Tarih tüm yönleriyle tekerrür ediyor. 200 yıl önce bu coğrafyada cereyan eden olaylar, bugün de aynı şekilde cereyan ediyor. Düşmanlar, işbirlikçiler, işgal ve istila mantığı, hedefler ve direnişçiler hep aynı. Sadece kişiler ve zaman değişti, bir de olay ve kavramların isimleri. Tüm değişim bundan ibaret, gerisi aynen tekerrür ediyor. Bu topraklarda 85 yıl önce şanlı bir Kurtuluş savaşı verilmişti. Bu millet, ülkesini, milletini bölerek yutmak isteyen emperyalist güçlere karşı tüm dünyaya örnek bir mücadele vererek bağımsızlığını muhafaza etmişti. Bağımsızlığı kazanmak, emperyalist güçlere karşı Kurtuluş Savaşı yapabilmek öyle her milletin harcı değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti şanlı bir mücadele sonrasında bağımsızlığını koruduğu için, o bağımsızlığı kaybetmesi de kolay olmayacaktır. Bu milletin tarihi formasyonu ve tecrübesi, bin yıllık devlet olma geleneği Türkiye'yi tek lokmada yutmak isteyenlerin kursağını söküp atacak niteliktedir. Ancak geçmişte olduğu gibi bugün de düşmandan çok bizi uğraştıran ve tehlike arzeden bizden gibi görünen işbirlikçiler. Düşmanın rengi belli, hamlesi belli, hedefi belli? Bu yüzden onu her haliyle görüp ona göre pozisyon belirleyebiliyoruz. Ancak bizden gibi görünen işbirlikçilerin rengini ve hamlesini tayin etmek güç olduğu için tedbir almakta sorunlar yaşanabiliyor. Bu bakımdan "arkadan hançerlenenler" bu hamleyi beklemedikleri için çoğu zaman gafil avlanırlar. İşte tam bu noktada milletin ve liderlerin firaseti devreye girer. Hain ve işbirlikçileri görebilmek; arkadan hançerlenmenin önüne geçmek anlamına geliyor. Mustafa Kemal Atatürk ve Kuva-yı Milliyeci Türk halkı bu firaseti göstererek hain ve işbirlikçilerine fırsat vermedi.Kurtuluş savaşı döneminde İstanbul'daki mütareke basını, mandacılar, İngilizciler ve Kürtçüler dört bir koldan Kuva-yı Milliye'yi engelleyebilmek için çalıştılar. Basın yayın, propaganda ve muhbirlik yaparak bu aziz mücadelenin önüne taş koymaya çalıştılar ama nafile. Bugün de aynı süreci yaşıyoruz. Mütareke basını, Amerikancılar, AB'ciler, ılımlı İslamcılar, diyalogcular ve bölücüler 85 yıl öncesinin işbirlikçi kadrosunun görevini ifa ediyor. Yapılan yayınlarla, düzenlenen konferanslarla, atılan imzalarla Türkiye'nin bölünme sürecine yapabildikleri katkıyı esirgemiyorlar. En büyük düşmanları o günkü Kuva-yı Milliye ruhunu taşıyan yeniden Kuva-yı Milliyeciler. Milli kuvvetler, onların hesaplarını bozduğu için başı ezilmesi elzem olan grubu teşkil ediyor onlar için. Bugüne kadar derinden derinden Türkiye'nin altının oyulması için çalışan, İslam dininin diyalog ile tahrif edilmesi ve Müslüman Türk milletinin Hıristiyanlaştırılması için yoğun çaba sarfeden bazı çevreler Kuva-yı Milliye karşıtlığını kendilerine vazife edindiler. Daha doğrusu bu vazife onlara Atlantik ötesinden tevdii edildi. Vazifeyi aldıkları yerden, yani Atlantik ötesinden yolladıkları mesajlarda Türkiye'deki ulusal cephenin ciddi anlamda sancı oluşturduğunu ve bu ulusalcı dalganın aşılması için topyekûn mücadele edilmesi gerektiğini salık veriyorlar. Bu mesajın sahibinin yayın organları da bir bir Kuva-yı Milliye mücadelesine saldırıyor. Dergi ve gazetelerinde Türkiye'nin geçmişte Kuva-yı Milliye'den çok çektiğini ifade edebilecek kadar ileri gidebiliyorlar. Atatürk'ün Kuva-yı Milliye'ye karşı olduğunu söyleyecek kadar ölçüyü kaçıran bu yayın organları bu yolla bugünkü Kuva-yı Milliye hareketine saldırmayı amaçlıyor. Güneşi balçıkla sıvamaya çalışan bu tür yayın ve girişimler sadece içimizdeki işbirlikçi takımın renginin netleşmesini sağlar. Firaset sahibi milletimiz hain ve işbirlikçinin rengini geçmişte olduğu gibi bugün de bilir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012