ABD, Suriye'ye ha saldırdı, ha saldıracak derken, saldırı ihtimali, Suriye'nin kimyasal silâhları teslim etmesi karşılığında şimdilik rafa kaldırıldı. Bu gelişme, birçok devlet tarafından olumlu karşılandı. Savaşın olmaması elbette olumlu bir gelişmedir. Ancak, savaş olmasın diye bir ülkeye haksızlık, diğerine de ayrıcalık tanınmamalıdır. Maalesef, alınan kararla, tam da bu yapıldı, yani Suriye apaçık haksızlığa uğratıldı, İsrail'e ise yine ayrıcalık tanındı.Suriye, kimyasal silâhları, İsrail'de nükleer silâh bulunduğu için caydırıcı olsun diye edinmişti. Madem, Suriye'nin kimyasal silâhları teslim etmesi isteniliyor, o zaman İsrail'in de hiçbir uluslararası antlaşmayı imzalamayarak elde ettiği nükleer silâhları teslim etmesi istenmeli, etmiyorsa, buna zorlanmalıdır. 'Nükleer Silâhların Yaygınlaştırılmasını Önleme Antlaşması'na göre nükleer silâh, sadece ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin'de olacaktı. Aslında bu antlaşma da adalet içermiyor. Söz konusu silâhlar kötüyse, ortadan kaldırılması gerekiyorsa, büyük-küçük tüm ülkeler buna uymalı, hiçbir ülke istisna tutulmamalıdır. Neyse, bazı devletlere böyle bir ayrıcalık konuldu diyelim, peki, İsrail'in ne özelliği var ki, o da bu ayrıcalıktan yararlanıyor?ABD ve İsrail, aman İran nükleer silâha sahip olmasın diye yırtınıyor. Hâlbuki nükleer silâhı kullanmada sabıkalı ülkelerin başında ABD ve İsrail yer almaktadır. ABD, nükleer silâhla Hiroşima'da 140 bin, Nagazaki'de 80 bin insan öldürdü. Vietnam Savaşı'nda da Napalım ve Turuncu Unsuru kullanan ABD'nin bu eylemini, 'Dünya Barış Konseyi'nin, 'Bilimsel Uluslararası Koalisyonu'nu bir raporla ispatlamıştır. ABD, Vietnam Savaşı'nda çoğunlukla sivil bölgelere olmak üzere 400 bin ton Napalım atmıştır.ABD, İran-Irak savaşında Saddam'a kimyasal silâh sağladı ve kullanması için onu teşvik etti. Saddam'ın kimyasal silâh saldırısıyla İran'da en az 20 bin insan öldü ve bu saldırı, İran'ın barış masasına oturmasına neden oldu. ABD, tüm antlaşmaların hilâfına Irak'ta da Beyaz Fosfor, Napalım, Azaltılmış Uranyum kullanmıştır. Son zamanlarda yapılan bir araştırmaya göre Felluce'de sakat doğumlar ve genç çocuklarda farklı kanser türleri görülmektedir. ABD, hâlâ daha kimyasal silâhları geliştirmek için çalışmalar yapmaktadır. Kimyasal silâhların yanında biyolojik silâhları da ihmal etmeyen ABD, bu alanda da uzun zamandan beri faaliyet göstermektedir. "9 Haziran 1969'da ABD Temsilciler Meclisi Tahsisat Alt Komitesi'nde konuşan Dr. D. M. McArtor gelecek 5-10 yıl içinde üretmeye başlayacakları bağışıklık sisteminde çöküntüye yol açacak biyolojik ajan çalışmaları için 10 milyon dolar istemektedir? Dr. McArtor'un konuşma yaptığı tarihten 5-10 yıl sonra doğrudan bağışıklık sistemini çökerterek ölümlere neden olan hastalıkların (Ebola-AIDS gibi) ortaya çıkması ve hastalıkların dünyanın belirli yerlerinde ve özellikle eski sömürgelerde yoğunlaşması, üzerinde önemle durulması ve düşünülmesi gereken bir başlangıç noktasıdır." (Bkz. Mustafa Çınkı, Rant Lordlar, s.130-131).ABD bunları yaparken ortağı, kan kardeşi İsrail de boş durmadı. O da aynı silâhları masum Filistinli Müslümanlara karşı defalarca kullanmıştır. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır? Bir silâh, ABD ve İsrail'de olursa normal, Müslümanlarda olursa en büyük suç sayılıyor. İsrailli tarihçi Martin van Creveld şöyle diyor: "Elbette İran'ın nükleer silâha sahip olmasını istemiyoruz. Ama şunu söyleyebilirim ki, eğer İranlılar nükleer silâh üretmiyorlarsa aptaldırlar." İsrail'in hedefinde olduğu halde, onun silâhıyla silâhlanmayan gerçekten aptaldır.Sonuç olarak deriz ki, AKP iktidarının önüne büyük bir fırsat doğdu. AKP iktidarı, Suriye'nin kimyasal silâhlarıyla birlikte İsrail'in nükleer silâhlarını da gündeme getirmelidir. Müslümanların gönlünü kazanmak için içi boş ve arkası gelmeyen söylemlerle İsrail'e saldıracağına bunu yapsın. Böyle yapması, belki günahlarına bir nebze kefaret olabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018