İsrail adındaki devlet dünya sahnesine 14 Mayıs 1948'de çıktı. Bu devleti ilk tanıyan ülkelerin ABD ve Sovyet Rusya olması gerçekten dikkat çekici idi. Bir başka çekici husus ise İsrail'in doğuşuna İngiltere'nin çanak tutması idi. Şöyle ki İngiltere o dönemde dünyaya nizamat verdiği kabul edilen ülkelerden biriydi. 14 Mayıs 1948 tarihi ise 16 Mayıs 1916'da Sykes-Pickot Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğuna ait toprakların İngiltere, Fransa ve Rusya arasında bölüştürülmesi neticesinde ortaya çıkan manda yönetimine İngiltere'nin son verip çekildiği tarihti.
2 Kasım 1917'de İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Arthur James Bolfour, büyük bir bankacılık ailesi olan Yahudi Rothschild'lerin İngiltere kanadı mensubu Lord Walter Rothschild'e bir mektup yazıyor ve şunları söylüyordu: "Majestelerinin hükümeti Filistin'de Yahudi halkı için milli bir yuva kurulmasını müspet karşılamakta ve bu amacın gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elindeki tüm imkânları kullanmaya hazır bulunmaktadır" (Temmuz 1995 Mesaj Dergisi) diyor ve İngiltere tarihi misyonlarından birini ortaya koyuyordu.
İngiltere gerçekten de bu mektuptaki taahhüdüne sadık kaldı ve mandası altında bulunan Yafa, Hayfa, Tel Aviv gibi sahil şehirlerinin de içinde bulunduğu tüm güney Filistin'e Yahudi göçünün hızlanması gündeme geldi. Bir taraftan Yahudiler gayrimenkul üstüne gayrimenkul satın alırken, diğer taraftan Yahudilere ait şirketler çeşitli imtiyazlarla donatıldı. Bu husus hem mülkiyet hem de demografik yapının yerli halkın aleyhine bozulması sonucunu doğurdu. Öyleki 1920'lerde Yahudilerin elinde bulunan Filistin toprağı %2.5 iken 1945'te bu oran %5.7'ye çıktı. 1922'deki sayımda 673.388 kişi ile nüfusun %89'unu Araplar, 83.974 kişi ile de %11'ini Yahudiler teşkil ediyordu. 1948'e gelindiğinde ise, Filistin'e 323.951 Yahudinin daha gelip yerleşmesi dikkat çekici idi. Bu gelişmeye engel olmak isteyen Filistinli Araplar ise karşılarında İngiliz askerlerinin silahlarından çıkan kurşunları buluyorlardı. Bu kurşunların hayatlarına son verdiği Filistinli sayısı 50.000 kişi civarında idi.
Bu gelişmelere bağlı olarak Emmanuel Karasu adındaki bir Yahudi, "Devlet-i Ali Osmani bünyesinde Filistin deki Yahudilere bazı ayrıcalıklar tanınması karşılığında şahsi hazinenize vereceğimiz 5 milyon altın lirayı ve faizsiz olarak 10 yıl sonra ödemek üzere devlet hazinesine vereceğimiz 100 milyon altın lirayı kabul etmenizi sağlamakla görevlendirildim" diyerek Abdülhamit Han'a teklifte bulundu. Sultan Abdülhamit Han'ın tepkisi ise "Defol ey sefil" diyerek huzurdan kovmak oluyordu.
Bu tipte teklifler Siyonizm'in kurucusu Teodor Hertzl ile devam etti. Ancak 2. Abdülhamit onlarla her seferinde mücadele etti ve Türk milletinin aleyhine olan tekliflerini her defasında kat'i suretle reddetti.
2 Kasım 1917'de İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Arthur James Bolfour, büyük bir bankacılık ailesi olan Yahudi Rothschild'lerin İngiltere kanadı mensubu Lord Walter Rothschild'e bir mektup yazıyor ve şunları söylüyordu: "Majestelerinin hükümeti Filistin'de Yahudi halkı için milli bir yuva kurulmasını müspet karşılamakta ve bu amacın gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elindeki tüm imkânları kullanmaya hazır bulunmaktadır" (Temmuz 1995 Mesaj Dergisi) diyor ve İngiltere tarihi misyonlarından birini ortaya koyuyordu.
İngiltere gerçekten de bu mektuptaki taahhüdüne sadık kaldı ve mandası altında bulunan Yafa, Hayfa, Tel Aviv gibi sahil şehirlerinin de içinde bulunduğu tüm güney Filistin'e Yahudi göçünün hızlanması gündeme geldi. Bir taraftan Yahudiler gayrimenkul üstüne gayrimenkul satın alırken, diğer taraftan Yahudilere ait şirketler çeşitli imtiyazlarla donatıldı. Bu husus hem mülkiyet hem de demografik yapının yerli halkın aleyhine bozulması sonucunu doğurdu. Öyleki 1920'lerde Yahudilerin elinde bulunan Filistin toprağı %2.5 iken 1945'te bu oran %5.7'ye çıktı. 1922'deki sayımda 673.388 kişi ile nüfusun %89'unu Araplar, 83.974 kişi ile de %11'ini Yahudiler teşkil ediyordu. 1948'e gelindiğinde ise, Filistin'e 323.951 Yahudinin daha gelip yerleşmesi dikkat çekici idi. Bu gelişmeye engel olmak isteyen Filistinli Araplar ise karşılarında İngiliz askerlerinin silahlarından çıkan kurşunları buluyorlardı. Bu kurşunların hayatlarına son verdiği Filistinli sayısı 50.000 kişi civarında idi.
Bu gelişmelere bağlı olarak Emmanuel Karasu adındaki bir Yahudi, "Devlet-i Ali Osmani bünyesinde Filistin deki Yahudilere bazı ayrıcalıklar tanınması karşılığında şahsi hazinenize vereceğimiz 5 milyon altın lirayı ve faizsiz olarak 10 yıl sonra ödemek üzere devlet hazinesine vereceğimiz 100 milyon altın lirayı kabul etmenizi sağlamakla görevlendirildim" diyerek Abdülhamit Han'a teklifte bulundu. Sultan Abdülhamit Han'ın tepkisi ise "Defol ey sefil" diyerek huzurdan kovmak oluyordu.
Bu tipte teklifler Siyonizm'in kurucusu Teodor Hertzl ile devam etti. Ancak 2. Abdülhamit onlarla her seferinde mücadele etti ve Türk milletinin aleyhine olan tekliflerini her defasında kat'i suretle reddetti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.