Dünya'da iyilik hareketleri birer, birer yok oluyor veya amacından uzaklaşıyor, uzaklaştırılıyor. Kişilerin çıkar örgütleri haline geliyor. Tabii, bir de yandaşlarının…
Bu ne zamana kadar sürecek? Yasaların gücü kötü insanlar karşısında pek etkili olmuyor. Etkili olan tek şey güç… Eğer güç sahibi iseniz kendinizi savunup koruyabiliyorsunuz. Bütün dünyada dengeler maalesef değişti. Yeni dünya düzeni insanlar arasındaki yaşam standartlarını sınıflaştırırken, gelir adaletsizliğini de körüklüyor.
Bu durum bana göre üçüncü dünya savaşına kadar böyle sürecek. Çünkü insanlar ancak ölüm denilen, esaret denilen, açlık denilen, hasret denilen, evsiz-yersiz yurtsuz kalma denilen duygu cambazları ile tanıştıkları zaman akıllanıyorlar. Bakın Japonya ve Almanya'ya… İkinci dünya savaşının mutlak mağlupları olmalarına rağmen bugün dünya ekonomisinin ve yaşam biçiminin patronları oldular. Bizler galipleri veya tarafsızları olduğumuz halde ekonomik krizlerle, yokluk ve yoksulluk ile savaşmaya devam ediyoruz.
* * *
Bundan böyle bir dünya savaşı göze alınır mı?
Elbette… Geçmişteki savaşların ortaya çıkma nedenleri bugün aynısı ile mevcut. Konu sadece güç gösterisi değil. Dünyaya hâkim olma, kıtalar bazında karar veren ve yöneten olmak önemli. Bugün sadece bir ülkenin yönetilmesi dünya politikasında bir anlam ifade etmiyor. Kıta Avrupa'sındaki savaşların tümü, ülkeler üzerindeki baskıyı arttırmak ve onların ellerinde bulunan değerlerin sözde adil bir biçimde zapt edilmesi için yapıldı.
Giderek azalan tarım üretimi açlığın habercisi.
Su kaynaklarının kuruması susuzluğun habercisi.
Küresel iklim değişiklikleri ise yaşama alanlarının değişmesinin bir habercisi.
Tüm bunları alt alta sıraladığınızda müreffeh ülkelerin kaybettikleri şeyleri komşu ülkelerden temin etmeleri kaçınılmaz oluyor. Bunun da iki yolu var. Ya satın alır ve komşunuzu zengin edersiniz, ya da onun sahibi olduğu kaynakları ele geçirir; kendi yaşamınızı idame ettirirsiniz.
Bugün pek çok ülke tarım ürünlerine muhtaç. Suya muhtaç. Sağlıklı yaşam alanlarına muhtaç…
Bütün bunların temininde güçlük çekiliyor. Türkiye elindeki bu değerlerin farkında mı? Bilemem… Ancak bizim tarımımız henüz istenilen düzeyde makineli tarıma geçmiş değil. İnsan emeği yoğun bir biçimde üretim yapılıyor. Tek yatırımı tohum, gübre, gündelikçi parası… Sulama ise doğal yollar ile yapılıyor. Yağmurların yardımcı gücü sulama maliyetlerini düşürüyor. Ancak tarım ürünlerini satmaya geldiği zaman, satın alanın sınırlayıcı hükümleri devreye giriyor. Üreticinin masraflarını karşılayıp çok az bir pay bırakarak gelecek yıl için borçlandırmak yaygın. Sonuçta ülkenin ürünleri dış pazarda ucuz fiyatla satılırken, iç pazarda ya hiç bulunmuyor, ya da pahalı fiyatlar ile satılıyor. Peki neden dış pazarda ucuz? Çünkü siz borcunuz olanlara ürününüzü pahalı bir fiyata satamazsınız.
Eğer Uludağ'ın suyunu İngiltere'de, Mısırda, Afrika'da şişe suyu olarak buluyorsanız, fiyatı da mineralli su ile aynı ise bu sizin gurur duyacağınız bir şey değildir. Kâr ettiğinizden değil, suyunuzun diğer sulardan ucuza verdiğinizdendir. Gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı tüketimleri nedeni ile Uludağ'ın fauna ve florası değişmektedir. Çünkü normalde akan pınarlar, dereler, su kaynakları zapt edilmiş, doğanın su akışına kilit vurulmuştur.
Yeni yaşam yerleri arayan Arapların ve Avrupalıların kıyılarımızı işgal etmelerine, oralardan ev ve toprak alımı yapmalarına fazla takılmayın. Çünkü onların paraları var. Biz arsalarımızı pahalıya verdiğimizi, kar ettiğimizi zannederek vatan toprağını satıyorsak bu bizim tercihimizdir. Unutmayalım ki Filistin'de İsrail devleti de önce topraklar satın alınarak kuruldu, şimdi işgal altında.
İyilerle kötülerin savaşı hep devam edecek. Umarız bazı gerçekleri üçüncü dünya savaşı çıkmadan fark eder ve kendimize çeki düzen veririz…
Kalın sağlıcakla…
- Haydar Hoca'yı hatırlarken… / 06.08.2024
- Kıyılarda sorun büyük… / 05.08.2024
- Bir kral, bir prenses ve bir Demir Leydi / 28.07.2024
- Koca Nazım… / 04.06.2024
- Bizim 19 Mayıslarımız… / 19.05.2024
- Helallik / 14.05.2024
- Gerçek… / 18.01.2024
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023