İnsan terbiyesinde zikrin fonksiyonuProf. Dr Haydar Baş
Hz. Ali'ye bu virdler dışında değişik evradın da Hz. Peygamber tarafından tarif edildiğini tasavvuf kitapları kaydetmektedir. Sahabe-i kiram ve ehl-i beyt, özellikle de Hz. Ali Efendimiz (ra), Allah Resulü'nün kendilerine öğrettiği bu virdleri, zikirleri iki elleri kanda da olsa terketmezler, muhakkak okurlardı. Nitekim mürşid-i kâmilin samimi evladları da adeta bu çizgiyi devam ettirircesine, "iki elleri kanda da olsa virdlerini terketmeyeceklerine" söz vermektedirler. Buhari'nin Hz. Ali'den (ra), Müslim'in Bera İbn Azib'ten rivayet ettikleri şu anektod bu açıdan dikkate şayandır:
Birgün Hz. Peygamber Hz. Ali ve Fatıma'yı çağırır ve yatağa girdiklerinde yahut yatma hazırlığı yaptıklarında okuyacakları sayılı bir vird tarif ederler. Hz. Ali (ra) bunu anlatıp, "Vallahi bu virdleri Allah Resulü'nden duyduktan sonra birgün bile terketmedim." dediklerinde, çevresindekiler "Sıffîn Savaşı'nda da mı?!" diye sordular. Hz. Ali (ra), "Evet, vallahi Sıffîn geceleri dahi (terketmedim)." Buyurdular. Şüphesiz mü'min için hayatın ve bütün çabaların gayesi son nefeste iman üzere olmak, dil kelime-i tevhidi zikrederken gözleri Hakk'a yöneltmek, gönlünde tevhidin hakikatı gerçekleşmiş olarak Allah'a varmaktır. Bu ise dilin ve kalbin kelime-i tevhidi çokça zikretmesi ile mümkündür. Zira kul zikrettiğinde Allah da kulunu zikreder. Zikrin en faziletlisi ise kelime-i tevhiddir. Kelime-i tevhid gök ve gönül kapılarını açan, Arş'a ulaşan cennet anahtarlarıdır. Bu meyanda Hz. Peygamber'in (sav) kudsî müjdelerini takdim ederek bitirelim: "Bir kul, ihlaslı olarak Lailaheillallah derse, büyük günahlardan sakındığı sürece, gök kapıları kendisine açılır, kelime-i tevhidi Arş'a ulaşır." "Lailaheillallah tevhidi ve şehadeti, cennetin anahtarlarıdır." "Hasenatın en üstünü, Lailaheillallah'tır."
İSM-İ CELAL
İsm-i Celâl denildiğinde Cenab-ı Hakk'ın "Allah" ismi hatıra gelir. Cenab-ı Hakk'ın isimlerinden bazısı vardır ki, bunlar İsm-i Azam olarak bilinirler. Ârifler, "Allah" lafzının Cenab-ı Hakk'ın İsm-i Azamından olduğunu söylerler. İsm-i Azam ile Arş'ın kapıları açılır, mânevî bereketler ihsan olunur. İsm-i Azamın zikri ile kul, Cenab-ı Hakk'ın gayretine dokunur; böylece rahmet, bereket, feyz ve muhabbet kulun ufuklarının da ötesinde tecelli eder. İsm-i Azam aynı zamanda her kabiliyet ve meşrepten insanın zikretmek suretiyle istifade ettiği bir yüce kapıdır. İnkar edenin bile bir dehşet anında "Aman Allahım" deyişi İsm-i Celal'in şümûlünu ifade etmesi bakımından manidardır.
Bazıları, insanları adeta zikrullahtan uzaklaştırmak kastıyla zikirden kastedilen şümullü mânâlardan yola çıkarak İsm-i Celal'in bizzat zikredilmesini kabul edemezler. Bu çok koyu bir cehalettir. Zira Allah'ın (cc) pekçok ismi vardır ve bu güzel isimlerinin anılmasını yine bizzat Allah emretmekte; "Allah'ın en güzel isimleri vardır; O'na, onlarla yakarınız." buyurmaktadır.
Hz. Ali'ye bu virdler dışında değişik evradın da Hz. Peygamber tarafından tarif edildiğini tasavvuf kitapları kaydetmektedir. Sahabe-i kiram ve ehl-i beyt, özellikle de Hz. Ali Efendimiz (ra), Allah Resulü'nün kendilerine öğrettiği bu virdleri, zikirleri iki elleri kanda da olsa terketmezler, muhakkak okurlardı. Nitekim mürşid-i kâmilin samimi evladları da adeta bu çizgiyi devam ettirircesine, "iki elleri kanda da olsa virdlerini terketmeyeceklerine" söz vermektedirler. Buhari'nin Hz. Ali'den (ra), Müslim'in Bera İbn Azib'ten rivayet ettikleri şu anektod bu açıdan dikkate şayandır:
Birgün Hz. Peygamber Hz. Ali ve Fatıma'yı çağırır ve yatağa girdiklerinde yahut yatma hazırlığı yaptıklarında okuyacakları sayılı bir vird tarif ederler. Hz. Ali (ra) bunu anlatıp, "Vallahi bu virdleri Allah Resulü'nden duyduktan sonra birgün bile terketmedim." dediklerinde, çevresindekiler "Sıffîn Savaşı'nda da mı?!" diye sordular. Hz. Ali (ra), "Evet, vallahi Sıffîn geceleri dahi (terketmedim)." Buyurdular. Şüphesiz mü'min için hayatın ve bütün çabaların gayesi son nefeste iman üzere olmak, dil kelime-i tevhidi zikrederken gözleri Hakk'a yöneltmek, gönlünde tevhidin hakikatı gerçekleşmiş olarak Allah'a varmaktır. Bu ise dilin ve kalbin kelime-i tevhidi çokça zikretmesi ile mümkündür. Zira kul zikrettiğinde Allah da kulunu zikreder. Zikrin en faziletlisi ise kelime-i tevhiddir. Kelime-i tevhid gök ve gönül kapılarını açan, Arş'a ulaşan cennet anahtarlarıdır. Bu meyanda Hz. Peygamber'in (sav) kudsî müjdelerini takdim ederek bitirelim: "Bir kul, ihlaslı olarak Lailaheillallah derse, büyük günahlardan sakındığı sürece, gök kapıları kendisine açılır, kelime-i tevhidi Arş'a ulaşır." "Lailaheillallah tevhidi ve şehadeti, cennetin anahtarlarıdır." "Hasenatın en üstünü, Lailaheillallah'tır."
İSM-İ CELAL
İsm-i Celâl denildiğinde Cenab-ı Hakk'ın "Allah" ismi hatıra gelir. Cenab-ı Hakk'ın isimlerinden bazısı vardır ki, bunlar İsm-i Azam olarak bilinirler. Ârifler, "Allah" lafzının Cenab-ı Hakk'ın İsm-i Azamından olduğunu söylerler. İsm-i Azam ile Arş'ın kapıları açılır, mânevî bereketler ihsan olunur. İsm-i Azamın zikri ile kul, Cenab-ı Hakk'ın gayretine dokunur; böylece rahmet, bereket, feyz ve muhabbet kulun ufuklarının da ötesinde tecelli eder. İsm-i Azam aynı zamanda her kabiliyet ve meşrepten insanın zikretmek suretiyle istifade ettiği bir yüce kapıdır. İnkar edenin bile bir dehşet anında "Aman Allahım" deyişi İsm-i Celal'in şümûlünu ifade etmesi bakımından manidardır.
Bazıları, insanları adeta zikrullahtan uzaklaştırmak kastıyla zikirden kastedilen şümullü mânâlardan yola çıkarak İsm-i Celal'in bizzat zikredilmesini kabul edemezler. Bu çok koyu bir cehalettir. Zira Allah'ın (cc) pekçok ismi vardır ve bu güzel isimlerinin anılmasını yine bizzat Allah emretmekte; "Allah'ın en güzel isimleri vardır; O'na, onlarla yakarınız." buyurmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.