Topkapı Sarayı'nda, 21/37 no'lu 'gümüş tas' olarak kayıtlarda geçen 'Kadeh-i Şerif'in, Hz. Resulullah'tan bir hatıra olarak 1400 küsur yıl öncesinden bugüne muhafazasına devam ediliyor.
Kadeh-i Şerif', Sahabe-i Kiram'dan Sehl bin Sa'd (ra) tarafından saklanarak Halife Ömer bin Abdülaziz'e hediye edilmişti; bir süre Kalkaşendi isimli bir ulema ailesi tarafından himaye edildikten sonra Yavuz Sultan Selim dönemine intikal eden Kadeh-i Şerif, Osmanlı'dan günümüze ulaşmayı başarmıştır. Uzun yıllar, Topkapı Sarayı'nda bulunduğu unutulan Peygamber yâdigarı kâsenin, yaklaşık üç asırdır Hırka-i Saadet Dairesi'nde tutizlikle muhafaza edildiği belirlendi.
Medine'de en son vefat
eden sahabi
Kadeh-i Şerif'in hikayesi ise oldukça anlamlı. Saadet Asrı'nın mutlu günlerinden birinde Medine'de, Hazreti Peygamber (sav) ve ashabından bazı zâtlar bir yerden dönmektedirler. Benî Sâide Sofası denilen mevkide istirahat etmek için oturulur. Efendimiz (sav), Sehl ibni Sa'd'a dönerek, "Ya Sehl, bizleri bir sulasan." buyurur. Bu emri saadet vesilesi bilen Sehl de tahtadan bir kap ile Efendimiz ve ashabına su dağıtır.
Sekiz yaşında iken Bedir Savaşı'nda babasını şehit veren ve Resulullah vefat ettiğinde henüz 15 yaşlarında olan Sehl bin Sa'd (ra), Medine'de en son vefat eden sahabi unvanına sahiptir. Hicri 91 yılında 96 yaşında vefat etmiştir. Sehl, Hz. Peygambere su ikram ettiği o ağaçtan kadehi yıllarca hatıra olarak saklar. Kadehin, yıllar sonra bir sohbet meclisinde iken Halife Ömer bin Abdülaziz'e hediye edildiğini yazan kaynaklar, Ömer bin Abdülaziz'in, Hz. Peygamber Efendimiz'in dudaklarının ve ellerinin değdiği mübarek kaseyi şifa umuduyla yıllar boyu sakladığını kaydediyor.
Ömer bin Abdülaziz'in,
Peygamber sevgisi
Adaletiyle ün salarak tarihe 'İkinci Ömer' ismiyle geçen 7. Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz'in, Resulullah'a karşı çok hürmetkâr bir şahsiyet olduğu, öyle ki, Medine'de vali iken Efendimiz'in (sav) ayak bastığı yerleri adım adım dolaştığı, namaz kıldığı yerlerde namaz kıldığı, önemli olayların geçtiği her yeri ziyaret ettiği belirtiliyor.
Ömer bin Abdülaziz'in, Resulullah'ın dudaklarının ve ellerinin değdiği kadehle birlikte, yine Ona ait hurma yaprakları ile örülmüş bir serir, içi hurma yaprakları ile dolu deriden bir yastık, büyükçe bir çanak, elbise, el değirmeni, sadak ile bir kadife yorganı da hürmeten himaye ettiği; hastalandığında ise sıhhat bulmak umuduyla üzerinde Efendimiz'in terinin hâlâ misk gibi koktuğu yorganın suyu ile yıkandığı kaynaklar arasında yazılı.
Kadeh-i Şerif'in özgeçmişi
Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi'nde bulunan Kadeh-i Şerif, ağaçtan yapılmıştır. Çapının ölçüsü: dıştan 20, içten 16 cm; yüksekliği dıştan 8, içten 6 cm; kalınlığı ise 2 cm. Zaman içinde yıprandığı, adeta dağılacak gibi bir hal aldığı için dışı gümüşle kaplanmış. Yıpranan kısımları da siyah bir madde ile doldurulmuş. Dış kısmındaki kalem işi desenlerle bezeli gümüş kaplamanın etrafını sülüs hattıyla Ayete'l Kürsi yazılı kitabe çeviriyor. Aynı kitabe, kâse'nin dip kısmında da sülüs hattıyla bir madalyon şeklinde yer alıyor.
Ağız kısmında ince bir yazı ile kadehin özgeçmişi kayıtlıdır. Yazılanlara göre, Hazreti Sehl tarafından muhafaza edilen Kadeh-i Şerif, bir müddet Kalkaşendi ismiyle tanınan bir ulema ailesi tarafından korunmuş, hicri 921 yılında da Şam emirlerinden Emir Sibay'ın eline ulaşmış. Kaplamasında Emir Sibay tarafından teslim alındığı tarih olarak Hicri 921 kaydedilmiş. Şam'ın Osmanlılar tarafından fethedildiği Hicri 922 (Miladi 1515/16) yılında, Şam'ın, Memlük ordusunun Mercidabık'ta imhası sonunda 28 Eylül 1516'da kapılarını Yavuz Sultan Selim'e açmasıyla birlikte Kadeh-i Şerif'in Yavuz Sultan Selim'in himayesi altına girdiği sanılırken kaynaklardaki bilgiler, kâsenin en son Ömer bin Abdülaziz devrine kadar ulaştığı ve o dönemden bugüne ulaşabildiğini gösteriyor.
Kadeh-i Şerif', Sahabe-i Kiram'dan Sehl bin Sa'd (ra) tarafından saklanarak Halife Ömer bin Abdülaziz'e hediye edilmişti; bir süre Kalkaşendi isimli bir ulema ailesi tarafından himaye edildikten sonra Yavuz Sultan Selim dönemine intikal eden Kadeh-i Şerif, Osmanlı'dan günümüze ulaşmayı başarmıştır. Uzun yıllar, Topkapı Sarayı'nda bulunduğu unutulan Peygamber yâdigarı kâsenin, yaklaşık üç asırdır Hırka-i Saadet Dairesi'nde tutizlikle muhafaza edildiği belirlendi.
Medine'de en son vefat
eden sahabi
Kadeh-i Şerif'in hikayesi ise oldukça anlamlı. Saadet Asrı'nın mutlu günlerinden birinde Medine'de, Hazreti Peygamber (sav) ve ashabından bazı zâtlar bir yerden dönmektedirler. Benî Sâide Sofası denilen mevkide istirahat etmek için oturulur. Efendimiz (sav), Sehl ibni Sa'd'a dönerek, "Ya Sehl, bizleri bir sulasan." buyurur. Bu emri saadet vesilesi bilen Sehl de tahtadan bir kap ile Efendimiz ve ashabına su dağıtır.
Sekiz yaşında iken Bedir Savaşı'nda babasını şehit veren ve Resulullah vefat ettiğinde henüz 15 yaşlarında olan Sehl bin Sa'd (ra), Medine'de en son vefat eden sahabi unvanına sahiptir. Hicri 91 yılında 96 yaşında vefat etmiştir. Sehl, Hz. Peygambere su ikram ettiği o ağaçtan kadehi yıllarca hatıra olarak saklar. Kadehin, yıllar sonra bir sohbet meclisinde iken Halife Ömer bin Abdülaziz'e hediye edildiğini yazan kaynaklar, Ömer bin Abdülaziz'in, Hz. Peygamber Efendimiz'in dudaklarının ve ellerinin değdiği mübarek kaseyi şifa umuduyla yıllar boyu sakladığını kaydediyor.
Ömer bin Abdülaziz'in,
Peygamber sevgisi
Adaletiyle ün salarak tarihe 'İkinci Ömer' ismiyle geçen 7. Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz'in, Resulullah'a karşı çok hürmetkâr bir şahsiyet olduğu, öyle ki, Medine'de vali iken Efendimiz'in (sav) ayak bastığı yerleri adım adım dolaştığı, namaz kıldığı yerlerde namaz kıldığı, önemli olayların geçtiği her yeri ziyaret ettiği belirtiliyor.
Ömer bin Abdülaziz'in, Resulullah'ın dudaklarının ve ellerinin değdiği kadehle birlikte, yine Ona ait hurma yaprakları ile örülmüş bir serir, içi hurma yaprakları ile dolu deriden bir yastık, büyükçe bir çanak, elbise, el değirmeni, sadak ile bir kadife yorganı da hürmeten himaye ettiği; hastalandığında ise sıhhat bulmak umuduyla üzerinde Efendimiz'in terinin hâlâ misk gibi koktuğu yorganın suyu ile yıkandığı kaynaklar arasında yazılı.
Kadeh-i Şerif'in özgeçmişi
Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi'nde bulunan Kadeh-i Şerif, ağaçtan yapılmıştır. Çapının ölçüsü: dıştan 20, içten 16 cm; yüksekliği dıştan 8, içten 6 cm; kalınlığı ise 2 cm. Zaman içinde yıprandığı, adeta dağılacak gibi bir hal aldığı için dışı gümüşle kaplanmış. Yıpranan kısımları da siyah bir madde ile doldurulmuş. Dış kısmındaki kalem işi desenlerle bezeli gümüş kaplamanın etrafını sülüs hattıyla Ayete'l Kürsi yazılı kitabe çeviriyor. Aynı kitabe, kâse'nin dip kısmında da sülüs hattıyla bir madalyon şeklinde yer alıyor.
Ağız kısmında ince bir yazı ile kadehin özgeçmişi kayıtlıdır. Yazılanlara göre, Hazreti Sehl tarafından muhafaza edilen Kadeh-i Şerif, bir müddet Kalkaşendi ismiyle tanınan bir ulema ailesi tarafından korunmuş, hicri 921 yılında da Şam emirlerinden Emir Sibay'ın eline ulaşmış. Kaplamasında Emir Sibay tarafından teslim alındığı tarih olarak Hicri 921 kaydedilmiş. Şam'ın Osmanlılar tarafından fethedildiği Hicri 922 (Miladi 1515/16) yılında, Şam'ın, Memlük ordusunun Mercidabık'ta imhası sonunda 28 Eylül 1516'da kapılarını Yavuz Sultan Selim'e açmasıyla birlikte Kadeh-i Şerif'in Yavuz Sultan Selim'in himayesi altına girdiği sanılırken kaynaklardaki bilgiler, kâsenin en son Ömer bin Abdülaziz devrine kadar ulaştığı ve o dönemden bugüne ulaşabildiğini gösteriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.