona güç gelmez. Hiçbir kapı, önünde kapalı durmaz; açılınca da kapanmaz. Önünde kapılar uçar, kilitler açılır, yönler fethedilir. O, Hak Teâlâ'nın huzuruna varıncaya kadar, kimse durdurmaya güç yetiremez. Bu hâl, Hak tarafından ona bir lütuf olur. Bu lütfu bulduktan sonra onun köşesinde uyur. Hak ona fazlından yedirir; ülfet hâlinden içirir. Bunları bulduktan sonra beşer kalbinin hatırlamadığını bulur. Kulakların işitmediğini duyar. Gözlerin görmediğini görür.
***
Hak Teâlâ'nın fazlını, keremini bulduktan sonra, o büyük insan halk arasına yine katılır. Sebebi; onlara hidayet yolunu göstermesi ve mülk sahibi kılması… Çünkü o kul, sonsuz manevî bir mülke sahiptir. Elinde bulunan cümle şeyi bütünü ile halka dağıtır. Bu öyle bir kuldur ki, Hakk'a vasıl olmuş, onu görmüş ve masivâ denen Hakk'ın zâtından gayri şeyleri bilmiştir. Artık işi, yâni yeni vazifesi, halkla uğraşmaktır. Onlarla uğraşır, düzeltmek için başlarına vurur. Halka önderdir. Hakk'ın kapısını gösteren bir elçidir. Bu zâta melekût âleminde "Azîm" ismi verilir. Bütün yaratılmışlar, onun kalp ayağı altında durur. Ve ondan gölgelenir.
Bu hâlleri işitip heyecana kapılma. Sen, bir iddiacısın. Sana ait olmayan ve yanında bulunmayan şey için iddia peşindesin. Nefsin seni istilâ etmiş. Halk, dünya hep birden kalbini sarmış. Dünya ile halk, sana göre Allah'tan -hâşâ- daha büyük… Sen, Allah yolcularına karşı haddini aştın ve onların sayısına katılamadın. İşaret ettiğim şeylere ermek dilersen bütün fâni şeylerden kalbini temizlemeye bak. Emirlere imtisal et. Yasakları yapma. Kaderin getirdiği şeylere sabırla bak. Dünyalık işleri kalbinden at. Bunları yaptıktan sonra bana gel. Bu hâlden sonra seninle konuşabilirim ve sonrasını anlatırım. Buna erebilirsen, her arzun yerine gelir. Bu hâli taşımadan laf etmek, ancak hezeyan olabilir.
***
Yazık, elinden bir lokma çıksa, bir tane kaybetsen yahut bir olacak işin olmasa kıyameti koparırsın. Allah'a kızarsın. Hırsını, evinde duran zavallı zevceni dövmekle, yavruna vurmakla çıkarmak istersin. Dinine söversin. Peygamber'e küfredersin. Eğer ayık kimselerden, akıllı ve Hakk'ı murakabe eden kimselerden olsaydın, Allah'ın huzurunda olduğunu bilir, sükûtu tercih eder, O'nun fiil tecellisini görür, olan işlerin cümlesini kendine birer nimet kabul ederdin.
Eğer niza çıkarmadan dursaydın, şükür yolunu tutsaydın, küfür yolunu tutmayıp razı olsaydın. O'na darlık göstermeden sessizce dursaydın ve şikâyet etmeseydin, sana şöyle denirdi: "Allah kuluna kâfi değil mi?" (Zümer, 39/36)
***
Hak Teâlâ'nın fazlını, keremini bulduktan sonra, o büyük insan halk arasına yine katılır. Sebebi; onlara hidayet yolunu göstermesi ve mülk sahibi kılması… Çünkü o kul, sonsuz manevî bir mülke sahiptir. Elinde bulunan cümle şeyi bütünü ile halka dağıtır. Bu öyle bir kuldur ki, Hakk'a vasıl olmuş, onu görmüş ve masivâ denen Hakk'ın zâtından gayri şeyleri bilmiştir. Artık işi, yâni yeni vazifesi, halkla uğraşmaktır. Onlarla uğraşır, düzeltmek için başlarına vurur. Halka önderdir. Hakk'ın kapısını gösteren bir elçidir. Bu zâta melekût âleminde "Azîm" ismi verilir. Bütün yaratılmışlar, onun kalp ayağı altında durur. Ve ondan gölgelenir.
Bu hâlleri işitip heyecana kapılma. Sen, bir iddiacısın. Sana ait olmayan ve yanında bulunmayan şey için iddia peşindesin. Nefsin seni istilâ etmiş. Halk, dünya hep birden kalbini sarmış. Dünya ile halk, sana göre Allah'tan -hâşâ- daha büyük… Sen, Allah yolcularına karşı haddini aştın ve onların sayısına katılamadın. İşaret ettiğim şeylere ermek dilersen bütün fâni şeylerden kalbini temizlemeye bak. Emirlere imtisal et. Yasakları yapma. Kaderin getirdiği şeylere sabırla bak. Dünyalık işleri kalbinden at. Bunları yaptıktan sonra bana gel. Bu hâlden sonra seninle konuşabilirim ve sonrasını anlatırım. Buna erebilirsen, her arzun yerine gelir. Bu hâli taşımadan laf etmek, ancak hezeyan olabilir.
***
Yazık, elinden bir lokma çıksa, bir tane kaybetsen yahut bir olacak işin olmasa kıyameti koparırsın. Allah'a kızarsın. Hırsını, evinde duran zavallı zevceni dövmekle, yavruna vurmakla çıkarmak istersin. Dinine söversin. Peygamber'e küfredersin. Eğer ayık kimselerden, akıllı ve Hakk'ı murakabe eden kimselerden olsaydın, Allah'ın huzurunda olduğunu bilir, sükûtu tercih eder, O'nun fiil tecellisini görür, olan işlerin cümlesini kendine birer nimet kabul ederdin.
Eğer niza çıkarmadan dursaydın, şükür yolunu tutsaydın, küfür yolunu tutmayıp razı olsaydın. O'na darlık göstermeden sessizce dursaydın ve şikâyet etmeseydin, sana şöyle denirdi: "Allah kuluna kâfi değil mi?" (Zümer, 39/36)