İnsanların en hayırlısı kimdir?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), insanların hayırlısı hakkında şöyle buyurdu: “O, öyle fakir bir kişidir ki, elindeki şey kendi ihtiyacını giderecek kadar dahi olsa, daha muhtaç mü’min kardeşini bulur verir”
13.10.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri fakr ve zühd hakkında şöyle buyuruyor:
Fakr haline dair şu ayet-i kerimeyi başta zikredebiliriz: "Ey insanlar, Allah'a göre hepiniz fakirler sayılırsınız." (Fatır, 15).
Bil ki, fakir ona derler ki; muhtaç olduğu bir şeyi kendi gayreti ile elde edemeye... Bu duruma göre, bütün insanlar fakirdir. Çünkü onlar, hayatları boyunca Allah'a muhtaçtır. İlk yaratılışları da O'ndandır. Bu vücudu kendileri var edemez. Yaratma, besleme vs. Allah'a aittir. O mutlak bir zengindir, varlık sahibidir.
Bu önsözden sonra, dünya malından yana fakir olandan bahsedeceğiz. Bu fakir odur ki, dünyalık geçimi için muhtaç olduğu şeyi bulamaya... Bunların çeşitleri vardır. Biz, beşe ayırıp anlatacağız:
1- Bu durumda olan kimse, malın varlığını istemez. Gördüğü yerden de kaçar. Buna zahit denir.
2- Bu durumda olan kimse, maldan kaçmaz. Mutlak elde etmek için hırsa da kapılmaz. Elde ettiği zaman da, kötü demez. Buna da "haline razı" denir.
3- Bu halin sahibi için malın varlığı, yokluğundan iyidir. Mal gelince sevinir, içi ferahlar. Bununla beraber, ille de mal sahibi olacağım diye direnmez.
4- Bu hali taşıyan kimse, mal için isteklidir. Şu var ki, elde etmekten âciz olduğu için bırakır.
5- Bu halin sahibi günlük ekmeğe muhtaç ve aç kimsedir. Hiçbir şey elde etmesi mümkün değildir. Kendisi ve çocukları için giyecek bulamaz. Bu halin sahibi böyle bir ihtiyaç halinde, dünya malı için bir rağbet hissi duymazsa, gerçek bir zahittir. Ama böylesi nadir bulunur.
Bu sayılan beş halin çok üstünde bir şey var ki, o da dünya malının varlığı, yokluğu yanında eşit ola... Elinde çok olunca isteyene vere, olmayınca aklına yokluk gelmeye... Hatta şahsî ihtiyacını dahi düşünmeye... Daima çevresini düşüne...
İbn-i Ömer diyor ki:
"Bir gün Peygamber Efendimiz, ashaba şöyle sordu: "insanların hayırlısı kimdir?"
Ashab şu cevabı verdi: "Elinde dünyalık bol olan ve bu bolluk içinde, şahsını da düşünmek suretiyle malın hakkını yerine getirendir."
Bu cevap üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Evet, bu kimse de iyidir. Fakat Benim anlatmak istediğim bu değildir."
Ashab, "O halde kimdir ya Resûlallah buyurun" deyince, Peygamber Efendimiz şöyle anlattı: "O, öyle fakir bir kişidir ki, elindeki şey kendi ihtiyacını giderecek kadar dahi olsa, daha muhtaç mü'min kardeşini bulur verir."
(El-Mürşidü'l-Emm ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Fakr haline dair şu ayet-i kerimeyi başta zikredebiliriz: "Ey insanlar, Allah'a göre hepiniz fakirler sayılırsınız." (Fatır, 15).
Bil ki, fakir ona derler ki; muhtaç olduğu bir şeyi kendi gayreti ile elde edemeye... Bu duruma göre, bütün insanlar fakirdir. Çünkü onlar, hayatları boyunca Allah'a muhtaçtır. İlk yaratılışları da O'ndandır. Bu vücudu kendileri var edemez. Yaratma, besleme vs. Allah'a aittir. O mutlak bir zengindir, varlık sahibidir.
Bu önsözden sonra, dünya malından yana fakir olandan bahsedeceğiz. Bu fakir odur ki, dünyalık geçimi için muhtaç olduğu şeyi bulamaya... Bunların çeşitleri vardır. Biz, beşe ayırıp anlatacağız:
1- Bu durumda olan kimse, malın varlığını istemez. Gördüğü yerden de kaçar. Buna zahit denir.
2- Bu durumda olan kimse, maldan kaçmaz. Mutlak elde etmek için hırsa da kapılmaz. Elde ettiği zaman da, kötü demez. Buna da "haline razı" denir.
3- Bu halin sahibi için malın varlığı, yokluğundan iyidir. Mal gelince sevinir, içi ferahlar. Bununla beraber, ille de mal sahibi olacağım diye direnmez.
4- Bu hali taşıyan kimse, mal için isteklidir. Şu var ki, elde etmekten âciz olduğu için bırakır.
5- Bu halin sahibi günlük ekmeğe muhtaç ve aç kimsedir. Hiçbir şey elde etmesi mümkün değildir. Kendisi ve çocukları için giyecek bulamaz. Bu halin sahibi böyle bir ihtiyaç halinde, dünya malı için bir rağbet hissi duymazsa, gerçek bir zahittir. Ama böylesi nadir bulunur.
Bu sayılan beş halin çok üstünde bir şey var ki, o da dünya malının varlığı, yokluğu yanında eşit ola... Elinde çok olunca isteyene vere, olmayınca aklına yokluk gelmeye... Hatta şahsî ihtiyacını dahi düşünmeye... Daima çevresini düşüne...
İbn-i Ömer diyor ki:
"Bir gün Peygamber Efendimiz, ashaba şöyle sordu: "insanların hayırlısı kimdir?"
Ashab şu cevabı verdi: "Elinde dünyalık bol olan ve bu bolluk içinde, şahsını da düşünmek suretiyle malın hakkını yerine getirendir."
Bu cevap üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Evet, bu kimse de iyidir. Fakat Benim anlatmak istediğim bu değildir."
Ashab, "O halde kimdir ya Resûlallah buyurun" deyince, Peygamber Efendimiz şöyle anlattı: "O, öyle fakir bir kişidir ki, elindeki şey kendi ihtiyacını giderecek kadar dahi olsa, daha muhtaç mü'min kardeşini bulur verir."
(El-Mürşidü'l-Emm ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.